Home
29 Mayıs 2022 ( 41 izlenme )
Reklamlar

Yılmaz Özdil’den Mehmet Cengiz’e: "Senin milyar doların mı güçlü benim kalemim mi, göreceğiz!"


Kendisine 1 milyon liralık tazminat davası açan iş insanı Mehmet Cengiz'e seslenen SÖZCÜ yazarı Yılmaz Özdil, "Allah sana uzun ömür versin ama benden önce ölürsen, mezarının başında olacağım, bu milletin sana hakkını helal etmemesi için yaptığın her şeyi bu millete hatırlatacağım. Ben senden önce ölürsem, seni Sırat köprüsünde bekleyeceğim Mehmet Cengiz. Şu anda sahip olduğun milyar dolarlarla, etrafındaki iktidar goygoycularıyla kendini çok güçlü zannediyor olabilirsin. Senin milyar dolarların mı güçlü, benim kalemim mi göreceğiz" ifadelerini kullandı.


SÖZCÜ yazarı Yılmaz Özdil, Lale Özan Arslan'ın YouTube kanalında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Özdil, SÖZCÜ Gazetesi’ndeki köşe yazısı nedeniyle iş insanı Mehmet Cengiz'in kendisine 1 milyon liralık tazminat davası açması hakkında konuştu.

“O SÖZÜYLE TAPELERİN DOĞRU OLDUĞUNU KABUL ETMİŞTİ”

Özdil, şunları söyledi:

* “Hapse girmemizi isteyen var, canımızı isteyen var, Mehmet Cengiz de paramızı istedi. Geçmediğimiz köprünün, girmediğimiz tünelin parasını alıyorlardı şimdi de etmediğimiz hakaretin parasını istiyorlar. Çok tuhaf.

* Neticede Mehmet Cengiz, gazetecilerle polemiğe giren bir siyasetçi değil, iş adamı. Köşe yazımızda yazılanlarda onların yalanlayacağı durumları varsa şirket yetkilileri ulaşır, yanlışsa düzeltilir. Netice alınamazsa tekzip veya tazminat yoluna gidilir. Doğalı budur.

* Ama gördüğümüz kadarıyla Mehmet Cengiz, sırtını AKP'ye yaslamanın zahiri gücüyle, kendisini AKP davranışı göstermekte haklı bulmuş. Biz ceza davası açmış.

* Özetle demek istiyor ki; ‘Sana öyle bir tazminat davası açarım ki bundan sonra benim hakkımda yazamazsın.’ Ben bunu köşemde yazdım.

* Milletin orasına koyacağını söyleyen Mehmet Cengiz, bizim davada da bu lafıyla söz konusu olacak. Bunu daha önce bir AKP eski milletvekili dava etmişti ve bu lafı söylediğini kabul etmişti.

* Milleti değil, rakibini kastettiğini söyleyerek ama neticede lafı söylediğini kabul ederek, aslında montaj denilen 1725 tapelerinin doğru olduğunu kabul etti…

“ASLINDA MEHMET CENGİZ CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINA HAKARET EDİYOR”

* ‘Bana hakaret etti’ diye 1 milyon liralık tazminat davası açtı. Bir insanın Cumhurbaşkanlığı makamına aday gösterilmesi hakaret midir? Bunu mahkemede hakime soracağız.

* Bir insanın Cumhurbaşkanlığa aday gösterilmesi, kişilik haklarına hakaret midir? Cumhurbaşkanlığı makamı böyle bir makam mıdır?

* Ben aslında Mehmet Cengiz'in Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret ettiğini düşünüyorum. ‘Aday ol' diyoruz, sen hakaret ettin diyor. Aday olmak istemiyorsa olmasın, teklif var ısrar yok.

“BENDEN ÖNCE ÖLÜRSEN, MEZARININ BAŞINDA OLACAĞIM, MİLLETE HATIRLATACAĞIM…”

* Mehmet Cengiz'in şirketi, bana herhangi bir başvuruda bulunmadan, direkt parayı silah gibi kullanarak beni dava etmiş.

* Gazetecileri bu ebatta paralarla mahkemeye vermek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırı. Siz Türkiye'de ve dünyanın hiçbir yerinde gazetecileri astronomik rakamlarla mahkemeye veremezsiniz.

* Madem Mehmet Cengiz bu işi kişiselleştirmiş, ona söyleyeceğim şudur: Yılmaz Özdil ile sen bunu kişiselleştirmişsin. Allah sana uzun ömür versin ama benden önce ölürsen, mezarının başında olacağım, bu milletin sana hakkını helal etmemesi için yaptığın her şeyi bu millete hatırlatacağım.

“SENDEN ÖNCE ÖLÜRSEM SENİ SIRAT KÖPRÜSÜNDE BEKLEYECEĞİM”

* Ben senden önce ölürsem, seni Sırat köprüsünde bekleyeceğim Mehmet Cengiz. Şu anda sahip olduğun milyar dolarlarla, etrafındaki iktidar goygoycularıyla kendini çok güçlü zannediyor olabilirsin. Senin milyar dolarların mı güçlü, benim kalemim mi göreceğiz.

* Mehmet Cengiz, Allah sana uzun ömür versin, ölene kadar rüyanda beni göreceksin. Bir gazeteciyle, yazdığı yorumla ilgili bir konuyu kişiselleştirmenin ne demek olduğunu ben sana göstereceğim. Ölene kadar rüyanda beni göreceksin. Bundan sonrasını mahkemede göreceğiz.

“BİZİ PARAYLA, SİLAHLA KORKUTMALARI MÜMKÜN DEĞİL”

* Bizi parayla, silahla korkutmaları mümkün değil. Bizim arkamızda gazetemiz var. Ben buradan Burak Akbay'a kişisel olarak teşekkür ederim. Bu davayı duyar duymaz ilk telefon edenlerden biriydi.

* Aynı zamanda İngiltere'den Amerika'ya Türkiye'nin hemen her şehrinden yüzlerce kişi ve kurumun, ‘Biz bu parayı ödemeye talibiz' diye bana başvuruları var. Onlara da ben yurttaş gazeteci olarak ayrıca teşekkür ederim.

“BU ÜLKENİN MAHKEMELERİ, MEHMET CENGİZ’İN MAAŞLI MEMURU DEĞİL”

* İktidar gücünü, gazeteciye karşı ezme gücü olarak kullanmanın ne demek olduğunu Mehmet Cengiz anlayacak. Mehmet Cengiz'in paraları mı güçlü bizim kalemimiz mi, bunu hep beraber göreceğiz. Biz bu inançla gazeteciliğimize devam ediyoruz. Bu ülkenin mahkemeleri, Mehmet Cengiz'in maaşlı memuru değil.”

“SADAT MESELESİ NEDEN ŞİMDİ GÜNDEMDE?”

Gündemde olan SADAT ile ilgili konuşan Özdil, sözlerine şöyle devam etti:

* “SADAT meselesini medyamızda pek aynı çerçevede görmüyorum. SADAT dediğimiz mekanizma, aslına bakarsanız tarikat, cemaat, zır cahil atmosferinin bir ürünüdür.

* Silahlı kuvvetlerin, TBMM'yi, Anayasayı devre dışı bırakarak silahlı faaliyet göstermek, silah ticareti yapmak ve bunu çıkıp televizyonda anlatmak, bana sorarsanız ortada nasıl büyük bir cehalet olduğunu gösteriyor.

* SADAT yöneticilerinin, bahsedilen özel harp, özel kuvvetler gibi uzmanlık alanlarına sahip olduklarını düşünmüyorum. Bunların ben AKP'nin desteğiyle, sağda solda silah satarak, Türkiye'yi rezil ettiklerini, Türkiye'nin başına büyük iş açtıklarını düşünüyorum.

* SADAT'ın kurucusu olan tuğgeneral bana göre silahlı kuvvetlerde önemli bir kariyere sahip biri değil. Şu anda SADAT'ın yönetim kurulu başkanı da oğlu.

* Bunun bile aslında, babadan oğula geçmiş bir şirket olması bile, SADAT'ın bir askeri faaliyet yürütmemesi gerektiğinin kanıtı.

* SADAT'ın şu anki yönetim kurulu başkanı telefon bayisi. Telefon bayisiyken, trileçe üretirken, gayri nizami harp uzmanı olmuş. Ben asıl bu konuyu merak ediyorum.

* Adam bir trileçeci olmasına rağmen medya neden bu konunun üzerinde durmuyor da iç savaş senaryoları üzerinde duruyor? SADAT; 2012 yılında kurulmuş bir dernek ya da şirket.

* SADAT ile ilgili ben 2013'te yazmaya başlamışım. 10 sene sonra CHP'nin Genel Başkanının bunu sanki ilk defa duymuş gibi söylemesi, bana gazeteci olarak tuhaf geliyor.

* 10 senedir neredeydiniz? SADAT o bahsettikleri faaliyeti yürütüyorsa bugün mü başladı? CHP Genel Başkanı’nın, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için bir iletişim faaliyeti olarak kullandığını düşünüyorum.

“SADAT, TÜRKİYE'NİN BAŞINA BELA AÇABİLİR”

* (SADAT) Bence seçim güvenliği için değil, şu anlamda büyük tehlike: Bu kadar büyük bir cehaletin silah ticareti yapması.

* Gidip Afrika ülkelerinde, orada burada gayri nizami harp eğitimi vermesi, bunu çıkıp televizyonda badem ithalatı yapıyormuş gibi anlatması asıl tehlike.

* SADAT'ın, Türkiye Cumhuriyeti devletini, uluslararası savaş suçlusu ilan etmeleri için kullanılabilecek bir mekanizma olduğunu düşünüyorum. SADAT, Türkiye'nin başına bu şekilde bir bela açabilir.”

“TÜRKİYE'NİN İÇİNE YERLEŞTİRİLMİŞ DİNAMİT, HALKIN GÖZÜNDEN KAÇIRILIYOR”

Sığınmacı konusuna değinen Özdil, “Türk milletinin, özellikle AKP'ye oy veren yurttaşların gerçekten şapkasını önüne koyup düşünmesi lazım” diyerek şöyle konuştu:

* Almanlar diyor ki, ‘Türkiye'deki Suriyelilerin Suriye'ye gitmesi sakıncalı, Türkiye'deki Suriyeliler Suriye'ye giderse, Suriye'nin demografik yapısı bozulur’ diyor.

* Açıkça, ‘Siz gerizekalısınız' diyor. Açıkça diyorlar ki, ‘Kuzey Suriye'de biz PKK devleti kurduk. Sizin Suriyelileri Suriye'ye göndermenizi bu yüzden istemiyoruz. Siz Suriyelileri Türkiye'de tutacaksınız ki, biz onlardan boşalttığımız bölgede PKK devletinin bayrağını dikebilelim' diyor. Adam bunu açıkça, resmi olarak söylüyor.

* Suriyeliler sende kalınca demografik yapı bozulmuyor, Suriyeliler Suriye'ye gidince demografik yapı bozuluyor. Bunu adam gözümüzün içine baka baka söylüyor.

* SADAT diye atıp tutan herkes; bundan daha büyük tehdit var mı? Bunu ne zaman konuşacağız? Konuşamıyoruz çünkü CHP yönetimi, ‘Suriyelileri göndereceğim' diyemiyor. Niye gönderemeyeceksin, bu bahsettiğim problem…

* Bugün hem Irak'ta hem Suriye'nin kuzeyinde bir PKK garnizon devleti kuruldu. Oradan boşalttıkları Suriyelilerin toprağına kuruldu. Milletin gözünün içine baka baka millete yalan söyleniyor, muhalefetçilikmiş gibi yapılıyor. Asıl Türkiye'nin içine yerleştirilmiş dinamit, halkın gözünden kaçırılıyor.”

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun ‘Suriyelileri göndereceğim' sözlerini de değerlendiren Özdil, “Bunu nasıl yapacağını bana söylemen lazım. 2010 yılından beri sel gibi insan geliyor Türkiye'ye. 11 senedir bu tehdit, Türkiye'de tırmanarak devam ediyor” diye ekledi.

CHP'nin sığınmacılarla ilgili politikalarına değinen Özdil, şu değerlendirmelerde bulundu:

* “Ümit Özdağ çıkıyor, arkasında medya olmamasına rağmen, güçlü sermaye yapısı da olmamasına rağmen toplumdaki hassasiyet damarını doğru yakaladığı için, Türkiye'deki kaçak mülteci meselesini toplumun gündemine tekrar getirdiği için CHP çıkıyor, ‘Biz bunları göndereceğiz' diyor. ‘Esad'la konuşacağız' diyor.

* Sen Amerika ile konuşmadan, Suriye'ye nasıl adam gönderirsin? Rusya ile konuşmadan nasıl gönderirsin? Politikayı işporta politika halide götürüyorlar.

* Aslında hiçbir şey yapmak istemediklerini biliyoruz. Bolu Belediye Başkanı'na sahip çıkmamalarından biliyoruz. Sözlerine katılırsın katılmazsın, mülteci konusunda sesini çıkaran belediye başkanını neredeyse partiden atacaklardı.

* Ümit Özdağ'ı masanın dışında bırakıp, Suriyelileri Türkiye'ye getiren Ahmet Davutoğlu ile aynı masada oturan bir parti, kaçak mülteci konusunda samimi bir duruş alabilir mi? Ben samimi bulmuyorum.”

“BUNLAR CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI İÇİN PR ÇALIŞMALARI MI?”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan hakkındaki iddialarıyla ilgili Özdil, şu değerlendirmeyi yaptı:

* “Benim burada ilgimi çeken, tıpkı SADAT meselesinde olduğu gibi, TÜRKEN dediğimiz vakıf 2014'te kurulmuş. Bununla ilgili yazılar yazıldı. Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu ilk kez duymuşuz gibi söyledi. Bağımsız denilen medyada da günlerdir bunu ilk kez duyulmuş gibi konuşuyorlar. TÜRKEN meselesinin en ilginç taraflarından biri bu.

* 2012 kurulan SADAT'ı yeni mi öğrendin, 2014'te kurulan TÜRKEN Vakfı'nı bugün mi öğrendin de bugün açıklıyorsun? Cumhurbaşkanlığı adaylığının PR çalışmaları mıdır bunlar? Bana SADAT gibi TÜRKEN meselesinin de zamanlaması ilginç geliyor. TÜRKEN Vakfı ile ilgili en çok soru sorulması gereken kişilerden biri Ali Babacan veya Ahmet Davutoğlu.”

ALTILI MASA DEĞERLENDİRMESİ: KİMİN ADAY GÖSTERİLECEĞİNE BAĞLI

Altılı masa hakkında görüşlerini ifade eden Özdil, şöyle konuştu:

* “Kimin aday gösterileceğine bağlı. Oradan bir genel başkanın aday gösterilmesi durumunda, altılı ittifakın ittifak halinde kalabileceğini düşünmüyorum.

* Altı genel başkan dışında bir aday üstünde uzlaşabilirlerse, altılı ittifakın aynı adayı destekleme konusunda bir ortak karar alabileceğini elbette düşünürüm.

* Ama içlerinden birinin aday olması durumunda, birbirinden farklı partilerin, bir başka partinin genel başkanını desteklemesi elbette beklenemez.

* Bu altılı parti vesairesiyle Türk halkı ayakta uyutuluyor. Hayati derecede önemli günler heba ediliyor. Takvim sıkıştırılıyor.

* Tıpkı Ekmeleddin İhsanoğlu'nda olduğu gibi, tıpkı Muharrem İnce'nin aday yapılmasında olduğu gibi, takvim sıkıştırılarak bir ‘tıpış tıpış' durumu yaratılmaya çalışılıyor.

* Ben bunu tarih huzurunda söylediğim için müsterihim. Altılı masayla toplum uyutuluyor. Bir ‘tıpış tıpış' mecburiyet yaratılmak isteniyor.”

“İSTANBUL VE ANKARA'YI KAZANMIŞ ADAYLARIN BİLEĞİNİ KİMSE BÜKEMEZ”

Cumhurbaşkanı adaylığıyla ilgili yorumda bulunan Özdil, şu ifadeleri kullandı:

* “Ekrem İmamoğlu'nun, Mansur Yavaş'ın ve Meral Akşener'in, toplumda çok ciddi karşılıkları olduğunu düşünüyorum. Kemal Kılıçdaroğlu'nun seyahatinde de Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın vatandaştan gördüğü itibar ve teveccühü görmemek için… Çok sevildiklerini, çok sayıldıklarını, topluma ümit verici bulunduklarını görüyoruz.

* Ekrem İmamoğlu açısından herhangi bir sıkıntı düşünmüyorum. Toplumun kime nasıl sevgiyle, sempatiyle bakmasıyla alakalı. İstanbul'u kazanmış, Ankara'yı kazanmış adayların bileğini Türkiye'de kimse bükemez. Bu matematiktir. İstanbul ve Ankara, neticede Türkiye'nin demografisinin özeti.”

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Korkulan oldu: Erzincan İliç'te işçilerin göçük altında kaldığı siyanürle altın aranan madenin çökme anları kamerada! Her taraftan yolsuzluk irini akıyor: Ankara İstanbul arasında 5 katrilyonluk yolsuzluk! Melih Gökçek'in gidişine ağlayan tek isme şok! Belediyenin kasasındaki 7 milyon TL kayıp!