19 Mart operasyonuyla İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve çok sayıda partili bürokratın tutuklanmasının ardından Sazlıdere Barajı havzasında başlayan betonlaşma hızla devam ediyor.
İstanbul Barosu geçtiğimiz gün, İstanbul’un su kaynaklarından biri olan ancak, Kanal İstanbul projesi güzergahında bulunması dolayısıyla yapılaşmaya açılan, 19 mart operasyonlarının ardından da hızla devam eden TOKİ inşaatının bulunduğu Sazlıdere havzasına keşif ziyareti gerçekleştirdi.

Ziyaret, İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve avukatların katılımıyla gerçekleşti.
TOKİ konut projesinin şantiye alanının da bulunduğu bölgede durum incelendi.
Ziyarete katılan İstanbul Barosu Çevre Kent ve İmar Hukuku Komisyonu Başkanı Gülay Çolak Çalışkan, Sazlıdere’deki son duruma ilişkin gözlemlerini aktardı.

TOKİ’nin Kanal İstanbul projesi kapsamında Sazlıdere’de 10 bin konutluk bir inşaat projesinin devam ettiğini, ayrıca 2.5 milyon metrekarelik bir alanın daha imara açıldığını belirten Çalışkan, Sazlıdere havzasındaki durumu, “Hukuka aykırılıkların somut bir örneği... Kümes bile yapılması yasak olan bir alanda TOKİ inşaat yapıyor” şeklinde değerlendirdi.
Sazlıdere Barajı’nın içme suyu maksadının Cumhurbaşkanlığı kararıyla kaldırılmasına ilişkin, “Hukuka aykırı bir söylem ve bir bahane. Bu, buranın bir su alanı olduğu gerçeğini değiştirmiyor” diyen Çalışkan, İSKİ’nin geçtiğimiz aylarda TOKİ inşaatları için verdiği yıkım kararı için alınan yürütmeyi durdurma kararının mevcut durumun korunmasını, dolayısıyla inşaatların durdurulmasını gerektirdiğini belirtti.

ÇED raporlarına ve imar planlarına açılan davaların devam ettiğini belirten Çalışkan, projeyle ilgili şeffaf bir süreç yürütülmediği gibi, bölgenin rezerv alan ilan edilmiş olmasının, “torba acele kamulaştırma kararları” ve uygulamaların etap halinde yapılmasının da projenin hukuki takibini zorlaştırdığını ifade etti.

Çalışkan, “Maalesef görüyoruz ki inşaatlara direkt su kenarından başlanıyor. En korunması gereken alandan başlanıp geriye doğru bir uygulama planı yapılıyor. Anlıyoruz ki, mahkemeden bir yürütmeyi durdurma ya da iptal kararı gelmeden mümkün olduğunca daha büyük bir alanın tahrip edilmesi, işlerin bitirilmesi, uygulama yapıldığı için de artık hukuka aykırılık tespit edildiğinde de yapılacak bir şey kalmayacak... Burası bir kupon arazi olarak görülüyor. Oysa ki, iklim krizi kapımızda. Burası bir yutak alanı, doğal bir alan, korunması gereken bir alan. İstanbul’un çok ihtiyacı olan bir alan” diye konuştu.

Çalışkan'ın bölgedeki betonlaşmaya ilişkin değerlendirmesi su şekilde:
“Aslında bu alanlar, köylünün kümes bile yapamadığı, çivi bile çakılması mümkün olmadığı koruma alanları; su havzası, İstanbul içme suyunun bir kısmı buradan sağlanıyor.
Su havzası olduğu için de bugüne kadar İSKİ tarafından da, DSİ tarafından da korunan alanlardı. Maalesef, TOKİ bu korunan alanda, önce bir rezerv alanı ilanı, sonrasında imar planıyla konut alanı olarak ihlal edildi, hızlı bir şekilde inşaatları devam ediyor.
Yürütmeyi durdurma kararı verildiği için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kendisinde bu inşaatlara devam etme hakkı görüyor. Buna da katılmıyoruz. Çünkü yürütmenin durdurulması mevcut durumun korunması; yani inşaatlara devam edilmesi izni anlamında değil. İSKİ’nin yıkım kararı uygulanmayabilir ama yeni inşaat yapma ve inşaatın hukuka uygun olduğu anlamına gelmiyor bu kararlar.

Görüyorsunuz, burası su alanı hala ve İSKİ, içme suyu ihtiyacı için hala kullanıyor. Maalesef bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla buranın içme suyu özelliğinin kaybedildiği ilan ediliyor.
Hukuka aykırı bir söylem ve bir bahane. (Bu) buranın, eskiden dere, şimdi de bir su alanı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bir Cumhurbşkanlığı kararıyla doğal alanın doğal alan olmaktan ya da su alanı olmaktan çıkartılması mümkün değil.

Rezerv alanlar büyük bir sorun. Rezerv alan ilanları yapılmıyor. Rezerv alan karar olarak alınıyor ancak ilan edilmiyor ve öğrenemiyorsunuz hangi bölgede, hangi parselde yaptığını. Acele kamulaştırma kararlarında da şöyle bir uygulama başlandı; ‘kimi yerlerde’ ya da ‘bazı alanlarda’ gibi, torba yasa gibi torba acele kamulaştırma kararları çıkıyor.
Onları tek tek takip etmeye çalışıyoruz. Kamunun aslında bunları şeffaf bir şekilde ilan etmesi gerekiyor. Bir de etap etap ilan ediliyor. Somut bir şekilde belirtilmeyen etaplara bölünüyor. Bu etapların herbirine ayrı ayrı dava açmak gerekiyor, her birini ayrı ayrı takip etmek gerekiyor, ayrı ayrı itirazlarını yapmak gerekiyor.

Ve maalesef bunların davaları da ayrı ayrı görülüyor. Mesela bir ÇED raporu var, ÇED raporunda 1000 kişilik bir yaşam alanı olacağı perspektifiyle ÇED raporu çıkıyor ama aslında orada 5 etabı topladığınızda 10 bin15 bin kişilik bir nüfusun barınacağını görüyorsunuz. Ama bunlar ayrı ayrı yürütüldüğünden maalesef bağlantıları kurulamıyor. O süreçlerde de sıkıntılar yaşıyoruz.
TOKİ inşaatının sürdüğü Sazlıdere’de, yine Kanal İstanbul projesi kapsamında barajın karşısında bulunan alanda yapılması planlanan köprü şantiyesinde beton köprü ayakların da inşaatı devam ediyor.
“İstanbul’un nüfusunu daha da artıracak değil, İstanbul’un doğal kaynaklarını koruyacak eylemlere ihtiyacımız var. İnsancıl bir yaşam hepimizin hakkı, Anayasal bir yükümlülük" diyen Çalışkan, İstanbul Barosu olarak da mücadeleyi sürdüreceklerini belirtirken köprü ayakları için ise “Umarım ileride bugünlerin hatırına bir ibret anıtı olarak kalır” ifadelerini kullandı.
halktv.com.tr
Antalyalı 66 yaşındaki domates üreticisi isyan etti: "30-40 TL'den satsak anca kazanırız, torunlarım bile rezil oluyor"15 izlenme
Mazot fiyatı artınca, çiftçi çareyi at ve eşekte buldu!128 izlenme
Türkiye'nin gözü Narin davasında! Karar çıkacak mı? Mahkeme Başkanı açıkladı18 izlenme
Emine Erdoğan'dan tasarruf çağrısı! "Giysileri hemen atmayalım, uzun ömürlü kıyafetlere dönelim"147 izlenme
İnsanlar aftan değil barıştan ölmüş33 izlenme
Balıkesir Sındırgı'da art arda deprem meydana geldi!80 izlenme
Devlet lojmanları satışa çıkarıyor!77 izlenme
Antalya Adliyesi’nde ‘A4 kâğıdı’ krizi!141 izlenme