Usta oyuncuyu sevmeyen yok. Sahneye, sinemaya ömür vermiş bir isim Metin
Akpınar. Reklamlarda bile severek izliyoruz. Buluştuk, hem gündeme hem
de hayata dair konuştuk. Zeki Alasya’yı andık. Keyifli bir sohbet oldu
Alev Gürsoy Cimin
alev.gursoy@posta.com.tr
Fotoğraf: Bahadırhan Erkoç
Ülkenin sıcak gündemi Afrin. Ne düşünüyorsunuz?
Askeri otorite değilim ama gördüğümüz, duyduğumuz kadarıyla gayet doğru
gidiyor. Destekliyorum ama çok dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Amerika 30 ihtimal üzerine 30 senelik plan yapar. Bizim Genelkurmayımız
üç beş ihtimal üzerine üç beş senelik plan yapar. Desturlu gidilmeli.
Diplomasiyi ayarlamamız lazım. Filler tepinirken çimenler ezilmesin.
'CİCİ DEMORASİMİZ VAR'
Bazı sanatçılar bir bildirgeye imza atarak “Savaşa hayır” dedi. Tepki gördüler. Sizin fikriniz nedir?
Ben bu operasyonu düşünmeksizin “Savaşa hayır” diyenlerdenim çünkü
savaşın galibi olmaz. Biz bunu öğrendik. Galip olduğunu zannedenler de
ciddi kayıplara uğrar, uğramıştır. Tarih bunlarla dolu. Afrin olayı
bence dikkatli gidiyor. Diğer konuya gelecek olursak; bu ülke adı ‘cici’
de olsa demokrasi ile yönetiliyorsa herkes fikrini özgürce söyleme
özgürlüğüne sahiptir. İnanırsınız, inanmazsınız başka bir şey.
Neden ‘cici demokrasi’ diyorsunuz?
Demokrasinin modern tarifi şu: Şiddet unsuru olmaksızın, silah devreye
girmeksizin, bireylerin özgür iradeleriyle geleceklerini tayin
edebildikleri kurum ve kuralların işlediği rejime demokrasi denir. Bunun
kenarından geçene ise ‘cici demokrasi’ denir. En son referandumu
yaşadık, biliyorsunuz.
Siz referandumun neresindeydiniz?
Ben bu rejim değişikliğinde ‘hayır’dan yanayım. Öyle de oy kullandım zaten.
Korkmuyor musunuz bunları söylerken?
Korku bulaşıcıdır. Bulaşmaması için tedbirli olmak gerekir. İnsanlar
nasıl özgür beyanlarını verip geleceklerini tayin edebiliyorlarsa,
kanaatlerini söylerken de özgür olmalıdır. Bedel ödenecek ise, ne
yapalım 77 yaşından sonra hapishaneye de gireriz.
DESTURLU OLMAK KOŞULU İLE HER ŞEY SÖYLENEBİLİR
Sanatçı siyasi fikrini özgürce yansıtmalı mı?
Söyleyecek sözü olan her yere yazmalı. Kabare özelinde özgürlük ve
eleştiri vazgeçilmezdir. Kabare tiyatroları her türlü yönetimde yaşamayı
becermiştir. En liberal, en özgür toplumlarda bile eleştirecek sözü
olmuştur. Bizim sanatımız hiciv sanatı. Neyi hicvediyorsunuz, sizi
yönetenleri...
Tekrar kabare yapma planınız var mı?
Ben unumu eledim eleğimi astım. Sadece hocalık yapıyorum. Gençlere,
oyunculara kabare oyunculuğunu öğretmeye çalışıyorum. Aktif bir tiyatrom
yok ama olsaydı desturlu olmak koşuluyla her şeyin söylenebileceği
kanaatini hâlâ taşıyorum. Hakaret içermeyen, silah gibi kullanılmayan
sözcükler her zaman, her yerde, herkes için söylenmeli.
erdoĞan’ı beĞenmeyebilirSiniz ama makamı yok SayamazSınız
Cumhurbaşkanının resepsiyonlarına sanatçılar gitse bir türlü,
gitmese bir türlü. Gidenlere ‘yalaka’ deniyor, gitmeyenlere ‘çapulcu’.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Hukuk içerisinde seçilmiş tüm kurumların saygınlığı vardır. Siz Recep
Tayyip Erdoğan’ın siyasi otoriteyi kullanma sistemini
beğenmeyebilirsiniz ama makamı yok sayamazsınız. Gidersiniz ama
görüşlerine katılmayabilirsiniz. Her giden yalaka olur mu?
YENİ NESİL KOMEDYENLER SEVİYESİZ
Son dönem komedi filmlerini nasıl buluyorsunuz? Fazla küfürlü diye eleştirenler var...
Küfür eleştirisi bizim zamanımızda da olurdu. “Çok küfürlü oyun” ya da
“Hiç küfür yok, ne kadar güzel oyun” diye... İkisi de yanlış. Genelevde
geçiyorsa olay, orada Cicero gibi konuşmanın anlamı yok ki, zaten kimse
anlamaz. Mesnevi’yi anlatırken de argo olmaz. Ama argonun olduğu yerde
de argo konuşulur.
Peki yeni nesil komedyenleri nasıl buluyorsunuz?
Seviyesiz buluyorum. Ama bence bu seviyesizlik her şeyde. Bir ülkede bir
şeyin çivisi çıktı mı, her şeyde çıkar. Sanatta da, siyasette de,
ticarette de...
Beğendiğiniz isimler var mı? Mesela Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar...
Böyle şeyleri hiç sevmem, bunlar magazine girer. “Kamil Bey iyidir,
Mehmet Ali Bey çok kötüdür...” bu gibi sözleri medya çok yanlış
kullanıyor. Yaşım ve mesleğim gereği herkesi eleştirmeye hakkım vardır
ama o hakkımı kullanmıyorum.
Çok politik konuşuyorsunuz. Bence siyasete girmelisiniz.
Çok teklif aldım ama girmedim. Rahmetli Sayın Ecevit’ten iki kez teklif
aldım. Fikri Sağlar’dan da onun partisi gündemdeyken teklif almıştım.
Üçünü de sanata ve Metin Akpınar’a kıyamadığım için reddettim.
Bugün olsa hangi partide siyaset yapmak isterdiniz?
Ben sosyalist bir adamım, ihtilalci sosyalizmin olmayacağını da
anlayanlardanım. Kendimi sosyal demokrat olarak tanımlarım. Tüzüğüne,
programına yüzde yüz uyuyorum, ben buralıyım diyeceğim bir parti bugün
yok.
Atatürk gibi bir lideri oynamak ister misiniz?
Onu oynamak bir yana, ben şanslı olarak sayıyorum kendimi. Pek çok
devlet başkanlarımızla diyalog kurma imkanım oldu. Eskiden
resepsiyonlara da çağırırlardı, şimdi çağrılmıyoruz ama keyifli
anılarımız, günlerimiz olmuştur. Ancak Mustafa Kemal’i maalesef sadece
29 Ekim’lerde, balolarda anıyorduk. Oralarda da kaldı.
Şimdi neden çağrılmıyorsunuz resepsiyonlara?
Onu ben bilmem, çağırmayanlara soracaksınız. Abdullah Gül’den beri
çağrılmıyoruz. Çağırırlarsa neden gitmeyelim? Makam saygımız var.
İHTİYARLADIKÇA HUYSUZLAŞTIK
Hocalık yapıyorsunuz, nasıl gidiyor?
Pedagoji okumadım hoca olmak için. Akademisyen de değilim. O yüzden bizi
üniversitelerde ‘öğretim görevlisi’ olarak tanımlarlar. Bilginin
mutfağından yetiştiğim için öğrendiklerimi öğrencilerime nakletmeye
çalışıyorum. Mümkün olursa kabare tiyatrosunu yaşatmak için eleman
yetiştirmeye çalışıyorum.
Reklam dışında film, dizi projeleriniz var mı?
Reklam dışında şu an yok. Çok proje geliyor ama biraz fazla seçici
oldum. İhtiyarladık, yaşlandıkça da huysuz olduk, her şeye evet
diyemiyoruz. Aşağı yukarı dört beş senaryoya hayır dedim, o filmler de
tutmadı.
BİR ARA SUMO GÜREŞÇİSİ GİBİYDİM
Sağlığınız nasıl?
Bir ara Sumo güreşçisi gibiydim, 154 kiloydum. 25 kilo verdim daha da vereceğiz inşallah.
Hiç magazinel olmadınız. Eşinizi bile hiç görmedik.
Mutfakta önlük takmış yumurta pişiriyor bir de resim çektiriyor...
Kütüphane önünde resim çektiriyor... Bunları sevmem. Ev başka bir
şeydir, evlilik başka bir şeydir. 57 senedir evliyim, 1961’de evlendik.
Eşiniz ne iş yapar?
Hiçbir şey yapamaz, kırarım bacağını. (Gülüyor) Ev hanımı. En zor
meslek. Biz beraber büyüdük, birbirimizi iyi tanıyoruz. Bu 57 sene
kusursuz, çersiz çöpsüz geçti demek fevkalade yanlışlık olur. Ne
badireler atlatılmıştır. Sevgi emek ister, emek verirseniz sevgiyi
yaşatırsınız. İnsanı her yaşında, her haliyle, eksiğiyle fazlasıyla
kabul etmeyi becerirseniz her şey yürür. Yoksa her zaman terütaze, cıvıl
cıvıl bir kadın ararsanız, dört metres tutarsınız bu da sizi ekonomik
olarak, sağlık olarak sarsar. Kalp krizinden “Eşhedü enla ilahe
illallah” der, gidersiniz.
ÇOCUK KRİZİNİ AKILLICA ATLATTIK
Hiç çapkınlığınız oldu mu?
Olsa da söyler miyim gazeteye?
Çocuğunuz yok...
Çocuk olmadı. Olmadı demek zorundayım, yapmadık çünkü.
Kendi tercihiniz mi?
Evet. Benim tercihimdi. Eşim istedi ama bana uydu.
Pişmanlık duydunuz mu?
Hayır. Bugün 57 yaşında koca bir adam olsaydı her şeyime karışırdı. Ben
özgür yaşıyorum. Ayrıca bir de çocuğum nerede, ne yapıyor diye düşünmek
zorunda kalacaktım. bu başka bir sorumluluk. Eşim 34 yaşına geldiğinde
çok istedi ama krizi akıllıca atlattık, şükür. 50 bin liranın altına
oynamam
Zengin bir adam mısınız?
Zengin bir adamım çok şükür ama zenginliğin sınırı var. Allah fazla uzun
ömür vermezse iyi yaşarım, uzatırsa giderek para erir. Dokuz on senedir
eskisi kadar para kazanmıyorum.
Yeni jenerasyon oyuncular dudak uçuklatan ücretler alıyor. Sizin döneminizde nasıldı?
Daha iyi olduğu dönemler de, daha kötü olduğu dönemler de oldu.
‘Hastane’ dizisini yaptığımız dönemde bugünkünden daha çok para
alıyorduk. Bugün dizide bölüm başına 150 binler, reklamlarda 56
milyonlar telaffuz ediliyor. Gerçekten ödeniyor mu bilmiyorum. Ben
dizide bölüm başına 50 bin lira alıyorum.
Onun altında olmaz mı diyorsunuz?
Olmaz tabii. Bu yaşa gelmişim. Bir de şu var bizde, “Biraz da hatır için
olsun...” Niye hatır için olsun? Bu yaşımda bedelimi vereceksiniz.
Dizi izliyor musunuz?
Tiyatro kapandıktan sonra televizyon izlemeye başladım, bundan da
şikayetçiyim. Çok okuyan bir adamdım, okumamı engelliyor. 45 saat
televizyona bakıyorum, dizi de seyrediyorum.
Ne seyrediyorsunuz?
‘Vatanım Sensin’e bakıyorum, Halit’i severim. Hamuru, kumaşı iyidir.
GEÇENLERDE FİLMİMİ İZLİYORUM YAŞAYAN BİR TEK BEN KALMIŞIM
Yeşilçam’ın ünlülerini bir bir kaybediyoruz. En son Münir Özkul’u kaybettik...
Bana bunları sormayın. ‘Köyden İndim Şehire’ filmimiz var ya, geçenlerde
yine izledim. Kemal (Sunal), Halit (Akçatepe), Zeki... Hepsi gitmiş,
bir ben kalmışım yaşayan. Ne acı... Değişmeyen tek son ölüm.
Size herkes gülüyor da, sizin güldüğünüz kimse var mı?
Uzun yıllar Zeki’ye (Alasya) güldüm. Çünkü bir tek onu görüyordum
karşımda. Sonra teknoloji gelişince kendimi de görmeye başladım, kendime
de gülüyorum seyrederken.
Çok mu severdiniz birbirinizi?
Ayrılmaz ikiliydiniz... Ayrılmaz bir bütün değil, ikimiz de ayrı kafa
yapısında, ayrı inanç mekanizmasında olan iki ayrı insanız. Ama kader
birliğimiz, özverimiz ve demokrat olmak vardı. Ortaksınız ve bizatihi
yarış olan bir işte berabersiniz. Birbirinizle konuşurken volümünüzü
bile aşmamışsınız, çok önemli değil mi bu?
YARİN YANAĞINDAN BAŞKA HER ŞEYDE ORTAKTIK ZEKİ'YLE
O kadar sene hiç mi tartışmadınız?
Volüm iki kıl açılmamıştır. Tartışır doğrusunu bulursak uygulardık,
bulamazsak bulmak üzere ertelerdik. Herkesin yapması lazım. Nazım
Usta’nın dediği gibi; “Yârin yanağından başka her şeyde ortaktık”
Zeki’yle. Onu her haliyle özlüyorum, bir yanım hep eksik.
http://www.posta.com.tr/metinakpinar77yasindansonrahapsedegirerimhaberi1378276?utm_source=twitter&utm_medium=post&utm_campaign=gundem