Ülkede yarın bir kez daha sandık kurulacak. Yerel yönetimlerin belirleneceği seçimlerde son durumu gazeteci Murat Yetkin BirGün’e değerlendirdi.
Yerel seçim sürecinin adaletsizliklerine değinen Yetkin, “Erdoğan beklenildiği gibi hem AKP’nin hem de devletin bütün imkânlarını sahaya sürdü. Tabii bu, seçimlerde Erdoğan açısından belki de en büyük endişe kaynağı olan ekonomik krizi ikinci plana itme çabası taşıyordu. Yine de bu seçimin en önemli özelliği müthiş bir adaletsizlik ve eşitsizlik ortamında yapılıyor olması. Bunu sadece AKPCHP çerçevesinde söylemiyorum. Genel olarak Cumhur İttifakı partilerinin devlet kurumlarının da gücüyle yoğun bir yüklenmesi oldu. Bu beklenen bir şeydi, beklenenden de fazlası oldu” dedi.
ERDOĞAN’I YENMİŞ SAYILIR
CHP İBB Başkanı ve Adayı Ekrem İmamoğlu’nun siyaset yasağı davasının unutulmaması gerektiğini belirten Yetkin, “Bütün bu öne çıkan engellere rağmen İmamoğlu hakkındaki siyaset yasağı davası da kesinleşmeyi bekliyor. İmamoğlu kazanırsa Türkiye'nin siyasi ikliminin değişecek. Çünkü 2122 yıldan sonra ilk kez sadece ana muhalefet partisinin değil, genel olarak muhalif seçmenin doğal bir lideri ortaya çıkmış olacak. ‘Erdoğan'la bu başa çıkabilir’ kalıbının bugüne kadar hiçbir somut karşılığını görmedik ama 2019’dan sonra 2024’te de kazandığı takdirde İmamoğlu, Erdoğan'ı yenmiş sayılacak” diye konuştu.
İmamoğlu’nun kazanması takdirinde muhalefetin de tekrar şekilleneceğini dile getiren Yetkin, İmamoğlu’nun oy potansiyeli CHP’nin oy potansiyelinin şu anda çok üzerinde. Öte yandan bu seçimler belki kimlik siyasetinin de ağır hasar aldığı bir seçim olabilir. Sadece etnik kimlik siyaseti açısından değil dini kimlik siyaseti o açıdan da söylüyorum, Yeniden Refah beklendiği kadar çok oy alacak mı mesela? İYİ Parti’ye gelelim, Meral Akşener son çeyrekte iktidarla didişmeyi, Erdoğan'a laf söylemeyi bıraktı. Tamamen İmamoğlu ve Mansur Yavaş üzerine yükleniyor. AKP ve CHP arasındaki geçişkenliğe ya da zıtlığa baktığımızda ise son seçimde CHP’ye oy verdiğini söyleyenlerin %1.2’si Murat Kurum'a oy vereceklerini söylüyor. Bir ay öncesinde bu oran %4.2’ydi, yani dörtte birine düşmüş. Fakat AKP’ye son seçimde oy vermiş insanlar arasında İmamoğlu’na oy verme eğiliminde olanların oranı %8 küsur” ifadelerine yer verdi.
Yetkin konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de asgari ücret artık bir istisna değil kural haline geldi. Çalışan nüfusun yarısı asgari ücretle çalışıyor. Normal olarak bu seçimin asıl belirleyeninin emekçilerin ve emeklilerin durumu olduğunu varsayarsınız ama aslında on ay önce geçen seçimde de durum böyleydi. Bu seçimlerde bir hükümet değişikliği olmayacak. Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan kabinesi yönetimde olacak. Erdoğan da son olarak Temmuz’da duruma bir daha bakacaklarını söyledi. Dolayısıyla iki seçenek var; Emekliler ve emekçiler ya bu söyleme itimat gösterecek ya da yine Erdoğan’ın sözüne güvenecekler.”
Büyükşehirlerdeki engellemeler hakkında da konuşan Yetkin, “Belediye meclislerinde Cumhur İttifakı partilerinin ağırlığı İmamoğlu ve Mansur Yavaş için büyük bir engeldi. Belediye otobüsü alımından ekmek büfesi açılışına kadar pek çok proje engellendi. Bu durumun sandığa nasıl yansıyacağı da önemli. Cumhur İttifakı cephesinde ise döneminin en düşük oyunu almış bir AKP, kurultayın ardından ortalarda görünmeyen bir Devlet Bahçeli var. Yeniden Refah kırılması da mevcut. O cephede de işler zannedildiği kadar yolunda gitmiyor gibi görünüyor. Erdoğan mitinglerde istediği fotoğrafı veremiyor, istediği vaatleri de söyleyemiyor” ifadelerine yer verdi.
BÖYLE DEVAM ETMEMELİ
İstanbul’un önemine de değinen Yetkin, “Her şey tek bilinmeyenli denkleme kilitlendi, İstanbul’da İmamoğlu kazanacak mı kazanmayacak mı? Kazanırsa Türkiye'nin siyasi iklimi değişir kazanmazsa böyle devam eder, bu kadar basit. Yani ya umut etmeye devam edeceğiz ya karamsarlığa. Şimdi tüm tarikatlar Kurum’a oy çağrısı yapıyor çünkü İmamoğlu başkan olduğu sürece belediyeden herhangi bir gelir elde edemiyorlar. Erdoğan hep “Bizim en büyük eksiğimiz güçlü bir muhalefet diyor. İşte bugün oluşan güçlü muhalefet ihtimalini engellemeye çalışıyorlar. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ardından Türkiye'deki adalet ve temsil tamamen palavraya dönmüş durumda. Baraj çok yüksek, bütün partiler milletvekili çıkarabilme, koltuk kapabilme derdinde. Bu sistem bu şekilde devam ettiği müddetçe de kaybetmeye devam edeceğiz” dedi.
∗∗∗
SEÇMEN İSTEDİĞİNİ DUYAMADI
Seçim sürecini değerlendiren Bulgu Araştırma’nın Kurucusu Semih Turan da AKP’nin kampanya sürecinde başarısız olduğunu belirtti. “Özellikle son hafta AKP seçmeni Erdoğan’dan müjdeler duymak istiyordu” diyen Turan, “Seçmen istediğini alamadı. Erdoğan’ın hiç olmadığı kadar eli boş olduğu belli oldu” diye konuştu.
Turan şu ifadelere yer verdi: Mayıs seçimleri öncesinde EYT’yi asla çıkartmam diyen Erdoğan sandık korkusuyla elinden gelen her şeyi yaptı. Asgari ücret iyileştirme vaatlerini sıraladı. İktidarda kalmak için elinde ne varsa onu sundu.
Ancak yarın sandığa gitmeye hazırlanan ve mayıs seçimlerinden bugüne kadar daha kötü bir hale gelen bu topluma Erdoğan hiçbir şey sunamadı. Ayrıca Erdoğan kendi kurduğu sistemde de iyice yalnız kalıyor. Çünkü sistem Erdoğan’dan başka birini kaldırmıyor. Önceden AKP’yi lider partisi diye tanımlardık ancak şimdi rejimi getirdiği yer tek adamlık. Erdoğan’ın arkasında gözüken bir tane siyasi aktör yok. Yerel seçimler düzeyinde de Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu gibi muhalefetin öne çıkan güçlü adayları karşısında dolayısıyla çaresiz bir görüntü sergiliyor. Kısacası ülke sorunlarına karşı kayıtsız kalan Erdoğan, diğer yandan da günü kurtaracak aktörler sahaya süremedi. Başarısız kampanyanın sonucunu hep birlikte göreceğiz.
∗∗∗
AKP İKTİDARI SAVUNMA KONUMUNDA
Aksoy Araştırma Başkanı Ertan Aksoy’da seçim sürecindeki gelinen son aşamayı değerlendirdi. Rüzgâr bir kez daha muhalefete dönmüş durumda diyen Aksoy, “Muhalefet kampanya sürecini daha iyi yürüttü” dedi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerel seçimleri genel seçimler havasında yürütmesine muhalefetin iyi direndiğini belirten Aksoy, muhalefet adayları üzerinden bu süreci daha çok belediyedeki stratejilerinden ve yapılan işlerden örnek vererek sürdürdü. Bu da seçmen de daha fazla karşılık buluyor” ifadelerine yer verdi.
İktidarın elini bağlayan unsurların olduğuna da dikkat çeken Aksoy, emeklilerin isyanının ve ülkedeki ücret artışlarının daha iki aylık süreçte erimeye başlamasının Erdoğan’ı zora soktuğunu söyledi.
Aksoy, “Genel olarak bakıldığında 2019’dan sonra aslında yerellerin iktidarı muhalefet oldu. Ve siyaseten normal şartlar altında savunma pozisyonunda kalmak iktidara düşer. Ancak kampanyalar boyunca muhalefet hiçbir zaman o duruma sokmadı kendini. Hatta tam tersine AKP’yi savunma yapmaya zorladı” dedi.
BirGün