Türkiye’de KamuÖzel Ortaklığı ile hayata geçirilen “Şehir Hastaneleri” ile “hasta doluluk garantisi” verilen başta Rönesans, CCN, YDA, Türkerler, Astaldi olmak üzere AKP’nin “gözde” firmaları zengin edilirken, hasta ve hekimleri mutsuzluğa sürükleyen bir süreç yaşanıyor.
Birgün’den Burcu Cansu’nun haberine göre, 2017 yılında Adana, Mersin, Isparta, Yozgat, 2018 yılında Kayseri, Manisa, Elazığ, Eskişehir ve 2019 yılında Ankara’da olmak üzere dokuz şehir hastanesi açıldı. 11 şehir hastanesi de açılmak için gün sayıyor.
TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Bülent Nazım Yılmaz, “Şehir hastaneleri 2010’un başından bu yana üzerinde önemle durduğumuz, izlediğimiz bir süreç. Bu süreçte bizim en çok üzerinde durduğumuz konular, kamudan özele kaynak aktarımı, yüzde 70 oranında doluluk garantisi verilmesi, 25 yıl kira ödenmesi oldu” dedi. Şehir hastanelerinin hastaları da sağlık çalışanlarını da “mutsuz” ettiğini belirten Yılmaz, şehir hastaneleri ile ilgili merak edilenleri anlattı.
Şehir hastanelerinin devlet hastanesi olmadığının altını çizen Yılmaz, “Şehir hastaneleri, bedelsiz olarak şirketlere tahsis edilen Hazine arazileri üzerine şirketler tarafından yapılıyor. Bu hastanelerde Sağlık Bakanlığı kiracı konumunda yer alıyor. Mülkün sahibi olan şirketlere Sağlık Bakanlığı en az 25 yıl boyunca kira ve bina bakım parası ödüyor. Şehir hastanelerinin kirası döner sermayeden ödeniyor. Döner sermayeden yapılacak ödemelerde öncelik bu kiranın karşılanması yani sağlık çalışanlarına eğer para kalırsa, ödeme yapılacak. Bir çok şehir hastanesinde döner sermaye ödemeleri ile ilgili sorun yaşanmasının ana sebeplerinden birisi de bu durum.”
AKP Hükümeti’nin şehir hastaneleri ile ilgili en büyük vaatleri arasında yer alan “yatak sayısı artacak” söyleminin gerçeği yansıtmadığını kaydeden Yılmaz, “Şehir hastanelerinin yapılmasına ‘yapılacak hastanedeki yatak sayısı kadar mevcut hastanelerden azaltılması ya da mevcut hastanelerin kapatılması kaydıyla’ izin verildi. Yani şehir hastanesi kurulan illerde bir adet yeni bina yapılırken mevcut hastaneler kapatılıyor. Böylece yeni hasta yatağı oluşmuyor. Yatak sayısı artacak söyleminin gerçeği yansıtmadığını bugüne kadar açılan dokuz hastanede gerçeği yansıtmadığını gördük” diye konuştu.
25 yıl kira ödenecek şehir hastaneleri ile ilgili bir diğer problemin de maliyetleri olduğunu bildiren Yılmaz, şunları söyledi:
“Şehir hastaneleri kamu özel ortaklığı olarak bilinen bir finansman modeliyle yapılıyor. Bu yöntemle yapılan yatırımlarda verilen kamu hizmeti mecburen kısmen ya da tamamen özelleştiriliyor. Çünkü, ihaleyi alan şirketler aslında inşaat karşılığı aldıkları kiradan değil verdikleri hizmetten para kazanıyor. Üstelik bu hastanelerin mimari projeleri de ihaleyle çizdirildi. Yapılan hesaplamalara göre, şirketler inşaat maliyeti artsın diye olması gerekenden çok daha büyük binalar yapmışlar. Ama asıl mesele şirketlerin bu hastaneleri yapabilmek için aldıkları kredilerden kaynaklanıyor. Devlet, şirketlere nazaran daha ucuza borç para buldu. Ama bankalar ve diğer kredi kuruluşları bu şirketlere daha yüksek faizle borç verdi. Şirketin bu faizi de kazanması gerekiyor ve ödenen kira parasının içine bu bedel de ekleniyor. Kalkınma Bakanlığı’nın raporuna göre bugünün fiyatlarıyla 18 adet şehir hastanesine şirketler 10 Milyar ABD Doları yatırım yapıp 25 yılda 30 Milyar ABD Doları gelir elde edecek. Bizim hesabımıza göre yılda ödenecek kira bedelleri 3 Milyar lirayı çoktan geçti.”
Hastaneleri yapan şirketlerin görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerini de yürüttüğünü ifade eden Yılmaz, “Fizik tedavi rehabilitasyon, radyoloji, radyasyon onkolojisi, patoloji gibi hizmetler şirketlerce veriliyor. Şirketler bu hizmetleri Sağlık Bakanlığı’na satarak bedelini alıyor. Ayrıca, hastane içinde ve çevresinde yapılan ve yapılacak kafeterya, yemekhane, kreş, servis, otel, otopark, temizlik, diyetisyenlik, hastane bilgi yönetim sistemi şirketlerce işletiliyor. Sözleşmeye göre, hastaneyi şirket temsilcisi yönetiyor” diye konuştu.
TTB, “Şehir Hastaneleri İzleme Grubu” kurdu. Bu izleme grubu açılan şehir hastanelerini tek tek gezerek tespitlerde bulundu. TTB tarafından yapılan tespitler arasında şunlar yer aldı:
• YÖNETİM KRİZİ: Şehir hastanelerinde yönetim açısından iki başlılık söz konusu. Hastane başhekimleri genel olarak hastanenin yönetimi ile ilgili konuların yanı sıra, gerek destek hizmetlerde gerekse de tıbbi destek hizmetlerinde artık yetkisiz. Bu konularda yetkinin şirket yöneticilerine verilmiş olması büyük sorunlara yol açıyor.
• BÜROKRASİ ENGELİ: Sağlık hizmetleri sunumu sırasında gereksiz bir bürokrasi ile sağlık hizmetinin bütünselliğini ortadan kaldırıldı. Bu durum hasta bakımını olumsuz etkiledi. Görev tanımlarının sağlık hizmetlerine özgü olarak hazırlanmamış olması önemli bir sorun kaynağı.
• GÜNDE 20 BİN ADIM: Şehir hastanelerinin yatak başına kapalı alanının çok fazla olması nedeniyle, hekimler ve sağlık çalışanları hastane içerisinde hizmet sunmak zorunda kaldıkları mesafe çok arttı. Bazı hekimler nöbetleri sırasında yirmi binden fazla adım atmak zorunda kaldıklarını bildirdi.
• ACİL HASTAYA ERİŞİM ENGELİ: Şehir hastanelerinde bölümler arasındaki mesafelerin uzaklığı sağlık hizmeti sunumunda önemli engeller çıkardı. Yakın ilişki içinde olması gereken birimler arasında bile uzun koridorlar ve kat edilmesi gereken uzun mesafeler var. Bu durum özellikle acil müdahale zorunluğu bulunan hastalarda telafisi zor sonuçların yaşanmasını beraberinde getirdi.
• HASTANE DEĞİL, OTEL: Şehir hastaneleri tasarlanırken otelcilik hizmetlerinin ön plana çıkartıldı ancak acil, ameliyathane, yoğun bakımlar ve kliniklerde sağlık hizmeti sunulmasına ilişkin temel ilkelerin göz ardı edildiği anlaşıldı. Tasarım yanlışları nedeniyle, asansörlerden veya yangın merdivenlerinden yoğun bakımların veya ameliyathanelerin içine bile yanlışlıkla ilgisi olmayan kişiler ya da ameliyathanede çalışmayan sağlık çalışanları girebilmekte, sterilizasyon ve hasta güvenliği ile ilgili sorunlar ortaya çıkabilmektedir.
• LABORATUVAR HİZMETİ SIKINTISI: Şehir hastanelerine geçişle birlikte şirket tarafından yürütülen laboratuvar, görüntüleme gibi birçok alanda önemli sıkıntılar yaşanmaya başlandı. Kamu sağlık personeli yerine şirket elemanı deneyimsiz kişiler çalıştırılıyor. Şirket tarafından yürütülen bu hizmetlerde ekonomik kısıtlamalar nedeniyle hasta takip ve tedavisinde birçok zorluk yaşanıyor.
• ŞEHRE ÇOK UZAK: Şehir hastanelerinin şehrin dışında yapılmış olması hem hastalar hem hekimler hem de diğer çalışanların ulaşımını zorlaştırdı.
• ENFEKSİYON TEHDİDİ: Şehir hastanelerinde hem kapalı alanın hem de hasta sayısının artmış olmasına karşın enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının ve hastane enfeksiyon kontrol komitesinde çalışan hemşire sayısının arttırılmaması nedeniyle denetimler yeterince yapılamamaktadır. Bu durum hastane enfeksiyon hızlarında ve şehir hastanelerinde ölüm hızında artışa yol açabilir.
• HASTA TAŞIYACAK PERSONEL YOK: Hastaların ameliyata veya tetkiklere götürülmesigetirilmesi için gereksinim duyulan taşıma personeli sayıca az olması sorunlara yol açıyor.
25 yıl boyunca bütün yurttaşları borçlandıran şehir hastanelerini yapan firmaların AKP’nin gözde firmaları olması dikkati çekti. İşte 7’den 70’e herkesin 25 yıl boyunca borçlu olduğu firmalar ve hangi hastaneleri yapacakları:
Rönesans Holding: Adana, Elazığ, İstanbul İkitelli, Yozgat, Bursa Şehir Hastaneleri ve Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Psikiyatri ve Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Hastaneleri.
CCN Holding: Ankara Bilkent ve Mersin Şehir Hastaneleri, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ile Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu.
Akfen Holding: Isparta, Eskişehir, Tekirdağ Şehir Hastaneleri.
YDA: Kayseri, Şanlıurfa, Manisa, Konya Şehir Hastaneleri.
KAYI İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.: Gaziantep Şehir Hastanesi.
Şehir hastanelerinin açılması ile kent merkezinde bulunan köklü hastaneler kapatıldı.
Hastalar kent merkezine 10 km uzaklıkta kurulan şehir hastanelerine gitmek zorunda kaldı. Görüntüleme ve tetkik hizmetleri şirketlerin sınırlı sayıda elemanı tarafından verildiği için aylar sonrasına randevu verilmeye başlandı. Hastanelerin çok büyük olması sebebi ile hastalar hastane koridorlarında kayboldu.
Acil ameliyatlar için dahi şirketlerden personel talep edilmesi, ameliyatların hızını yavaşlattı. Fizibilite çalışması tamamlanmadan yapılan hastane arazileri sebebiyle bazı hastanelerde lağım kokusu ve su basması gibi sorunlar yaşandı.
https://www.abcgazetesi.com/sehirhastanelerininbilinmeyenyuzu19680