Artvin’in Şavşat ilçesine bağlı
Meydancık ve Sebzeli köyü mevkiinde açılacak olan kalker ocağı ile
sulama tesisi ve su regülatörü projesi bölge halkını tedirgin ediyor.
Hukuki açmazların da yer aldığı proje hem doğayı talan edecek hem de
Papart dere suyunu borularla yer altına çekecek. Madenin işletilmesinde
de kullanılacak olan bu suyu halk, doğaya uyumlu ahşap malzemeler
yoluyla çekiyordu. Şimdi ise bölge halkı nesillerdir kullandığı bu suya
para ödeyeme tehlikesiyle karşı karşıya. Üstelik proje için en az 25 bin
ağaç kesilecek. TEK ÇED’LE İKİ TALAN! Devlet Su İşleri (DSİ) 26. Bölge tarafından yapılan projedeki hukuki
boşluklar hemen dikkat çekiyor. İki ayrı proje olan kalker ocağı ile
sulama tesisi ve su regülatörü tek bir proje olarak Çevresel Etki
Değerlendirmesi (ÇED) onayına sunuldu. ÇED gerekli değildir kararı
verilen dosyada, sulama tesisi ÇED’den muaf tutuldu. AMAÇ DAVA AÇMANIN ÖNÜNÜ TIKAMAK BirGün’den Demet Sargın’ın haberine göre; Şavşat Dernekleri
Federasyon Başkanı ve köy halkının avukatı Halis Yıldırım, iki ayrı
projenin tek proje gibi gösterilmesinin sebebinin su regülatörüne ayrıca
bir dava açılmasını engellemek olduğunu söyledi. Yıldırım bunu göze
alarak dava açtıklarını ve hukuki süreci şöyle anlattı: “Su regülatörüne
dava açmak zordu. Biz yine de davamızı açtık. Madene yönelik açtığımız
dava devam ediyor. Yakında keşif için çağrılacağız. Su regülatörüne
ilişkin açtığımız dava da Rize idari mahkemesi tarafından reddedildi.
Biz de kararın yeniden değerlendirilmesi için Samsun İdari Mahkemesi’ne
istinaf yoluyla başvurduk. Şimdi buradan gelecek olan kararı bekliyoruz.
Buranın, diğer mahkemeye bölgeyle ve projeyle ilgili sorular sorduğunu
öğrendik. ‘Hukuki olarak yapacak bir şey yok’ gibi bir dosya hazırlamaya
çalışmışlardı ama biz sonuna kadar hukuki mücadelemizi vereceğiz” diye
konuştu. DERE TAMAMEN KURUYABİLİR Öte yandan söz konusu Papart deresi
üzerinde çalışır durumda olan birden çok HES bulunuyor. Bu sebeple suyu
azalan derenin bir de maden için kullanılıp bir kısmının da borulara
taşınması derenin kuruma riskini büyütüyor. EN AZ 25 BİN AĞAÇ! Projenin en can alıcı kısımlarından biri de kesilmesi planlanan 25
bin ağaç. Bu ağaçların türü belirtilmezken sık bir orman olan araziden
daha fazla ağaç kesilmesi muhtemel. Üstelik bu rakam malzemeleri taşımak
için yapılacak olan orman içi yollar hesaba katılmadan verilmiş. Yol da
yapılırsa sayı iki katına çıkabilir. PROJE DOSYASI BİLİMSELLİKTEN UZAK ÇED onayı alınmak üzere bakanlığa sunulan proje tanıtım dosyası (PTD)
da eksikliklerle dolu. Söz konusu proje sahası Karagöl Sahara Milli
Parkı’nda yaklaşık 6, Camili Efeler Tabiat Koruma Alanı’na ise 16
kilometre mesafede bulunuyor. Toz oluşumuna, deprem etkisine, dair bir
değerlendirme de yine PTD’de yer almıyor. İki proje arası mesafenin de
belirtilmediği PTD’de malzemelerin taşınması için yol yapılıp
yapılmayacağı, yapılacaksa o yolun güzergâhının neresi olacağı, ormanlık
araziden geçip geçmemesi gibi konular da muallakta bırakılmış. Bölgenin
heyelan alanı olması da görmezden gelinmiş. EKOSİSTEME BÜYÜK ETKİ PTD’de sulama tesisine ilişkin ‘su kayıpları önlenecek’ dense de
açıkta olan dere suyunun doğal olmayan yöntemlerle kapatılması sonucunda
yok olacak buharlaşmanın bölgenin ekosistemine nasıl etkide
bulunacağının ucu açık. PROJEYE GÖRE BÖLGEDE ENDEMİK TÜR YOK Yine PTD’ye göre proje bölgesinde bulunan florada hiçbir endemik tür
ve endemik olmayan nadir bitki türleri bulunmuyor. Bölgedeki diğer
projelerin bilirkişi raporlarıyla çelişen bu ifadeyi yakınında bulunan
milli parklar da çürütür vaziyette. Öte yandan bölgenin florasında
Uluslararası Bern Sözleşmesi ve IUCN kapsamında canlıların bulunması da
PTD’yi yalanlıyor. ORMANLAR ‘KORUMA ALANI’ DEMEKTİR Avukat Halis Yıldırım, sulama tesisi projesinin maden ocağı projesi
içine ‘saklanarak’ tek bir proje gibi gösterilmesini ‘yasal denetim
dışına çıkarılma çabası’ olarak yorumladı. Yıldırım sözlerine şöyle
devam etti: “Proje koruma bölgesinde değil diyorlar ama ormanlık alan
içinde kaldığını atlıyorlar. Proje teknik olarak milli parklar dışında
kalsa da anayasanın 169. maddesine göre ormanlar korunmak zorundadır.
Devlet bu yönlü tedbirler almak zorundadır. Ayrıca bu bölgede halk
tarımla geçiniyor. Dolayısıyla ‘sulama tesisi’ deyince sempatik
görünüyorlar. Ama detayları anlatmıyorlar. Biz halka tek tek anlattık.
Şimdi herkes karşı projeye. Zaten HES’lere satılmış derelerin ardında su
kalmadı ki! Kalan neredeyse can suyu. Herhalde onu satacaklar.
Bölgemiz, madencilik, taşocakları, HES’ler ve barajlarla yaşanmaz hale
getiriliyor. Tarımsal üretim azalsın, bölge yaşanmaz hale gelsin ve terk
edilsin istiyorlar. Bu talana karşı hukuki mücadelemizi sonuna dek
vereceğimiz bilinmesini isteriz.” HALKIN SUYU HALKA SATILACAK Yıldırım, halkın kendi suyuna para ödemek zorunda bırakılacağını ise
şöyle anlatıyor: “ Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun,
‘Tarlalara vana koyacağız, sayaç koyacağız. Vatandaş su verildiği zaman
yağmurlama sulama yapacak. Biz dev yatırım yapıyoruz. Çiftçimiz de küçük
bir yatırım yapmazsa kusura bakmasın’ sözleri, suyun satılacağının
itirafıdır. Zaten ‘su paralı mı olacak’ dediğimizde hayır diyemiyorlar.” Konuyla ilgili konuşan diğer bir isim de Şavşat Dernekleri
Federasyonu Çevre Komisyonu Başkanı Alimerdan Aymelek oldu. Aymelek:
“Bizler bu tür ‘sulama tesisi yapıyoruz’ aldatmacalarına kanmıyoruz.
Mücadelemizi sürdüreceğiz. Kazanan bölge halkı olacak” ifadelerini kaydetti. Meydancık Derneği
MeyDer yönetim kurulu üyesi İsmail Kamacı ise “Köyümüze karşı oynanan
bu oyunların hep karşısında olacağız. Dedelerimizden bizlere miras
bırakılan doğamızı gelecek kuşaklara aktarmak en kutsal görevimiz.
Toprağımızı sömürüye ve talana teslim etmeye niyetimiz yok. Sadece bu
projeye değil, bütün yağma ve talan projelerine karşı mücadele ediyoruz
ve edeceğiz” dedi. https://odatv.com/koyluderesuyunaparaodeyecek08041801.html