Türkiye'nin kanayan yarısı olan işsizlik giderek derinleşirken, umutlar da tükeniyor. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, geçen yılın sonlarından itibaren istihdamdakilerin sayısının düşmeye, işsiz sayısının da azalmaya başladığını söyledi. Gürsel, iş gücü piyasalarındaki bu sıra dışı gelişmenin corona virüsü şoku ile adeta bir tsunamiye dönüştüğünü ifade etti.
İKİ YIL SÜRECEK
Türkiye'nin önemli miktarda insan sermayesini son 5 ay içinde yitirdiğini ortaya koyan Gürsel, “Türkiye toplumu daha önce hiç tecrübe etmediği bir yoksullaşma sürecine girdi. Çok sayıda ailenin 2019 gelir düzeylerini yakalayabilmeleri büyük olasılıkla iki yıl alabilir” dedi. İş gücü piyasası görünümünü analiz eden ve önemli çalışmalara imza atan Prof. Dr. Gürsel, SÖZCÜ'nün sorularını yanıtladı.
Pandeminin iş gücü piyasalarına olan etkisinde tepe noktasını gördük mü? Önümüzdeki süreçte nasıl bir görünüm öngörüyorsunuz?
Türkiye'de istihdamı doğrudan korumaya yönelik başlıca iki önlem alındı. Kısa çalışma koşulları gevşetildi ve bu statüye geçirilen çalışanların ücretinin tabi bir tavan da vardı zaten yüzde 60 devlet tarafından ödenmeye başlandı. Ancak çok geçmeden bu önlemin yeterli olmayacağı anlaşıldı ve ilave olarak bir de işten çıkarma yasağı getirildi. Ama aynı zamanda işveren istediği kadar çalışanını ücretsiz izne çıkarabilecekti. Devlet de ayda 1176 TL gibi son derce yetersiz bir ödeme yapacaktı. Son rakamlara göre kısa çalışma ödeneğinden yararlananların sayısı 3.5 milyondu. Bunların çoğu fiilen çalışmıyordu. Ücretsiz izne çıkarılanların sayısı da 1.7 milyonu buldu. Bunlar tanım icabı hiç çalışmıyordu. Sonuç olarak 5.2 milyon kişi istihdamda görünüyor ama aslında potansiyel işsizler. Önümüzdeki aylarda fiili işsizliğin nereye gideceği büyük ölçüde bu potansiyel işsizlerin akıbetine bağlı. Bir yanda 2.5 milyon insan işinden olmuş ama iş aramıyor ve ezici çoğunluğu devlet desteğinden yoksun. Diğer yanda 5 milyon küsur kişi sözde istihdamda ama son derece düşük desteklerle idare etmeye çalışıyor.
Yönetim haklı olarak kısa çalışma ödeneği ve işten çıkarma yasağı ekonomi yeterince toparlanmadan son bulursa açık işsizliğin ya da fiili işsizliğin, aslında fark etmez, patlama yapmasından endişe ediyor. Ama öte yandan yapılan ödemeler bütçe açığını hızla artırıyor. Açıklar işsizlik sigortasının kasasındaki devlet tahvilleri satılarak yapılıyor ama bu da piyasa faizleri üzerinde baskı yapıyor. Böyle uzun süre idare edemezsiniz.
Peki, bu milyonların aileleri daha ne kadar süre dayanabilirler?
Türkiye toplumu daha önce hiç tecrübe etmediği bir yoksullaşma sürecine girdi. Yegane umut, salgında ikinci bir dalga yaşanmadan ekonominin nispeten toparlanması. Ciddi makroekonomik sorunlar birikiyor. Yüzde 56 büyümeye dönüşün önünde engeller oluşmakta. Çok sayıda ailenin 2019 gelir düzeylerini yakalayabilmeleri büyük olasılıkla iki yıl alabilir. Yoksullaşmanın eğitim, sağlık gibi beşeri sermaye alanlarında neden olacağı yan etkilerden kaçınmak mevcut koşullarda ne yazık ki mümkün görünmüyor.
2.5 MİLYON İŞSİZ BUHARLAŞTI
Yazılarınızda söz ettiğiniz ‘buharlaşan işsizler' nasıl oluştu?
Geçen yılın sonlarından itibaren, yani korona öncesinde, Türkiye işgücü piyasasında ilk kez görülen sıra dışı bir gelişmeyle karşılaştık. İstihdamdakilerin sayısı azalırken işsiz sayısı da azalmaya başladı. Oysa normalde tam aksi olur; işlerini kaybeden insanlar iş aramaya başlar, işsiz sayısı da doğal olarak yükselir. Aralık döneminden Şubat dönemine üç aylık sürede tarım dışı istihdam net 306 bin kayıp yaşadı. Aynı dönemde işsiz sayısı ise 296 bin azaldı. Korona şoku ise bu sıra dışı gelişmeyi adeta bir tusunamiye dönüştürdü. Mart ve nisanda tarım dışı istihdam kaybı 1 milyon 900 bini aştı. Tarım dışı işsiz sayısı ise sadece 80 bin arttı. Kısacası, yaklaşık 2.3 milyon net istihdam kaybı gerçekleşirken işsizi sayısı da kabaca 200 bin azaldı; tabiri caizse, 2.5 milyon işsiz buharlaştı.
Muazzam bir rakam, bu işsizler nereye kayboldu, TÜİK bu konuda ne diyor?
TÜİK hane halkı işgücü istatistikleri elbette insanları buharlaştıramaz. Her şeyden önce istihdamda olanlar ile iş arayanların toplamı olan iş gücünün çalışabilir nüfus içindeki payı hızla düşüyor. İş gücüne katılma oranı nisanda yüzde 47.5'e gerileyerek, 8 yıl geriye gitti. Özellikle iş gücüne kadınların güçlü katılımı sayesinde Mart 2019'da yüzde 53.5'e kadar yükselmişti.
Türkiye önemli miktarda insan sermayesini son 5 ay içinde yitirdi. Ne kadar zamanda geri alacağı da belli değil. TÜİK istatistiklerinin ayrıntılarına girildiğinde bu soruya kısmen yanıt vermek mümkün. İş bulma ümidi olmadığı için iş aramayanlar var. Sayıları aralıktan nisan ayına kadar 800 binden 1.3 milyona çıktı. Bir de çalışmaya hazır ama “çeşitli ailevi nedenlerle” iş aramayanlar var ki; çoğu kadınlardan oluşuyor. Sayıları aynı dönemde 1.7 milyondan 3.1 milyona yükseldi. 1524 yaş arası “ne eğitimde ne işte” olan, iş de aramayan gençler var. Bunların sayısı yaklaşık 3 milyondan 3 milyon 400 bine çıktı. Toplarsak beş ayda iş aramadığı için işsiz olarak kayda geçmeyen 2.3 milyon kişi var. Tabi tüm bu sıra dışı artışlar işsizliği gerçekte olduğundan daha düşük gösteriyor. Bu kişilerin çoğu normalde iş arıyor olacaktı ayrıca bu hesaplara girmeyen özellikle eve kapanmak zorunda kalan ama çalışmaya ihtiyacı ya da arzusu olan ev kadınları da var. Sayılarına dair bir ipucu şimdilik yok. Sonuçta, bazı tahmini hesaplara göre tarım dışı işsizlik oranı yüzde 2223'e yaklaşıyor.
TÜİK’in verileri manipüle ettiğine yönelik eleştirine yönelik değerlendirmeniz nedir? Hesaplama yöntemini doğru buluyor musunuz?
Bu haklı bir soru. İşsizliğin ortalığı kasıp kavurduğunu gözlemlemek ve bilmek için uzman olmaya gerek yok; herkes çevresinde yaşananlara baktığında işsiz insanların nasıl çoğaldığını görüyor ya da duyuyor. Zaten büyük çoğunluk enflasyon istatistiklerinden öteden beri şüphe duyuyordu şimdi buna bir de işsizlik istatistikleri eklendi. Aslında TÜİK bir den fazla işsizlik oranı yayınlıyor; tam olarak dört adet.
Türkiye ekonomisinde mevsimsel etki önemlidir. Kışa doğru istihdam azalır işsizlik oranı artar yaza doğru tam tersi olur; tabi değer etkenler değişmezse. Eğer işsizlikte güncel gidişatı izlemek istiyorsanız mevsim etkisinden arındırılmış rakamlara bakmak gerekir aksi takdirde yanılabilirsiniz. Son iki ayda yaşanan da tam olarak böyle bir yanılgıdır. Mevsim etkisinden arındırılmış rakamlara bakıldığında işsizliğin artmakta olduğu açıkça görülüyor. Mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı Şubat döneminde yüzde 12.8 idi sonra Mart ve Nisan dönemlerinde sırasıyla 13.1 ve 13.8 oldu; iki dönemlik artış 1 yüzde puan. Şunu da eklemek isterim. TÜİK bir de tarım dışı kesime özgü işsizlik oranlarını da açıklıyor. Gidişatı daha iyi temsil ettiklerinden şahsen ben bu rakamları izlerim. Arındırılmış tarım dışı işsizlik oranı Şubattan Nisana 14.7'den 16.1'e yükseldi; artış 1.4 yüzde puan ki bu oldukça yüksek bir artış.
Net bir şekilde diyebilirim ki TÜİK'in rakamları “manipüle” ettiği falan yok. Ama bir kusuru var. İşsizliğin ortalığı kasıp kavurduğu bu kadar bariz iken neden Haber Bülteni'nin manşetine mevsim etkisinden arındırılmış rakamları çıkarmıyor? Daha iyisi, neden böyle durumlarda TÜİK başkanı bir basın toplantısı yaparak yukarıda yaptığım özet açıklamayı daha kapsamlı bir şekilde anlatmıyor ve basın mensuplarının sorularına yanıt vermiyor?