Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a ayak bastı. İstanbul'da başlayıp Samsun'da son bulan o yolculuk, bir millete kurtuluşu, bağımsızlığı ve milli egemenliği getirdi. Dünya tarihine altın harflerle yazılan bir zaferin ilk adımı oldu… Milli Mücadele'nin başladığı o günün üzerinden bir asır geçti. Bugün, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nın 100'üncü yılını büyük bir coşku ve heyecanla kutluyoruz… 100 yıl önce başlattığı mücadeleyle bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi ebedi kılan, bize bu toprakları vatan yapan Ulu Önder Atatürk ve kahraman silah arkadaşlarını saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz…
ANADOLU YOKLUK İÇİNDE
Mustafa Kemal, yıllarca birçok farklı cephede aralıksız savaşmak zorunda kalmış, her şeyini kaybetmiş, toprakları düşman tarafından işgal edilmiş, yorgun ve yoksul bir milleti ayağa kaldırmayı başardı. Milleti, “Ya istiklal, ya ölüm” parolası altında birleştirmek, Kuvayı Milliye çatısı altında toplamak kolay olmadı. “Çanakkale Kahramanı” olarak bütün dünyanın tanıdığı Mustafa Kemal, kurtuluş mücadelesinin ön hazırlığını İstanbul'da yaptı.
İLK İŞARET FİŞEĞİ
Çanakkale'de düşmanı denize döken Mustafa Kemal Atatürk, savaş sonrası Anadolu'ya geçti. 13 Kasım 1918'de ise İstanbul'a döndü. Haydarpaşa Garı'ndan bindiği Kartal İstimbotu'yla Galata'ya doğru giderken, kenti işgal eden düşman donanmasını gördü. Yanındaki yaveri Cevat Abbas Gürer, bu manzara karşısında gözyaşlarını tutamadı. Mustafa Kemal Atatürk ise İstanbul Boğazı'na bakıp kararlılıkla “Ağlama çocuk, geldikleri gibi giderler” dedi. Bu söz, Kurtuluş Savaşı'nın ilk işaret fişeği oldu.
YENİ GÖREVE ATANDI
Mayıs 1919'a kadar İstanbul'da çeşitli temaslarda bulunan Atatürk, vatanı kurtarmak için Anadolu'ya geçme kararı aldı. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 9. Ordu Müfettişi olarak Anadolu'ya atanması kurtuluş planlarını hayata geçirmek için önemli bir fırsattı. Atatürk, bu görevi kabul etti. Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarını Samsun'a götürmek için Bandırma Vapuru ayarlandı ve geminin kaptanlığına da İsmail Hakkı atandı. Yolculuk için bütün hazırlıklar yapıldı. Atatürk ve silah arkadaşları, Samsun'a doğru yola çıktı. Tarih: 16 Mayıs 1919 idi…
O SÖZÜ GERÇEK OLDU
Ulu Önder ve beraberindekiler, üç gün süren zorlu bir yolculuktan sonra, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ulaştı. Tütüncü İskelesi'ne ilk adımı attıklarında vatan harap haldeydi. Ve asıl önemli yolculuk şimdi başlıyordu. Vatanı düşman işgalinden kurtarmak, bağımsız ve çağdaş bir ülke kurmak için her alanda mücadele zamanıydı… Atatürk, Erzurum ve Sivas kongreleriyle tüm milleti bağımsızlık ateşi etrafında birleştirdi. Önce vatanı düşmandan kurtardı, sonra tüm dünyanın parmakla gösterdiği çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu… 13 Kasım 1918'de İstanbul Boğazı'ndaki düşman donanmasına bakarken söylediği o sözü gerçek kıldı: Geldikleri gibi gittiler…
9. Ordu Müfettişliği görevine atanan Atatürk, 16 Mayıs 1919 günü İstanbul'dan Samsun'a gitmek üzere yola çıktı. Ancak işgal kuvvetlerini vapurun geçişine izin vermeyeceği ya da Bandırma Vapuru'nun Karadeniz'e çıktıktan sonra batırılacağına dair haberler vardı. Mustafa Kemal Atatürk, bu ihtimallere karşı da önlemini aldı. Düşmanın tahmin ettiğinden farklı bir rota belirlendi. Atatürk, Beşiktaş'tan bir askeri motorla İstanbul Boğazı'na açıldı, Kız Kulesi açıklarında Bandırma Vapuru'na bindi. Atatürk'e verilen görev, Anadolu'daki isyanları kontrol altına almaktı. Ancak o Anadolu'daki direniş örgütlerini birleştirip Milli Mücadele'yi başlatmayı planlıyordu. Tüm planlarını da hayata geçirdi.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 13 Kasım 1918'den 16 Mayıs 1919'da kadar 6 ay İstanbul'da kaldı. Kente ilk geldiği gün, 61 parçalık itilaf donanması İstanbul'u işgal ediyordu. Kartal İstimbotu'yla Galata'ya geçerken, düşman donanmasının arasında kaldı. İngiliz, Fransız bayraklarını taşıyan gemilerin geçişini seyrederken, kafasında kurtuluş ve bağımsızlık planları vardı. Çanakkale'de düşmanı denize döken Anafartalar Kahramanı Atatürk, düşman donanmasına bakıp o unutulmaz sözünü söyledi: “Geldikleri gibi giderler!” Kurtuluş mücadelesinin parolası ise şu oldu: “Ya istiklal, ya ölüm.”
Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadele'yi başından sonuna kadar meşru bir hak mücadelesi olarak yürüttü. İşgallere karşı başlayan hak ve hukuk direnişine Müdafaai Hukuk adı da işte bu sebeple verildi. Atatürk, Nutuk'un daha ilk sayfalarında, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarken gördüğü o korkunç manzarayı “Genel Durum ve Görünüş” başlığı altında şöyle anlatıyor: “Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu topluluk genel savaşta yenilmiş, koşulları ağır bir ateşkes antlaşması imzalanmış, büyük savaşın uzun yılları boyunca millet yorgun ve yoksul bir durumda. Milleti ve ülkeyi genel savaşa sürükleyenler kendi yaşamlarının kaygısına düşerek yurttan kaçmışlar. Vahdettin soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça önlemler araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükümet güçsüz, onursuz, korkak; yalnız padişahın isteklerine uymuş, onunla birlikte kendini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş. Orduların elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta. İtilaf devletleri, ateşkes antlaşması hükümlerine uymayı gerekli görmüyorlar.”