Siyasetin gündemi yoğun. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de yoğun gündemi içinde esnaf ziyaretlerini sürdürüyor, dert dinliyor. Akşener, genel merkezdeki çalışmalarını, toplantılarına da “maskelimesafeli” olarak devam ediyor. Yüzde 10 seçim barajı yeniden konuşulmaya başlandı. AKP'liler, baraj oranının daha da yükseltilmesini dile getirirken, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, barajın düşürülmesinden yana. Akşener ise “Barajı konuşan iktidar yolcu demektir” diyor ve şunları söylüyor:
ETİK VE GERÇEKÇİ DEĞİL
■ Öncelikle ortakların önce kendi aralarında, sonra kamuoyu önünde konuşmalarını öneriyorum. Bir iletişim problemi olduğu ortada. Son dönemde iktidarın ortakları nedense fikir ayrılıkları olan her konuyu Twitter üzerinden veya basın aracılığıyla konuşmayı tercih eder oldu.
■ AK Parti çevrelerinde barajın yükseltilmesiyle ne amaçlandığını anlamak zor değil. Bazı partileri, önerilen yüzde 12'nin altında değerlendirdikleri açık. ‘Siyasi etik' diye diye geziyorlar ama zora geldi mi kendilerince böyle cinliklerin peşine düşüyorlar. Bu hem etik olmayan hem de gerçekçi olmayan bir yaklaşım.
■ Küçük ortaksa, belli ki kendini riskte görüyor ve barajın düşürülmesini istiyor. Bu da anlaşılabilir bir talep. Çünkü baraj altı kalma ihtimali, siyasi manevra imkanını ortadan kaldırır, etkisiz eleman haline getirir. Belli ki bunu istemiyor. Yoksa yıllarca mevcut barajı savunmuş bir anlayışın, bu hamlesi başka türlü açıklanamaz.
MİLLET İRADESİ VURGUSU
■ Ama unutmayalım ki, siyasetin kuralları, bir partinin ikbali üzerine bina edilemez. Edilirse, orada sistemin adı demokrasi olmaz, ‘Yazıhanem açık kalsın” anlayışı olur. Elbette bunların hepsi konuşulabilir, tartışılabilir. Ama bu tartışmalar bütüncül bir şekilde yapılmalıdır.
■ Tartışmaların merkezindeyse milletimiz ve millet iradesinin egemenliği olmalıdır. Cumhur İttifakı'nın oyları düştü ve ikbali riske girdi diye bu alanda atılacak, merkezinde milletin olmadığı her adım, ahlaken tartışmalı hale gelir.
BAŞKA EVRENDE YAŞIYOR
■ Siyaset millete hizmet için yapılır. Vatandaşınıza dokunmak, sesini duymak zorundasınız. Derdini dinlemek, ne yiyor, ne içiyor bilmek zorundasınız. Bunları bilirseniz, memleketin meselelerini doğru teşhis edersiniz. Doğru tedavinin de ilk şartı doğru teşhistir.
■ Sayın Erdoğan, siyasetinin ilk yıllarında sokağı bilirdi. Vatandaşa dokunurdu. Ama saray onu milletten ve dolayısıyla gerçeklerden kopardı. Kendisi maalesef artık başka bir evrende yaşıyor. Türkiye'nin meseleleri ancak siyaset içinde çözülebilir. Bu da ancak siyaset, vatandaşı duyarsa, ona dokunursa, ayağına giderse olur. Milletine yabancılaşmış bir siyasetin memlekete vereceği bir şey olamaz.
Selçuk Özdağ ve aynı gün Orhan Uğuroğlu'na yapılan saldırıdan sonra “Saldırı emrini kimin verdiği” konuşuluyor. Ben de aynı soruyu Akşener'e yönelttim. Akşener'i dinliyorum:
“Bu hukuki bir mesele. Cevabı emniyet, yargı bulacak. Kimin azmettirdiği ortada. Bir anlamda, herkesin bildiği bir sır bu. Ama ben siyasetin geldiği nokta açısından üzgünüm. Vücuttaki yaralar iyileşir. Ancak, siyasette, vicdanlarda açtığı yaralar zor kapanır. Hele de ülkeyi yönetenler bu işin önünü almazsa, bu yaralar kangren olur ki, onun da memleketimize bedeli ağır olur. Siyaset, hizmette rekabet alanıdır. Söylediğini beğenmediğiniz rakibinize saldırtırsanız o siyaset olmaz. Bunlar saldırı da değil. Saldırı yüzünüze karşı yapılandır. Bu yapılanlar namert birer pusu. Bunu da aslında bir aydın hareketi olan ‘Milliyetçilik' adına yapıyorlar. Böyle Milliyetçilik olmaz.”