Geçen yılın Eylül ayında başlatılan faiz operasyonu ve sonrasında atılan adımlar, Türkiye ekonomisini ve vatandaşları derinden etkiledi.
Merkez Bankası'nın (TCMB) faiz indirimleri sonrasında döviz kurları ve enflasyon patlarken, halkın büyük bölümünün alım gücünde dramatik düşüşler yaşandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu operasyonu önce “faiz sebep enflasyon netice”, “nas ortada” gibi ifadelerle savunurken, döviz kurlarındaki sert artışların ardından söylem değişmiş ve “yeni ekonomi modeline geçiş” ilan edilmişti.
Söz konusu modele göre, TL'deki değer kaybı ile birlikte artan rekabet gücüyle ihracat artacak, ithalat azalacak ve Türkiye cari fazla vermeye başlayacaktı.
Birçok ekonomist ortada model denebilecek bir politika çerçevesi olmadığını vurgularken, vaat edilen cari fazla da gelmedi.
TCMB politika faizini yüzde 19'dan yüzde 14'e indirirken, resmi enflasyon yüzde 19'dan yüzde 61'e sıçradı ve 20 yılın zirvesini gördü.
Dolar/TL kuru 8,30'dan 18,30'a kadar yükseldikten sonra, kur korumalı TL mevduat adlı riskli ürünle bugün bulunduğu 14,70 seviyelerine çekilebildi.
Dünyada dolar bazlı enerji ve gıda fiyatlarının hızla yükseldiği, Ukrayna'daki savaşın küresel ekonomiyi sarstığı ve ABD başta olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz artırmaya başladığı bir dönemde hükümetin geri adım atmadığı faiz operasyonunun Türkiye için faturası giderek ağırlaşıyor.
Sözcü'de yer alan habere göre, bu operasyondan geniş kesimler zararlı çıkarken, dar bir kesim ise kârlı çıktı. İşte kazananlar…
Cumhurbaşkanı'nın faizler nedeniyle sık sık hedef aldığı bankalar, faiz operasyonundan en kârlı çıkanlar arasında yer aldı.
Bankaların net dönem kârı yılın ilk iki ayında yüzde 323'lük olağan dışı artışla 9,2 milyar TL'den 39 milyar TL'ye yükselirken, bu artışta yüksek faiz marjları ve enflasyona endeksli tahviller öne çıktı.
Enflasyondaki artışla birlikte bankaların son dönemde ağırlık verdiği enflasyona endeksli tahvillerin getirileri artıyor. Nitekim, bankaların menkul değerlerden aldığı faiz geçen senenin ilk iki ayında 15,6 milyar TL iken, bu sene aynı dönemde 41,4 milyar TL'ye yükseldi.
Yabancı banka ve fonlar da Türkiye'ye yüksek faizli borç vererek bu dönemde kârlı çıktı.
Örneğin, Hazine, geçen ay yüzde 8,625’lik yüksek faizle 2 milyar dolarlık borçlanmaya gitti. Bu oran, 5 yıllık vadede dolar cinsi olarak Şubat 2003 sonrasındaki en yüksek faiz oldu. Hazine, 2 milyar dolarlık borç için 948,7 milyon dolar faiz ödeyecek.
ABD’nin 5 yıllık hazine tahvili, geçen ayki borçlanma sırasında yüzde 2,15 seviyesinde bulunuyordu. Türkiye, bu oranın yaklaşık 6,5 puan üzerinde faizle borçlanmış oldu.
Enflasyon yüzde 61 iken konut faizleri ortalama yüzde 18 civarında bulunuyor. İnşaat maliyetlerindeki artış, göçmen politikası ve yabancılara konut satışıyla birlikte aşırı düşük reel faizler, konut fiyatlarını şişiriyor.
Merkez Bankası verilerine göre, konut fiyatları şubat ayında yıllık yüzde 96,4 artışla ile rekor tazeledi. Artış oranı İstanbul'da yüzde 106,3'ü buldu.
İstanbul'da konut ortalama metrekare fiyatı 13 bin 836 lira olurken 120 metrekare bir evin ortalama fiyatı 1 milyon 660 bin lira oldu.
Betam'a göre, Türkiye genelinde ortalama satılık konut ilan metrekare cari fiyatı, martta yıllık bazda yüzde 134,3 arttı. İstanbul'da artış oranı yüzde 159,3'e ulaştı. Yine Betam'a göre, Türkiye genelinde ortalama kiralık konut ilan metrekare fiyatındaki yıllık artış oranı şubatta yüzde 84,2 olurken, İstanbul'da oran yüzde 112,3'e ulaştı.
Bu sayede gayrimenkule yatırım yapanlar yerliler ve yabancılar ile bu sektörde faaliyet gösteren emlakçılar kazandı.
İyi Parti Kalkınma Politikaları Başkanı Prof. Dr. Ümit Özlale'nin aktardığı rakamlara göre, Türkiye'de kişi başına gelire göre en zengin yüzde 10'luk grupta yaşayan 8 milyon kişi gayrimenkul gelirinin yüzde 59'una sahip. Bu da gayrimenkul rantından dar bir kesimin faydalandığını gösteriyor. Yüzde 14’lük kesim ise tüm gayrimenkul gelirini elinde tutuyor.
Faiz operasyonuyla birlikte kur artışı, döviz cinsi yüksek gelir garantisi verilen yap işlet devret projelerinin müteahhitlerine yaradı. Hükümete yakın ilişkileri sayesinde ihaleleri toplayan az sayıdaki müteahhidin kazancı, kur artışıyla birlikte artıyor.
Söz konusu müteahhitler, projeler için kullandıkları kredilerin de döviz cinsi olduğunu belirtseler de, yüksek gelir garantileri, kredi riskini aşıyor.
Prof. Dr. Uğur Emek'in hesaplamalarına göre, şehir hastaneleri, otoyollar, köprüler, havalimanları ve Akkuyu Nükleer Santrali'ne verilen gelir garantilerinin toplamı, 2020 sonu itibarıyla 152,8 milyar dolar seviyesinde bulunuyor.
Enflasyon yüzde 61 iken, ticari kredi faizleri ortalamada yüzde 20 seviyesinde bulunuyor. Maliyetleri ve işletme sermayesi ihtiyaçları artan şirketler, ucuz kredi ile üretimi sürdürebiliyor.
İşçi ücretlerindeki artışın döviz kurlarındaki artışın çok altında kalması da özellikle ihracat yapan firmalar için avantaj yaratıyor.
Yüzde 18 civarında olan konut kredisine de geniş kesimler ulaşamıyor. İstanbul'da 120 metrekare bir evin ortalama fiyatı 1 milyon 660 bin liraya ulaşırken, bu fiyatta bir ev için 1 milyon 328 bin liralık konut kredisi çeken birinin aylık en az 21 bin 817 TL kredi taksiti ödemesi gerekiyor. Bunun için de, kredi isteyenin gelirinin bu taksit miktarının en az iki katı olması gerekiyor.
Bankalar TL mevduat faizine ortalamada yüzde 18 faiz veriyor. Bu oran enflasyona göre oldukça düşük ve bu durum birikim sahiplerini döviz ve gayrimenkul başta olmak üzere yüksek getiri beklenen başka araçlara yönlendiriyor.
15 Nisan itibarıyla bankalardaki 6,1 trilyon TL'lik mevduatın yüzde 57,2'si döviz ve altında, yüzde 12,4'ü kur korumalı mevduatta bulunuyor. Bu da mevduatların yüzde 70'inin kur korumasında olduğunu gösteriyor.
Şubat sonu itibarıyla bankalarda yurt içi yerleşiklere ait 5,2 trilyon TL'lik mevduatın yüzde 63'ünün 1 milyon TL üzerinde mevduata sahip 493 bin mudiye ait olduğu düşünüldüğünde, zengin kesimin birikimlerini kur korumasına aldığı görülebilir.
Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Cengiz Yavilioğlu, 8 Nisan 2022 tarihine kadar vadesi dolan hesaplara Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından 13,2 milyar TL, Merkez Bankası tarafından 1,6 milyar TL’lik kur farkı ödemesi gerçekleştirildiği açıklamıştı. Dövizdeki artışla birlikte bu rakamın katlanması bekleniyor.
Yurt dışı yerleşik kişi ve şirketler de kur korumalı sisteme dahil edilmişti. Nitekim, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yurt dışında Yerleşik Vatandaşlar Mevduat ve Katılım (YUVAM) hesabının döviz cinsi yüzde 4 getiri garantisi verdiğini söylemiş ve yüksek faizle övünmüştü.