Sevgili okurlarım, adına korona denilen bela sadece bizi değil, bütün dünyayı esir aldı.
Doktorlar öneriyor:
“Önümüz kış. Salgın soğuk aylarda çok daha etkili olacak. Gribe karşı herkes dikkatli olsun. Mutlaka aşı yaptırmak gerekiyor. İki salgının birleşmesi insan sağlığı açısından büyük tehlikeler yaratır.”
Evet, gribe yakalanmamanın en önemli yollarından biri aşı yaptırmak.
Önce bir okur mektubunu size aktarayım.
Pınar Hanım yazıyor:
“2015 ve 2017 yıllarında iki sefer meme kanseri ameliyatı geçirdim. Ardından kemoterapi ve radyoterapi tedavileri gördüm. İlaç tedavim devam ediyor.
Bunların yanı sıra kesin tedavisi bulunmayan İPF (akciğer kalınlaşması) ile birlikte romatoid artrit tanısı konuldu.
Bacak damarlarımda kaçaklar oluştu.
Almakta olduğum ilaçlar nedeniyle bağışıklık sistemim baskılandı. Onkoloji ve göğüs hastalıkları uzmanı hocalar mutlaka grip aşısı yaptırmam, bunu kesinlikle ihmal etmemem gerektiğini ısrarla söylüyor.”
★★★
Pınar Hanım eşiyle birlikte haftalarca maskesini takıp çıkmış caddelere, bütün sağlık kurumlarından ve eczanelerden aşı aramaya başlamış. Ama her yerden aldığı yanıt aynı:
“Yok!.. Gelip gelmeyeceğini de bilemiyoruz…”
Bunun üzerine son çareyi deniyor…
Hani devlet “Gerekli olan kronik hastalara aşıyı biz vereceğiz, onlar enabız'a başvuruda bulunsun, gelecek yanıtı beklesin” diyordu ya!
★★★
Pınar Hanım sonrasında şöyle anlatıyor:
“75 yaşındayım ve sağlık sorunlarıyla boğuşuyorum. Devletimden bana sağlık ocaklarında aşı yaptırıp yaptırmayacağını öğrenmek için bugün enabız'a girdim.
Bana ‘sağlıklı olduğum' bildirildi!
Sağ olsunlar dersem ayıp ederim! Zira bu kararın kronik hastalık nedir bilmeyen kişiler tarafından alındığı inancını taşıyorum.
Ayrıca bilmemek ayıp değil ama öğrenmemek, hele böylesine ölümcül bir konuda yanlış bilgi sahibi olmak ayıptır ve günahtır.
Demek ki benim yaşadıklarım ‘Kronik hastalık' değilmiş.
Üstelik bütün tedavilerim devlet ve üniversite hastanelerinde sürüp gidiyor. Raporlarım var.
Hükümetin bu gibi konuları önemsemediği belli.
Allah'ın bildiğini kuldan saklamak olmaz diyerek ve onlardan hiçbir beklentim olmaksızın bu durumu size aktarıyorum. Sağlıkla kalın.”
★★★
Peki başvurusu sonrasında enabız'dan nasıl bir yanıt gelmiş? Aynen şöyle:
“Cumhurbaşkanlığı genelgesi kapsamında Bakanlığımızın (Sağlık Bakanlığı'nın) belirlediği riskli kronik hastalığınız bulunmamaktadır.”
Bu kadar!
★★★
Bunun adı risk taşıyan ve grip aşısı olması gereken belki yüz binlerce kronik hasta ile ya da aşı olmak isteyen sağlıklı insanlarla alay etmekten başka ne olabilir?
Üstelik aşı izni için ille de risk taşıyan hasta olmak gerekmiyor.
Doktorlar sağlıklı olanlara bile öneriyor…
★★★
“Riskli mevsim başladı, aman aşı yaptırmayı ihmal etmeyin!”
Bu sözler devlete ait!..
Bu nasıl iştir yaa!
Geçen yıla kadar bir uygulama vardı.
Parasını veren aşıyı piyasadan alıp yaptırırdı.
Şimdi ise ortalıkta aşı yok.
Bu konuda ne olup bittiğini bilen de yok.
Hiç değilse piyasaya aşı versinler, isteyen gidip kendine yaptırsın.
★★★
Peki ama aşı niçin yok?
Bu sorunun yanıtını bilen de yok. Rivayet muhtelif!
Ankara'daki ABD Büyükelçisi Satterfield geçenlerde yabancı ajanslara açıklama yapmış, “Türkiye'nin yabancı ilaç firmalarına olan borcu 2 milyar 300 milyon dolara yükseldi. Bu iş Türkiye'nin çıkarına olmaz” diye uyarmıştı.
Bu adamlar boşuna konuşmaz.
Mutlaka kendi hükümetinden talimat almış olması gerekir.
Acaba şimdi o birikmiş ve inanılmaz boyutlara yükselmiş olan ilaç borçlarının günahını mı çekiyoruz?
Türkiye'ye aşı vermiyorlar mı?
Ya da ucuz Uzakdoğu ve Asya aşılarına o yüzden mi yönelmek zorunda kalıyoruz?
★★★
Sevgili okurlarım şu ciddiyetsizliğe, şu laçkalığa bakar mısınız!
Bütün dünya gibi ülkemizi de bir afet sarmış. Bunun hızını kesecek yollardan biri de grip aşısı olmak.
Aksi takdirde, hastalık griple birleştiğinde etkilerinin çok daha fazla ve yıkıcı olacağını doktorlar söylüyor ama gel de aşıyı bul!
Bir aşı olayını becermeleri mümkün olmadı. Ölümcül bir konuyu bile ellerine yüzlerine bulaştırdılar.
İşin içinde yine ‘para ve dışarıya biriken ilaç borçları' konusu olmasın!
Vay bizim halimize.