Toplumsal desteğini yitirmeye başlayan Saray rejimi, bir kez daha baskı, yalan ve tehdit politikalarına sarıldı. İktidar bir yandan toplumun bütün kesimlerinden çıkan itiraz dalgalarını görünmez kılmaya çalışırken diğer yandan da ortaya çıkartılan her gündem ‘halkın isteği’ yalanlarıyla ortaya atılıyor.
Halk istiyor yalanıyla sorunların üzerini örtmeye çalışan rejim yoksulluk, vergi adaletsizliği, işsizlik gibi can yakıcı sorunları ise konuşmaya değer görmüyor. Öyle ki yarattıkları krizi kimse konuşmasın istiyor.
Son olarak hayvan hakları katliamını onaylayan düzenleme de sosyal medya platformlarına getirilen yasaklar da halkın istediği diye sunulan gündemlerden olurken Instagram’a getirilen kısıtlamaların ardından TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman’ın ortaya attığı ‘Halk Tiktok’un da kapatılmasını istiyor. Sokakta karşılaştığım insanlar bana ‘TikTok’u kapatırsan, cennetin kapılarını aralarsın” dedi sözleri de bunun en somut örneğini oluşturuyor.
Öte yandan toplumun öfkesi ve eylemsellikleri gerçeği gün yüzüne çıkartırken rejim kendine tehdit olarak gördüğü anlarda da tehdit ve hakaretlerle yoluna devam etmeye çalışıyor.
Ancak bir yanda rejim krizi içerisinde boğuşan diğer yanda yeni tek bir sözü kalmayan iktidarın gerçekleri gizlemeye de artık gücü yok. Yoksulluğun, geleceksizliğin, işsizliğin, kıskacına mahkûm edilen adaletin olmadığı, özgürlüklerin sınırlandığı koşullar içerisinde bulunan halkın öfkesi bulunulan her alanda farklı şekillerde ortaya çıkıyor. İktidarın ‘halk istiyor diyerek’ pazarladığı her şeyin özünde koltuklarını borçlu oldukları mafyaların, tarikatların, patronların talepleri var.
Son dönemlerde üreticilerden, işçilere, emeklilerden, öğretmenlere mali müşavirlere kadar toplumun bütün kesimleri ise geliştirdikleri itiraz dalgalarıyla bu gerçeği gün yüzüne çıkartıyor.
Hayvanları katletmenin önünü açan hayvan hakları yasasının kamuoyunda tartışılmaya başlandığı ilk günden itibaren ülkenin dört bir tarafında eylemler düzenlendi. Hayvan hakları savunucuları, emek meslek örgütleri, siyasi partiler ve sendikaların da destek verdiği eylemler günlerce sürdü. Buna rağmen Meclis çoğunluğunu kullanan iktidar, eylemleri de görmezden geldi.
Yasanın geçmesinin ardından Niğde ve Ankara’da ortaya çıkan hayvanların katledilmesi sonrası ise yurttaşlar önceki gün AKP İstanbul İl Başkanlığı önünde toplandı. Yapılan açıklamada AKP MHP iktidarının meşruluğunun olmadığı, yasaya karşı sonuna kadar mücadele edileceği vurgulandı. Öte yandan dün İstanbul Kadıköy’de de yurttaşlar yasaya karşı bir araya geldi. Açıklamalarda iktidardan hesap soracağız denildi.
İktidarın adından dahi bahsetmediği üreticiler de itirazlarını tarlalardan, sokaklardan haykırıyor. Mahsullerini satarken maliyetleri dahi karşılayamayan üreticiler, piyasacı tarım politikalarıyla beraber tüccarın ve sermaye gruplarının eline bırakılırken buğday, çay, fındık, karpuz, soğan, kayısı üreticileri bulunduğu her alanda tepkilerini ortaya koyuyor. AKP il başkanlıkları önünde çayını döken üreticilerden fındık ağacını keserek öfkesini gösteren üreticilere kadar tepkiler büyümeye devam ediyor. Son olarak Bursa’nın Karacabey Ovası’nda salçalık domatesleri ellerinde kalan üreticilerin BursaBalıkesir kara yolunu trafiğe kapatmasıyla başlayan eylem ‘Hükümet istifa’ sloganlarıyla devam etti. Jandarma ve çevik kuvvet ekiplerinin müdahalesine direnen işçiler sorunlarını dile getirdi.
Krizin olanca faturasını emekçinin sırtına kesen iktidar, göstermelik tedbirlerle halkın öfkesini dizginlemeye çalışırken ekonomideki anlatılan ‘başarı hikâyeleri’ de gerçek değil. TÜİK verileriyle enflasyonu saklamaya çalışan iktidara işçiler, fabrikalarında başlattıkları grevlerle gerçekleri tokat gibi vuruyor.
Düşük ücret, kötü çalışma koşulları ile emekleri sömürülen işçiler de yurdun hemen hemen her noktasında hakları için ayakta. Yolbulan, Befesa, Mersen ve Lezita’da işçilerin grevi sürerken, Polonez, Filidea, Esitaş ve belediyelerde işçiler direnmeye devam ediyor. İşçiler yaz mevsiminin sıcak günlerine, polis müdahalelerine, patronların baskısına rağmen mücadelelerini kararlılıkla sürdüreceklerini söylüyor. Hatay’ın Dörtyol ilçesinde bulunan Yolbulan Metal fabrikasında Özçelikİş üyesi işçiler, toplu sözleşmenin tıkanması sebebiyle grevlerini sürdürürken iktidarın ekonomi politikaları karşısında geçinemiyoruz taleplerini dillendiriyor. Gebze’deki Mersen işçileri de Birleşik Metalİş’te örgütlendi ancak patronun sendikayı tanımaması ve TİS imzalamaması sonucunda işçiler greve başlamıştı. Süreç içerisinde işten çıkarmalar da artarken işçiler, sermayeye güven verenler bizim yanımız yok yanıtını veriyor. İstanbul Çatalca’da bulunan 350 civarında işçinin çalıştığı Polonez’de Tekgıdaİş’te örgütlenen 135 işçi işten çıkarıldı. İşçiler, fabrika önünde sendika hakları ve işe iadeleri için mücadele ederken, polisin biber gazlı müdahalesine maruz kaldı. Polis müdahaleleri karşısında işçiler, Çatalca Kaymakamlığı’na yürümüş ancak Kaymakam işçilere “Şov yapıyorsunuz” demişti.
İktidarın iki yüzlü politikalarının açığa çıktığı konulardan birisi de vergideki adaletsizlik. Vergi kaçıran büyük sermaye gruplarını yıllarca görmezden gelen iktidar, bir yandan muhalif belediyelere saldırmak için konuyu kullanışlı bir hale çevirmeye çalışırken diğer yandan topum içerisindeki tepkileri de gizleme derdinde. Başta sendikalar olmak üzere çeşitli toplum kesimleri vergide adalet için eyleme geçti. Türk Tabipleri Birliği Aile Hekimliği Kolu (TTB AHEK) ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası da (SES) ülkenin birçok tarafında “Aile Hekimliği ve Sağlık Çalışanları Vergide Adalet İstiyor” başlıklı eylemler düzenledi.
Aralarında iktidara yakın konfederasyonun da bulunduğu 3 işçi konfederasyonu da vergide adalet, ücret zamları gibi 10 maddelik taleplerle bir araya geldi. İktidarın politikalarına karşı mücadele çağrısı yapıldı.
Ülkenin farklı meslek grupları da yaşadıkları sorunlara karşı eyleme geçtiler. Gerici müfredat değişikliklerine, tarikat ve cemaatlerin eğitim sistemine entegre edilmesine karşı bir araya gelen öğretmenler de ülkenin birçok noktasında itirazlarını dile getirdi. Eğitim Sen öncülüğünde birçok ilde basın açıklamaları, mitingler düzenlendi. İktidarın kendine kadro yetiştirmek için düğmeye bastığı öğretmenlik meslek kanunununa karşı da günlerce eylemde kalındı. Eğitimi özelleştiren, piyasacı sisteme karşı da özel sektör öğretmenleri başta olmak üzere eğitimciler Ankara’da günlerce nöbet tuttu.
Öte yandan mali müşavirler de enflasyon düzenlemelerine ve meslekte yaşanan artan iş yüklerine karşı bir araya geldi. Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği’nin (TURMOB) aldığı kararla ülke çapında örgütlenen mali müşavirler Ankara’da düzenledikleri mitingle iktidarın politikalarına karşı bir araya geldi.
İktidara uzunca bir süredir verdikleri tepkilerle meydanları dolduran emeklilerin isyanı da sürüyor. Aylıklarına 2 bin 500 liralık zam yapılan emekliler açlık sınırının altında bir yaşama mahkûm ediliyor. Seçim süresince ‘Emekli yüzyılı’ masallarıyla durumu idare etmeye çalışan iktidar ise emeklinin adını dahi ağzına almıyor. Öte yandan 9’uncu Yargı Paketi gibi düzenlemelerle iktidarın hedefi haline gelen kadınlar da ülkenin birçok noktasında soyadlarının kullanımı için itirazlarını ortaya koydu. Karşılarına getirilen ‘Aile kurumu’ mesajlarına karşı hayatlarını savunan kadınlar iktidara ‘geçit vermeyeceğiz’ mesajlarını veriyor. Geleceksizlik ve işsizlik kıskacında olan gençlerde de durum farklı değil. Bulundukları her alandan çeşitli biçimlerde iktidara olan öfkelerini açığa çıkaran gençler, üniversitelerde şenlik yasaklamalarına, yemek ve ulaşım fiyatlarına karşı harekete geçerken gerici tarikat ve cemaat örgütlenmelerine karşı da mücadelelerini ortaya koyuyor.
BirGün