Milyonlarca yurttaşı açlığa, yoksulluğa, geleceksizliğe mahkum eden Saray yönetimi 5 bin 102 liralık asgari ücret zammıyla emekçilere son darbeyi indirdi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, önceki gün akşam saatlerinde 2025 yılı için geçerli olacak asgari ücreti yüzde 30 artışla net 22 bin 104 TL olarak açıkladı.
Ülkenin yüzde 50’sinin asgari ücretle geçinirken halkı görmezden gelen iktidar, sermayenin, İMF politikalarının isteklerini bir kez daha yerine getirdi. İktidar, bir tercih olarak yoksulluğu halka dayatırken milyonlarca emekçi ise enflasyon rakamlarının çok altında kalan ücretle hayatta kalmaya çalışacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fetih suresiyle başladığı partisinin dünkü gurup toplantısında halkı enflasyona ezdirmediklerini savundu. Beklentinin aksine asgari ücrete ek zam yapmayan Erdoğan, "İş asgari ücrete gelince çığırtkanlık yapıyorlar. Asgari ücret net yüzde 30 olarak 22 bin 104 olarak belirlendi. Çalışanları enflasyona ezdirmeme sözüne sadık kaldık. Bugün de CHP Meclis’e gelmeyecekmiş yolları açık olsun" dedi. Erdoğan asgari ücrete ek zam yapılacak mı sorusuna da yanıt veremedi. Asgari ücretteki zam oranına sendikalardan, siyasi partilerden, meslek örgütleri ve odalardan da tepki yağdı. Türkİş Genel Başkanı Ergün Atalay, "Rakamdan haberimiz yok. Bu sebeple bizim o toplantıda olmamızın bir anlamı da yoktu dün. 15 kişi katılıyoruz. İşverenle hükümet beraber oluyor istediği kararı çıkartıyor" dedi. Atalay, "Adil bir düzenleme yapılmadığı sürece asgari ücret tespit komisyonuna katılmayacağız" diye konuştu.
DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da İstanbul Fatih Vergi Dairesi önünde yaptığı açıklamada asgari ücretin işçilerin geçim şartlarını iyileştirmek bir yana, daha da zorlaştıracağını vurguladı. Çerkezoğlu, “2 yıldır gelirde ve vergide adalet istiyoruz diyoruz. Dün açıklanan asgari ücret, milyonlarca işçinin hayatını sürdürebilmesi için yeterli değil. Verilerine inanmadığımız TÜİK’in enflasyonu yüzde 46, devletin belirlediği yeniden değerleme oranı ise yüzde 44. Bu koşullarda, 22 bin 104 TL olarak açıklanan asgari ücret, işçilerin alım gücünü hızla düşüren bir rakamdır. Gerçek enflasyon karşısında bu kayıp çok daha büyüktür" dedi. Çerkezoğlu, asgari ücretin açıklanan rakamla, işçilerin cebinden patronlara aktarıldığını belirtti. “Yıl içinde işçilerin cebinden 7 bin 500 TL patronlara aktarılıyor. Ancak hükümet, asgari ücrete yalnızca 5 bin 100 TL zam artışı yapmayı uygun gördü. Bu, işçilerin gerçek kayıplarını telafi etmekten çok uzak bir artış” diye konuştu. Çerkezoğlu DİSK’in taleplerini şöyle sıraladı: “Gelir vergisi ilk dilim oranı yüzde 10’a düşürülmeli. Vergi dilimleri en az yeniden değerleme oranı kadar artırılmalı ve geriye dönük düzenlemeler yapılmalı. Asgari ücret vergi dışında tutulmalı.”
Muhalefet partileri “erken seçim talebini büyüteceğiz” vurgusu yaparken sefalet zammı iktidar içinde bile tepki çekti. Cumhur İttifakı ortakların BBP Lideri Mustafa Destici, yüzde 30’luk zammın hakkaniyetsiz olduğunu vurgulayarak en az yüzde 50 yapılması gerektiğini söyledi. Eski AKP’li vekil Şamil Tayyar sosyal medya hesabından dikkat çeken bir paylaşımda bulundu. Tayyar yapılan zammın yüzde 30’da kalmasının “AKP’nin sosyal politikaları ile örtüşmediğini” savundu.
Hükümetin asgari ücret açıklaması ülke genelinde de tepkiyle karşılandı. Ülkenin dört bir yanında sokaklara dökülen yurttaşlar hükümeti istifaya çağırdı. ‘Hakkımı Ver’ diyenler asgari ücretin enflasyonun altında belirlenmesini protesto etti.
∗∗∗
Ekonomist Hayri Kozanoğlu, “Açlık sınırı Kasım itibarıyla 20 bin 562 TL. 22 bin 104 TL asgari ücret, en geç Şubat 2025’te açlık sınırının altına düşer” ifadelerini kullandı. Kozanoğlu, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda, “Açlık sınırı Kasım itibarıyla 20 bin 562 TL. 22 bin 104 TL asgari ücret, en geç Şubat 2025’te açlık sınırının altına düşer” ifadelerini kullandı.
Kozanoğlu, asgari ücretlinin kendini neden bu kadar yoksullaşmış hissettiğini şöyle açıkladı: ‘’Enflasyonun öngörüldüğü gibi 2025’te yüzde 21’e, üst bant olarak yüzde 26, düşeceğine inanmadığı, gelirinin giderek daha fazlasını, sözgelimi ayda 34 bin lirasını borç faizine verdiği ve yüzde 91,2 oranında artan taze sebzemeyveye ulaşamadığı için kendini yoksullaşmış hissediyor.’’
∗∗∗
Asgari ücret üzerinde görünüyor ki üç temel etken rol oynadı. Birincisi, önümüzdeki dönem seçimler yok, erken seçim yok. İktidar, "Bu süreci millete azmettiririm, daha sonra bu program biraz başarıya ulaşır, milletin gönlünü seçime doğru alırız" diye düşünüyor. İkinci olarak, Suriye meselesi var. İktidar, Suriye’de kendi gücünü artırabileceğini ve bu süreçte her şeyi geçirebileceğini düşünüyor. Üçüncü etken ise bir istikrar programı uygulanıyor ve programın arkasında iç ve dış sermaye var. İçeride büyük sermaye, dışarıda ise IMF ve uluslararası finans kuruluşları destek veriyor.
Bu süreçte, Türkİş gibi sendikaların pazarlık masasında yeterince güçlü bir pozisyon alamadığı görülüyor. Türkİş’in masadan kalkmasına bile izin verilmedi. Sermaye, kendi taleplerini dayatarak toplantıyı yönetti. Erdoğan’ın bile sermayenin istemediği bir rakamı açıklaması mümkün değil çünkü asgari ücret, Türkiye’nin en büyük toplu sözleşmesi ve bölüşüm ilişkilerinin temelini oluşturuyor. Bu sistemde, asgari ücret tespit komisyonunun yapısının değişmesi gerektiği açık. Sendikalar bu yapıya katılmayı protesto etmeli.
Son olarak, Suriye operasyonları gibi dış politik hamlelerin, iç politikada işçi sınıfına daha fazla baskı yapılmasına zemin hazırladığını görmek gerekiyor. İktidar, dış operasyonlar üzerinden elini güçlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda içerideki emekçi kesimlerin haklarını da daha fazla tırpanlıyor.
∗∗∗
Yeni asgari ücret patronları memnun etti.
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran açlık sınırının bir tık üstünde olan asgari ücreti işçiler ve patronlar için “sürdürülebilir” bir “denge” sözleriyle niteledi. İşveren desteğinin 700 liradan 1000 liraya yükseltilmesini ‘‘kıymetli’’ bulan Baran, “Bu adımların bizi en kısa sürede enflasyon baskısından kurtarmasını, faiz indiriminin önünü açmasını temenni ediyorum” dedi.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe “Yeni asgari ücret belirlenirken enflasyonla mücadeledeki kararlılığın dikkate alındığını görüyoruz. Yüzde 30’luk zammın hayırlı olmasını diliyorum” dedi.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Mahmut Asmalı da yeni asgari ücret için “hayırlı olsun” dedi; Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yüzde 43,93 oranındaki yeniden değerleme oranını yüzde 30’a çekmesi talebinde bulundu.
Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği Genel Başkanı Orhan Aydın ise açıklanan asgari ücretin mevcut ekonomi politikasının bir yansıması olduğunu ifade etti; “Zor süreçlerde elde edilen kazanımların sürekliliği açısından hedef ekonomik politikalarla örtüştü” dedi.
Önder Sanayici İşadamları Derneği (ÖNSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Kap da yeni asgari ücreti için “dengeli” ve “makul” değerlendirmesinde bulundu; açlık sınırı altında açıklanan rakamın alım gücüne olumlu katkı sağlayacağını savundu.
∗∗∗
SOL Parti: 22 bin 104 lira 607 kuruş asgari ücret hayırlı olsun diye buyurdular. Bu rakam Saray’ın 1 dakika 30 saniyelik giderine denk. IMF’nin ve patronların emrindeki tek adam rejimi emekçi halk için açlık ve sefalettir. Tek adam rejimi emekçiler için kölelik koşullarında ölümüne çalışmaktır. Ülkemiz tek adam rejimi altında emperyalist tekellerin ve yerli işbirlikçi soyguncuların çıkarları için, bir köle pazarına dönüştürülmüştür. Yok, başka yolu bu saltanat bitecek. Bu kötülükler imparatorluğuna dönüşmüş tek adam rejimi artık son bulmalıdır. Eşitsizlik ve adaletsizliklerle dolu, tüm demokratik hakların ve hukukun ortadan kaldırıldığı bu saltanat bitmelidir. Açlığa karşı, sefalete karşı ayağa kalkalım. Bunu başarmak için güçlerimizi, seslerimizi birleştireceğiz. Önümüzdeki günlerden itibaren sokaklarda, meydanlarda, her yerde ‘Hükümet istifa’ ve ‘Erdoğan istifa’ sesini yükselteceğiz. Halk ayağa, hükümet istifa
TKP: “Eğlendik hep birlikte, dağılın…” Öyle mi AKP? Aylardır süren asgari ücret tartışmasından 22 bin lira çıktı. Pardon, 22.104 lira. İşçi sınıfının hakkını ödeyemezsiniz zaten. Ama emekçilerle alay etmenize izin vermeyeceğiz. “Büyüyoruz, büyük güç oluyoruz” yaygarasının ardında halkın sefaleti orta yerde duruyor. Bizden söylemesi, işçi sınıfının yarattığı zenginliği, bütün halka ait olan yurdumuzun kaynaklarını bir avuç holdingin iç etmesine izin vermeyeceğiz.
TİP: Ankara’da bir sarayda, bir aylık maaşınızı bir buçuk dakikada yiyen biri oturuyor. O patronlar için daha fazlasını istiyor, biz emekçilerin refahı için Hükümet istifa diyoruz.
EMEP: Katliam ve açlık koşullarına mahkûm değiliz! İnsanca yaşanacak bir ücret için birleşelim, mücadele edelim! Biz kazanacağız, emekçiler kazanacak!
KESK: Tek çözümün, zam fırtınasının hız kesmeden sürdüğü, emeğe kölelik dayatıldığı koşullarda tüm emekçilerin, işçilerin insanca yaşamasına yetecek bir ücret, emekten çalınanları geri alma mücadelesinde birleşmek. Asgari ücretlisinden emeklisine, işçisinden kamu emekçisine insanca yaşamaya yetecek bir ücret başta olmak üzere emeğin hakları için mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.
DEM Parti: Bu ücrette halk yok. İşçiler yok. Yoksulluk sınırı 70 bin TL üzeri iken bu asgari ücret sefalet ücretidir. Hani halkı enflasyona yedirmeyecektiniz? Bir gün olsun bir sözünüzde duramaz mısınız? Yıllar önce, bir konuşmasında ‘‘Evin kirasını kim ödeyecek? Elektrik, su parasını kim ödeyecek? Bu zalim yönetim, bu aziz millete bir bardak çayla simidi bile çok görüyor’’ diyen Erdoğan’a bugünkü Erdoğan çıkıp cevap versin. Zira kiraya bile yetmeyen asgari ücret belirlenmiştir.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu: Popülist bir tarifle, ‘faiz sebep, enflasyon, sonuç’ vesaire diyerek, insanları aldatıp, cebindeki parayı pul eden bir süreci bize yaşattılar. Enflasyonla milletimiz çok büyük bir sıkıntıyla ezilmiştir ne yazık ki. Hikâye anlatmasınlar. Süreci çok kötü yönetiyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Belediyeleri silkele’ diyeceğine, bir kendilerini bir silkelesinler. Vatandaşın asgari ücretini düzenlesin o bolca kullandığı kararnameyle. Hem de desin ki, ‘6 aylığına düzenledim. 6 ay sonra bir daha düzenleyeceğim’ desin. Bu da tavsiye.’’
Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEKSEN): ‘‘Asgari ücrette bir kez daha patronların dediği oldu. Milyonlarca işçi açlık ücretine mahkûm edildi. İktidar ve patronlar karar verdi, başta Türkİş olmak üzere, sendikal bürokrasi seyretti. ŞİMDİ SÖZ SIRASI BİZDE! İşçilere sorulmadan belirlenen zam oranını kabul etmiyoruz! Tekstil işkolundaki bütün işçileri kendi zam talebimizi belirlemek için anketimize katılmaya ve taleplerimizi elde etmek için BİRTEKSEN çatısında birleşmeye çağırıyoruz!’’
∗∗∗
31 Mart yerel seçimleri derinleşen yoksulluğa, geçim sıkıntısına, sermayenin talanına, enflasyona, adaletsizliklere karşı ülkenin geneline yayılan güçlü bir itirazdı. Bu seçimde en önemli kalelerini kaybeden iktidar, büyük bir yenilgi yaşamış, halkın tabanda biriken öfkesinin tokadını yemişti. AKP, ikinci parti konumuna gerilerken seçim sonrası yapılan pek çok ankette de AKP’deki düşüşün devam ettiği görülmüştü. Moral üstünlüğünü kaybeden, halkın rızasını alma şansı kalmayan Saray yönetimi buna rağmen siyasette kurduğu oyunlarla hamle üstünlüğünü elde etmeyi başardı. Seçimin hemen ardından yumuşama, normalleşme beklentisi yaratan iktidar, muhalefeti de kendi minderine çekti. Haber kanallarında, gazetelerde siyasette yeni bir iklimin yaşanacağı iddia edildi.
Ana muhalefetin Erdoğan ve Bahçeli’ye yönelik ziyaretleri günlerce konuşuldu. Ülkeyi her alanda uçuruma sürükleyen Saray rejiminin normalleşmeyumuşama içine girmeyeceği, beklenti yaratarak nefes alamaya çalıştığı, siyaseti yeniden konsolide etme çabasına giriştiği şeklinde uyarılar yeterince ciddiye alınmadı ya da görmezden gelindi. İktidarın rejimi tahkim etmek, Erdoğan’ı bir kez daha başkanlık koltuğuna oturtmak için kurduğu oyunlar bununla sınırlı kalmadı. 1 Ekim’deki Meclis açılışının ardından bu kez siyasetin gündemine “çözüm süreci” tartışmaları girdi. Suriye’de Şam yönetiminin devrilmesi ise iç politikaya “başarı” hikayesi gibi sunuldu. Suriye’de yaşanan gelişmeler çözüm süreci tartışmalarıyla birlikte muhalefetin dizilişine de etki etti. Bu gelişmeler yaşanırken her geçen gün yoksullaşan halk bulduğu her fırsatta öfkesini duyurmaya çalıştı. Tarım üreticileri yaz boyu protesto için ellerinde kalan mahsulleri yollara döktü. Çiftçiler traktörlerle eylemlere girişti. Polonez işçileri aylardır hakları için direniyor. Grevi yasaklanan metal işçileri geri adım atmadı. Yaşam savunucularından çay ve fındık üreticilerine, ücretsiz yemek talebiyle yürüyen öğrencilerden 25 Kasım’da sokaklara dökülen kadınlara, kayyumlara karşı iradesine sahip çıkanlardan gericiliğe karşı laikliği savunanlara dek ülkenin dört bir yanı irili ufaklı itirazlara sahne oldu.
Rejimin en büyük korkusu ise toplumsal muhalefetin birleşerek büyümesi, ülke geneline yayılmasıydı. Bunun için baskı ve yasakları artırdı, yargı sopasını gösterdi. Asgari ücret görüşmelerinin yoğunlaştığı son haftalara Suriye gündemiyle girilirken halkın en yakıcı sorunu olan yoksulluk, siyasetin ana gündem maddesi haline gelemedi. Erdoğan’ın partisinin dünkü gurup konuşmasını fetih suresiyle açması dikkat çekti. İç politikayı başta Suriye olmak üzere dışarıda yayılmacı politikalarla birlikte konsolide etmeye çalışan Saray yönetimi, iktidarda kalma pahasına bir kez daha cehennemin kapılarını açmak için kolları sıvadı. Bu süreçte Erdoğan ve rejim, ne yayılmacılık hayalleri ne de asgari ücret konusunda yoğun bir muhalefet baskısıyla karşılaştı. Sonuç olarak 31 Mart’tan mağlubiyetle ayrılan Erdoğan, tüm bu gelişmelerin neticesinde asgari ücret zammını 22 bin 104 lira olarak duyurmaya cüret edebildi.
Her şeye rağmen bugün sefalet ücretini kabul etmeyen, hükümeti istifaya çağıran, baskılara, yargı sopasına aldırış etmeyen binlerce yurttaş sokakları dolduruyor. Derinleşen yoksulluğa, İMF politikalarına, artan vergilere boyun eğmeyenler ayağa kalkıyor. İktidarın bir tercihi olan bu sömürü düzenini yıkacak, halka giydirilen yoksulluk gömleğini yırtıp atacak olan da sokağın iradesidir.
BirGün