Kemal Anadol’u kim tanımaz? Odatv’deki bir başka yazımda onun yazarlığını ele almıştım İzmir’deki bir oturumdan yla çıkarak. Yıllarca politika arenasında son üç dönemi (182223.dönem) İzmir’den olmak üzere beş dönem parlamentoda olmuş, CHP’nin iz bırakan bir grup başkan vekili olmuştu. Ancak “yazı” da bir tatlı virüs gibi belki de babası Zihni Anadol’dan miras olarak hayatına girivermişti. Ki, daha 1963’te henüz 22’sinde iken Yunus Nadi Ödülleri’nde dikkat çekmişti birinci gelen makalesiyle. Anılar, incelemeler derken romanlar akmaya başladı kaleminden.
ANADOL’UN YENİ BELGESEL ROMANI
“Kulağım Karadeniz’de” Anadol’un son belgesel romanı. Tarihi gerçeklere bağlı kalarak asıl memleketi Ereğli üzerinden ve Karadeniz boyutuyla Kurtuluş Savaşı panoramasını ustaca veren bir belgesel romanla karşı karşıyayız. 1919’da Fransızlar’ın Zonguldak Ereğli’sini işgal girişimiyle başlayan roman yine 1923’te Cumhuriyet’in ilanını duyuran top sesleriyle Ereğli’de son buluyor.
Anadol, kitabın adında Mustafa Kemal Atatürk’e gönderme yapıyor veciz sözü üzerinden; “Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da, kulağım İnebolu’daydı.”
Nitekim bu sözü kitabın başına da almuş yazar. İnebolu, ünlü izlek olan ve Kurtuluş Savaşı’nın unutulmaz parkuru, yürüyüş yolunu da içeren konumuyla Kurtuluş Savaşı’nda çok önemli rol oynayan bir Batı Karadeniz kasabası. Sovyetler Birliği’nden Anadolu’ya yapılan silah ve mühimmat sevkiyatının limanı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın o yüzden kulağı İnebolu’daydı. Oradan cepheye gelecek silah ve mühimmat olmadan ne yapılabilirdi ki?
KÜÇÜK FOTOĞRAF EŞLİĞİNDE BÜYÜK FOTOĞRAF
Belgesel romanda Alemdar gibi gemilerin, denizcilerin fedakarca mücadelesinin, Karadeniz’den silah ve mühimmat sevkiyatının; Ereğli ve çevresindeki Müdafaai Hukuk direnişinin öyküsü anlatılırken tarihi gerçeklere uygun olarak Kurtuluş Savaşı’nın pek çok aşamasının, Heyeti Temsiliye’nin, TBMM’nin ve Ankara Hükümetinin kuruluşunun; Yunan işgalinin ve Büyük Taarruz’un da ustaca hikayesi anlatılıyor. Sonuçta, Ereğli’deki yerel hikaye büyük hikaye ile örtüşüyor ve birbirini tamamlıyor. Kitabı okuyanlar hem Kurtuluş Savaşı’nın deniz boyutunu hem de panoramik olarak kendisini renkli bir kalemden öğrenece ya da bilgilerini yeni bilgiler ekleyerek tazeleyecek. Bu arada, Ankara’daki TBMM hükümeti ile Sovyet hükümetinin işbirliğinin de sancısız olmadığını ayrıntılarıyla kitapta görüyoruz.
AMİRAL GÜRDENİZ’İN SATIRLARIYLA
Alt başlığıyla “Kuvayi Milliye Donanması’nın Romanı”na ilişkin büyük denizci dostum Amiral Cem Gürdeniz de kitabın arka kapağında şu notları düşmüş:
“Çılgın Türk denizcileri sadece Kurtuluş Savaşı malzemesini değil, aynı zamanda bağımsızlık ve özgürlük ateşini taşıdılar. Onlar sayesinde Gazi Mustafa Kemal ‘Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da, kulağım İnebolu’daydı.’ Diyebildi. Kemal Anadol, 19191923 arasında Karadeniz’de yaşanan olayları akıcı bir roman kurgusuyla okuyucuya aktarıyor. Mustafa Kemal’den Frunze’ye, Lenin’den Stalin’e, Cebesoy’dan Mustafa Suphi’ye, Enver Paşa’dan Çiçerin’e sizi aynı toplantı odasında ya da mektuplarda belgelerde buluşturuyor. Bugüne kadar bilinmeyen pekçok tarihsel gerçeği okuyucuya heyecanla aktarıyor.
Sayfalar arasında başarı, zafer ve mutluluk kadar acı, hüzün ve yokluk duyguları da dolaşıyor.
Kitabı kapatırken Atatürk’ün ünlü sözünü hatırlıyorsunuz:
‘Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.’”
ARŞİVLİK BİR BELGESEL ROMAN
“Kulağım Karadeniz’de” sadece denizcilerin ve deniz meraklı olanların değil, yakın tarihe, Kurtuluş Savaşı tarihine meraklı olanların, tarihi roman severlerin velhasılı bütün kitapseverlerin ellerinden düşüremeyeceği arşivlik bir belgesel roman. Kalemine sağlık Kemal Anadol.
Muzaffer Ayhan Kara
https://odatv.com/kurtulussavasininromaniyazildi05071841.html