SADAT, son yıllarda Türkiye’nin en çok merak edilen organizasyonlarından biri.
2003 yılında kurulmuş olsa da Suriye iç savaşı sırasında Türkiye’nin yakından tanıdığı SADAT, aslında Türkiye merkezli uluslararası savunma ve danışmanlık şirketi. Irak savaşı sonrasında dünyanın yakından tanıdığı Blackwater benzeri bir oluşum dersek mübalağa etmiş olmayız.
SADAT’ı yeniden gündeme taşıyan ise son dönemde yaptığı ifşaatla kamuoyunun ilgisini üzerinde toplayan Sedat Peker oldu.
Mayıs ayındaki bir Youtube yayınında Peker, ‘‘MİT TIR'ları yakalandıktan sonra biz oraya, Bayırbucak Türkmenlerine insansız hava aracı, kıyafetler, sayıları oradaki tüm savaşçılara yetecek kadar telsizlerden tutun çelik yeleklere. Vekil arkadaşımızla da konuştuk, o da iletmesi gereken yerlere iletti. Sonra dediler, ‘biz ek TIR verelim’. Benim adıma giden diğer araçlar var, onlarınki de başka yerdeki Türkmenlere gidiyor diye biliyoruz. O araçların içinde silah var, çocuk değiliz. Bu da normal. Bu SADAT tarafından organize ediliyor. Benim adıma gidiyor. İşlem yapılmıyor, kayıt yapılmıyor, direkt geçiş yapılıyor’’ demişti.
Peker’in bu iddialarını SADAT’ın kurucusu emekli asker Adnan Tanrıverdi, kendisiyle hiçbir irtibatı olmadığını söyleyerek yalanlamıştı.
Peki Sedat Peker’in iddialarıyla yeniden gündeme gelen SADAT kurucusu Adnan Tanrıverdi ve Nevzat Tarhan kimdir? Geçmişten bu yana Tarhan hakkındaki iddialar soruşturulmadığı gibi SADAT hakkındaki soru önergeleri de hep yanıtsız bırakıldı.
Bir süredir iktidar yetkilileri hakkında önemli iddialarda bulunan suç örgütü lideri Sedat Peker hakkında Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’nun yürüttüğü soruşturma tamamlandı.
İddianamede, suç örgütü lideri Sedat Peker'in Çekmeköy'de 31 Ağustos 2017'de Cahit Çetin'in silahlı saldırı sonucu ölümüne ilişkin "tasarlayarak kasten öldürmeye azmettirme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması istendi.
Sedat Peker'in ayrıca 19 ayrı eylemde birçok müştekiye karşı "var olan suç örgütünün korkutucu gücünden faydalanarak silahla yağma suçuna azmettirme" suçundan 250 yıldan 360 yıla kadar, "suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurma ve yönetme" suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar, 3 mağdura yönelik "tefecilik" suçundan 6 yıldan 18 yıla, 2 kişiye karşı silahla kasten yaralama" suçundan da 1 yıl 8 aydan 4 yıl 2 aya kadar olmak üzere toplamda 262 yıl 8 aydan, 392 yıl 4 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
İddianamede dikkat çeken bir nokta ise; Peker’in listesini tutarak dağıtımını yaptığı iddia edilen tespihlerin ‘örgüt şifresi’ olarak öne sürülmesi oldu. İddianamede, tespihi bulunan kişilerin örgüt liderine bağlılığının tüm örgüt üyeleri tarafından bilindiği, tespihi olan kişinin ya örgüte yardım eden ya da geçmiş tarihlerde örgütle kader birliği yapan kişiler veya örgüt üyeleri oldukları anlatıldı.
Bu tespitin, Peker’in SADAT hakkındaki iddialarında yer verdiği ‘örgüt şifresi’ göndermesinin hemen ardından yapılması dikkat çekti.
Peker, söz konusu iddiasında, "SADATçıların yasadışı bir şekilde örgütlü olarak hareket ettiklerinin delillerinden bir tanesi de Diriliş Postası isimli yayın organındaki bazı yazıların şifreli olarak örgüt mensuplarınca kullanılmasıdır. Bizim okuyup “a”diye anladığımız, onlar için aslında çok farklı bir anlam içermekte. Bu sistem, yapılan haberleşmeler; terör örgütü davası açmak için delil olarak kabul edilen bir şeydir" ifadelerini kullanmıştı.
Peker’in SADAT hakkındaki bu iddiaları ise daha önce milis güçleri kurmakla ilişkilendirilen yapıyı yeniden gündeme getirdi.
SADAT kendisini "savunma alanında danışmanlık ve askeri eğitim veren şirket" olarak tanımlasa da Suriye'deki El Nusra örgütüne silah taşıdığı kamuoyunda yer alan iddialardan biri.
SADAT’ın kurucu ismi Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi ise 28 Şubat sürecinde emekli edilen subaylardan biri.
Erdoğan’la tanışıklığı geçmişe dayanan Adnan Tanrıverdi, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Ağustos 2016'da Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığına atandı.
Tanrıverdi'nin Aralık 2019’da İstanbul'da düzenlenen bir kongrede yaptığı, "Mehdi’nin gelişine hazırlanmamız gerekiyor" şeklindeki açıklaması ise uzun süre gündemde yer etti. Tanrıverdi bu açıklamasının ardından Ocak 2020’de hem başdanışmanlık hem de Güvenlik ve Dış Politika Kurul Üyeliği görevlerinden alındı.
Tanrıverdi son dönemde medyada pek görünmüyor.
Tanrıverdi hakkındaki iddialardan biri ise 15 Temmuz darbe girişimi sırasında SADAT'ın öncülüğünde sivillere çok sayıda ağır silah dağıtılması. Şu an söz konusu silahların nerede olduğu bilinmez, Tanrıverdi bu konudaki iddiaları şöyle yalanladı:
"Sizce 10'dan az danışmanı olan bir şirket, darbe girişiminin bastırılmasında rol oynamış olabilir mi?"
Libya’da Hafter’e karşı savaşan güçlere destek verdiği de iddia edilen SADAT’ın Suriye’deki rolü de tartışmalar arasında. Son olarak Sedat Peker tarafından gündeme getirilen iddialarda, yakalanan MİT tırlarında El Nusra’ya silah taşındığı belirtildi.
Peker, 30 Mayıs tarihli videosunda, "MİT tırları yakalandığında içindekilerin (silahların) Türkmenlere ihtiyaç için gittiğini düşünüyordum. Fakat bu silahların yollanması meselesini TSK'nın ve MİT'in değil, SADAT'ın içindeki bir ekibin organize etti” ifadelerini kullandı. Tırların gönderilmesinde rol oynadığını kabul eden Peker, malzemelerin Türkmenlere değil ElNusra’ya götürüldüğünü söyledi.
Suriye’deki faaliyetleri hakkındaki tüm iddiaları yalanlayan SADAT, bu iddia karşısında da şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’de yargılanmakta olan Peker’in, kendini aklamak amacıyla bir yandan suçlarını itiraf ederken bir yandan da hedef saptırmak için pek çok isim de zikrederek ‘Çamur at, tutmasa bile izi kalır’ mantığıyla hareket ettiği görülmektedir.”
SADAT’ın Temmuz'dan sonra 3 yıl boyunca askeri harp okullarında mülakatları yaptığı iddiası gündeme getirildi. SADAT tarafından yapılan açıklamada bu iddiada yalanlandı.
SADAT ilgili son olarak da Üsküdar Üniversitesi Rektörü Nevzat Tarhan’a ilişkin oldu. Sedat Peker, Tarhan’ın SADAT’ın gayri yasal tüm işlerinin parçası olduğunu iddia ederek, Tarhan'ın SADAT'da hissesi olduğuna dair belge paylaştı.
Tanrıverdi, bu iddiayı da, "Nevzat Tarhan devleti ve milleti için çalışan bir insandır. Ancak SADAT çalışmaları ile ilgili aktif bir faaliyeti olmamıştır" şeklinde yalanlasa da Tarhan’ın geçmişi hakkında da çok sayıda soru işareti bulunuyor. Tarhan’ın 1980 askeri darbesi sırasında Ayhan Songar ve Turan İtil’le beraber cezaevlerinde araştırma adı altıda binlerce siyasi tutuklu üzerinde ilaç denemesi yaptığı ve sonuçları ABD’ye götürdüğü zaman zaman gündeme getirildi.
Tarhan, Songar ve İtil’in bu ilaç denemelerini, İstanbul Mecidiyeköy’de Hafize Zekeriya İTİL (HZİ) vakfı adına yapıldığı, tutsakların onayı dışında yapılan bu denemelerin ardından Tarhan’ın birçok ilaç patenti de aldığı iddialar arasında.
Tarhan hakkındaki bu iddialar Evrensel gazetesi yazarı Ertuğrul Ünlütürk tarafından geçmişte de dile getirildi.
Ünlütürk, vakıfla ilgili şunları söyledi:
“1984 yılında, ülkedeki bütün cezaevleri devrimci tutsaklarla tıka basa dolu durumdayken içeriden birtakım haberler almaya başladık. Metris cezaevinden bazı devrimciler, iradeleri dışında tıbbi muayeneye(!) götürülüyordu. Götürüldükleri yer, HZİ Nöropsikiyatri Vakfı’nın Gayrettepe’deki merkeziydi. Burada, devrimci tutsaklar üzerinde ABD’de piyasaya çıkacak olan bazı ilaçların denemesi yapıldı, devrimciler kobay olarak kullanıldı. Nazi Almanya’sında Dr.Mengele’in tutuklulara yaptığı tıbbi denek uygulamasının aynısı burada yapıldı. Bu vakıf, ülkedeki her vakıf gibi Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kontrolü altında olması gerekirken, devletin cezaevlerinden devrimcileri alıp ilaç tekellerinin amaçları doğrultusunda kullandı.”
Bu iddialar da Tarhan tarafından reddedildi.
Ne Tarhan ne Adnanverdi hakkındaki iddialara ilişkin bugüne kadar hiçbir soruşturma açılmadı.
SADAT bugüne kadar neler yaptı? Hangi ülkelerde görev yapıyor? 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin bastırılmasında rolü var mıydı?
SADAT hakkında son dokuz yılda Meclis’e verilen soru önergeleri, iktidar tarafından yanıtsız bırakıldı.