Asuman ARANCA – Yavuz ALATAN / SÖZCÜ
İnce’nin konuşmasının satırbaşları şöyle:
Bugün nenemin, dedemin memleketi Rize’deyim. Yarın Antalya’dayım, yarın Denizli’deyim.
Bakın Türkiye’de siyasette yeni bir dil, yeni bir umut, yeni bir normalleşme… Türkiye’nin bunlara uzlaşmaya, normalleşmeye, barışmaya ihtiyacı var. Hiç kimseyi ayırmadım.
Bütün rakiplerime gittim başarılar diledim. Hiç kimseyi ayırmadan. Hatta hepimiz Müslümanız. Geçen akşam Sayın Erdoğan’la konuşurken, selam söyle hemşehrilerime dedi. Üzerimde kalmasın, onu da ileteyim.
Biz bize yakışanı yapacağız, kavga etmeyeceğiz. 81 milyon iri, dri olacak. Beraber olacak. Sen beraber olacaksın ki, Batı’ya kafa tutabilesin. Fransa dini kitabımızla dalga geçiyor, güçlü bir Türkiye olsa, Fransa bu terbiyesizliği yapabilir mi? Allah’ın izni, milletin izniyle ben cumhurbaşkanı olduğumda önce içeride birlik, sonra Avrupa’ya karşı mücadele edeceğiz hep birlikte.
24 Haziran’da Rizeli sandığa gittiğinde torunu da unutmayın. Ne diyordu büyük usta şiirinde? Diyordu ki, “Dümende ve başaltılarında insanları vardı ki, bunlar uzun eğri burunlu ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki, sırtı lâcivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler….”
“HER YIL 10 BİN GENCİMİZİ YURT DIŞINA GÖNDERECEĞİM”
Almanya başlattı akıllı fabrikaları 2011’de. Bunu kaçırırsak yüz yılları kaçırırız. İyi eğitilmiş gençlere ihtiyacımız var. Bu Endüstri 4.01’i gerçekleştirebilmek için enerjiye ihtiyacımız var. Bunu da yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayacağız. Türkiye’nin Güneş potansiyelini doğru kullanırsak tükettiğimizden fazlasını üretebiliriz. Ama kullanamıyoruz. Sorun nerede? depolamakta. Güneş enerjisini depolayan bataryalar yapmamız lazım. Bunu da gençler yapacak! Akıllı çocuklar yapacak. Ben size söz veriyorum. Cumhurbaşkanı olduğumda her yıl 10 bin gencimizi yurt dışına göndereceğim. En iyi eğitimi almaları için. Size söz veriyorum. Şu anda Türkiye’nin bilgisayar mühendisi sayısı 10 bin, 5 yıl içinde 100 bin olacak!
Meydanlarda kavga etmekle değil eğitimle çözülür Türkiye’nin sorunları. Ak Partili anneler, sizin çocuklarınızı iyi yetiştireceğim. İmam hatip açılsın mı, hay hay açılsın. Onlar da bu memleketin evladı. Benim AK Partili bacım, çocuğunu imam hatipe gönder ama üniversite sınavında kaçıncı oluyor ona bak! Bilim lazım bize, teknoloji, uygarlık lazım.
“YAZIKLAR OLSUN”
Bütün üniversite öğrencilerine 19 Mayıs’ta ve 29 Ekim’de 500’er lira burs vereceğiz. Sınavlar var ya sınavlar, KPSS, TUS, ALES… Var da var. 81 milyonluk bir büyük ülke, kendi öğrencilerine evlatlarına bedava sınav yapamıyorsa yazıklar olsun yazıklar. Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanlığında gizli tanıklık, damga vergisi, sınav ücreti olmayacak. Birbirine kardeşçe bakan, birbirini kucaklayanlar olacak.
Diyor ki bana, ekonomi konuşacak mısın? İstiyorlarsa 6 adayın altısı da çıkalım, ben hazırım. Dedemin memleketinden bildiriyorum, ben hazırım. İster tarım, ister güvenlik, hepsine hazırım.
Kemal Sunal’ın filmlerinde 2 hasta doktora gider, sonuçlar karışır. Hasta olana iyisin derler, iyi olana hastasın derler. Türkiye’nin durumu aynen öyle. Devleti yönetenlere sorarsan ekonomimiz çok iyiymiş, 10 numaraymış. E öyleyse Dolar, Euro niye yukarı çıkıyor. Borsa niye düşüyor. Ortada bir sıkıntı var. İşler iyiyse insanlar niye rahat geçinemiyor.
Maaşı aldın, bordroyu çekmecene koy. Sonra git markete yarım kilo peynir, zeytin, ekmek, biraz deterjan al. Onun da fişini bordronun yanına koy. Bir dahaki ay tekrar maaşı aldığında bordroyu koy oraya, marketin fişini de koy. Aradaki farktan anlarsın zaten! Ekonomi bu.
Türkiye’ye ne yaptılar. 2017 büyüme oranı 7.4. Buraya kadar hepsi 234. 2017’de 7.4. Neden? Ekonomide doping var. Doping doğal değildir. Beygire bile doping yaptığında yarışı geçersiz sayılır. İnşaatla şunla bunla çözmeye çalıştılar. Köprü, yol, tünel yapmak iyi bir iş midir? Kesinlikle iyi iştir ama ufak iştir. Köprü yapmak kolaydır ama Rize’den Hakkari’ye köprüsü kurmak zor iştir.
“4. KÖPRÜYÜ DE MUHARREM İNCE YAPAR, NE OLACAK!”
Dün Hakkari’de mitingi İzmir Marşı çalarak Türk bayraklarıyla yaptık. Hakkarililer Türk bayrağıyla geldi oraya. Köprü yapılır, şimdiye kadar yapıldı. 4. köprüyü de gelir Muharrem İnce yapar, ne olacak!
Kimin akıllı telefonu varsa bir çıkarsın. Havada göreyim. Şimdi, herkes bir canlı yayın yapsın. İstediğiniz yerden. Facebook, Twitter, nereden isterseniz. Hazır olunca elinizi kaldırın, bekliyorum sizi. Canlı yayın. Medya ister ver, ister verme! Benim medyam var bak burada. Birisi devletin medyası, öbürü de devletin medyası! Biz milletle başaracağız. Bu garip cumhurbaşkanı adayı milletle başaracak!
Bana ne dedi. Gariban dedi. Ben özgürlüğün tadını biliyorum, şiir okurken mutlu oluyorum, çok güzel dostlarım var. Benim gönlüm zengin, senin paran çok olsa ne yazar.
Bak ne yaptım! Mal varlığımı açıkladım. Gazetelere verdim. Benim bu kadar malım mülküm var. 5 sene sonra yeniden vereceğim. Size şunun sözünü veriyorum. Siz zenginleşmeden ben zenginleşmeyeceğim. Önce siz zenginleşeceksiniz, sonra ben.
Size iki büyük mücadeleyi anlatıyorum. Terör nereden gelirse gelsin, IŞİD, PKK, FETÖ… Son damlasına kadar mücadele edeceğim. İki, yetimin hakkını yedirmeyeceğim. Şeffaf olacak, hukuk devleti olacak. Mahkemelere herkes güvenecek. Biz güvenince yabancılar da güvenecek. Yabancı buraya yatırım yapacak, benim öğrencilerim iş bulur.
Bizim kişilerle işimiz yok. Benim indirmek istediğim şey dolar. Biz arkadaşlarımla birlikte doları, euroyu, faizi, benzin, mazot fiyatlarını indirmek istiyoruz. Bunlar inecekse, sen de in be kardeşim. Bir şey olmaz yani.
Sokaktaki değişimi, rüzgarı görüyorum. Bu iş bu sefer TAMAM. Merak etmeyin. Hemşehrim de rahat edecek. Çıraklık, kalfalık, ustalık dönemi geçirdi. Bir de emeklilik dönemi geçirsin, bir şey olmaz. O da mutlu olacak.
Bilerek yalan söylüyorlar. Bak CHP iktidar olursa, İnce cumhurbaşkanı olursa bizim yaşam şeklimize, başörtümüze karışır diyorlar. Benim kız kardeşim 40 yıldır başörtüsü takıyor. İnsan kız kardeşinin başörtüsünü çıkarır mı! Yalancılar! Bu konu kapanmıştır. İster sokakta, ister evde, ister devlette tak. Nerede istiyorsan orada tak.
Asıl en büyük alkışı Rizespor hak ediyor. Onu bir kutlayalım, başarılar dileyelim.
Şimdi gelelim çaya. Siz, dekar başına kaç kilo? 15’ti 17 mi oldu. 2.45 dediler di mi? Oldu mu, olmadı: 1.501.60’a düştü. Dünyada sizden başka üzerine kar düşen başka çay üreticisi var mı? Siz bunu hak etmiyorsunuz. Eziyorlar sizi, ezdirmeyeceğim sizi. Söz veriyorum. Bunu çözeceğiz. Cesur adımlar lazım. Ölümü göze almak lazım bazen.
Padişahın bir kızı var, damat adayları kürsüye gelmiş. Hepsine birer çiçek tohumu vermiş, bunları yetiştirin. Yetiştiremezseniz kellenizi alırım demiş. Yazın 10 damat gelmiş kürsüye, dokuzunun elinde yemyeşil, çiçekli bir saksı, diğerinin elinde kupkuru bir saksı. Padişah sormuş, “Sen bana niye kupkuru bir saksı getirdin”. Demiş ki, “Suladım, gübreledim. Her şeyi yaptım, olmuyor.” Padişah demiş ki, “Ucunda ölüm var”. Çocuk, “Biliyorum ama yapamadım” diye cevap vermiş. “Kızımı sana vereceğim, sen namuslusun. Size kavruk tohum verdim, normalde hiçbirinin yetişmemesi lazım. o dokuzu tohumları değiştirmiş, demiş. Sen ama ucunda ölüm bile olsa tohumu değiştirmedin.” Yani biz, ucunda ölüm olsa dahi vazgeçmeyeceğiz, devam edeceğiz. Özgürlük, demokrasi, cumhuriyet, çocuklarımıza iyi bir eğitim, adalet, hukuk devleti diyeceğiz. Hep birlikte haykıracağız bunu.
Çılgın projeler döneminden geçiyoruz ya. Benim çılgın projem: Huzur. Bunu nasıl yapacağız! 3B ile yapacağız. Barışacağız, büyüyeceğiz, bölüşeceğiz. Bizi kimse tutamayacak. Bakın çocuklarımız sınavdayken bile sınav değişiyor. Türk çocukları ilkokulda 500 kelimeyle konuşuyor, Avrupa’daki çocuklar 2500 kelimeyle konuşuyor. Yazık bu çocuklara.
Bursun parasını nereden bulacaksın diyor. Saray’ın ışıklarını kısacağım. Nereden bulacağım, oradan bulacağım.
Bu torununuz sizden bir şey istiyor. İstediğim bir avuç pirinç. Bana bir avuç pirinç verin, ben size bir kazan pilav yapayım. Var mısınız buna?
TAMAM mı?
Sıkıldınız mı?
(Kitleden ses gelmemesi üzerine) Daha bunu duymamışsınız. Bir de sıkıldım çıktı. Ben de buradan cevap vereyim. Ben de sıkıldım.
Bir çivi bir nalı kurtarır. Bir nal bir atı kurtarır. Bir at bir yiğidi kurtarır. Bir yiğit memleketi kurtarır.
Beni can kulağıyla dinleyin. Bundan yaklaşık 110 yıl önce. Rize’den Hüseyin diye bir genç adam Yemen’e gider. Hüseyin Yemen’den Mekke’ye gelir, hacı olur. Resmi kayıtlardaki adı da Hacı Hüseyin olur. Mekke’den sonra gelir Rize’ye ayakları yara içindedir. Çanakkale’ye asker toplanmaktadır, ayakları yara olduğu için harbe almazlar. 2 ay sonra ayakları iyileşir. Ben de gideceğim der. 4 çocuğunu öper, iskeleye iner. Büyük çocuğu uyanır, “Kardeşlerim” der, “Babamız gidiyor”. Babalarının yanına giderler, o der ki ben “Savaşa gidiyorum”. Hepsine hediye verir, en küçük kızına kalmaz. Ona da çakısını verir. O küçük kız o çakıyı 92 yıl taşır: O küçük kız çocuğu benim anneannem. Hacı Hüseyin benim annemin dedesi. O çakı da bu çakı!
Hiç kimsenin bana millilik, Rizelilik, milliyetçilik taslama hakkı yoktur. Çakı burada!
https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/muharremincerizede2401615/