Yeni Akit Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, "Devam ettiğimiz hastalara da kullandığımız bilmem ne 'etken maddeli ilaç'lardan değil. Aslında yoğun bakım ünitelerinde önceden hazırladığımız yatak sayıları ile değil. Entübe imkânlarıyla değil Hz. Peygamber’in hadisi şerifiyle salgını önledik." düşüncesini dile getirdi.
Karahasanoğlu, "Salgının 5. ayında iken dönün bakın şimdi geriye Eğer 'Bir çare bulundu' diyebiliyorsanız. Şu an, salgınla mücadelede tüm dünya ülkeleri için olmasa da, 'Hastalık birçok ülkede kontrol altına alındı' diyebiliyorsanız. Bu başarı, laboratuvarda milyon defa büyüttüğü organizmaları inceleyerek sonuçlar çıkartan üniversitelerden değil. Atomu parçalayarak on binlerce insanı öldürebilecek enerji çıkartan bilim adamlarından değil. Haberleştirilirken, 'Hah, tamam işte.. Kurtulduk' diye sevinip, ertesi günü tekrar kaldığımız yerden vefatları saymaya devam ettiğimiz hastalara da kullandığımız bilmem ne 'etken maddeli ilaç'lardan değil.. Aslında yoğun bakım ünitelerinde önceden hazırladığımız yatak sayıları ile değil... Entübe imkânlarıyla değil... Hz. Peygamber’in hadisi şerifiyle salgını önledik... Kimisi Hz. Peygamber’in hadisi olarak kabul edip uyguladı. Kimisi 'Zaten aklın emri bu” diyerek uyguladı." ifadesini kullandı.
Karahasanoğlu, "Ama sonuçta, çağımızın çok bilmişlerinin, o kadar afra tafralarına rağmen. Haddini bilmezlerin, 'Çağlar gerisinden gelen' hakaretleri ile küçümsedikleri Hz. Peygamber’in yukarıya alıntıladığım nasihatinden çare geldi. Türkiye özelinden örnek vereyim. Evet, 'Yoğun bakım yatak sayımız dünyadaki birçok ülkeden çok daha fazla' denilmişti. İyi de.. 1900’lere kadar çıkan yoğun bakımda bulunan hasta sayımız 5900’a, 6900’a çıksaydı, ne hale gelecektik, bilen var mı? 'Entübe hastayı yaşatma imkanlarımız çok iyi' dedik.. 1500’lere kadar çıkan entübe hasta sayımız 4 binlere çıksaydı, halimiz nice olurdu?" görüşünü savundu.
Karahasanoğlu yazısında şunları kaydetti:
Yoğunluktan dolayı, makineye bağlanma hizmetinden yararlanamayan bir tane hasta olsaydı.. Onun verdiği kafa karışıklığı ile.. “CHP’li diye solunuma bağlanmadı” iftiraları ortalıkta kol gezseydi..
“KHK’lı diye alınmadı” dedikoduları üretilseydi... “Yaşlı diye alınmadı. Başı açık diye alınmadı..” iftiraları eşliğinde toplumun kafası karıştırılıp kaos ortamı oluşturulsaydı..“Maske yok” yalanlarını bile defedemediğimiz bu ülkede, iftira odaklı algı operasyonları eşliğinde, güvensizlik çağrıları bir çığ gibi büyüyerek bize dönseydi, halimiz nice olurdu?
Bu ihtimalleri yaşamadık... Niye yaşamadık? Geç de olsa, sonuç, Hz. Paygamber’in yüzyıllar öncesinden tavsiye ettiği “Salgın hastalık çıkarsa oraya girmeyin, orada iseniz çıkmayın” talimatına uyarak geldi... Sadece bizim için değil... Çin için de... İtalya için de... Almanya için de... ABD için de...
Hz. Peygamber’in hadisi şerifi ile, salgın kontrol altına alındı... Ki tersinden sorgulayalım.. Türkiye bütün donanımları ile salgınla mücadeleyi yaptı ama... Şu veya bu ülkeyi ele aldığımızda... İsminden bol bol bahsedilen, sanki hastalık için vazgeçilmez mücadele aracı gibi gösterilen “şu etken maddeli ilacı” kullanmadan salgını kontrol altına alan var mı? Var.. Şu kadar yoğun bakım yatağı olmadan salgını kontrol altına alan var mı? Var... Şu kadar sağlık çalışanı olmadığı halde salgında vefat sayısı düşmeye başlayan ülke var mı?
Var... Ama.. “Hz. Peygaber’in sözünü dinlemeden, salgını kontrol altına alan var mı?” Yok.. Herkes kapıları kapattı.. Salgındaki vaka sayısını düşüren ne kadar ülke varsa, hepsinde kapılar kapatıldı.. Böylece salgın kontrol altına alındı...
Yazının devamı için tıklayın