24 Kasım Öğretmenler Günü, birçok öğretmen için kutlamadan çok karşı karşıya oldukları sorunları hatırlatan bir gün niteliği taşıyor. Öğretmenlerin atama ve çalışma koşullarına ilişkin taleplerini dile getirdiği eylemler sürerken, eğitimciler yaşadıkları sorunları anlatmaya devam ediyor. Ataması yapılmayan, özel sektörde ya da ücretli öğretmen olarak çalışan binlerce eğitimci, güvencesizlik, düşük ücret ve uzun çalışma saatleri nedeniyle mesleki tükenmişlik yaşadıklarını dile getiriyor.
2019 mezunu Türkçe öğretmeni Ayşegül Seyhan yaşadıkları zorlukları ANKA Haber Ajansı’na anlatarak öğretmenlerin çalışma koşullarındaki eşitsizliklere dikkat çekti.
"Karnımı doyurabilmek, hayatta kalabilmek için birçok farklı işin içerisine girdim"
2019 mezunu Ayşegül Seyhan, yıllardır süren atanma mücadelesinin kendisinde bıraktığı izleri şu sözlerle anlattı:
"Aslında her sene bir deniyorum. Bu seneye kadar hep denemiştim. Bu sene artık öyle ümitsizdim, ülke açısından da öğretmenlik açısından da mesleğim açısından da öyle gelecek umudum yok ki… Bu sene dedim ki 'Ben sınava girmeyeceğim.' Yani bu gerçekten artık o kadar şeye döndü ki, bubi tuzağın içerisinde hayatta kalmaya çalışıyormuşsun gibi bir nokta. O yüzden ben artık atanmaktan ümitli değilim. Bu sene sınava girmedim. Önümüzdeki sene ne olur bilmiyorum. Belki küçük bir ümit daha olur içimizde ama sistem bu şekilde giderse, politikalar bu şekilde giderse hiçbir öğretmenin böyle bir hissi, böyle bir amacı kalmayacak gibi geliyor. Mezun olduğumdan beri çok farklı alanlarda çalıştım. Avukatlık bürosunda sekreter olarak çalıştım. Bir kafede bir buçuk yıl kadar bulaşık yıkadım. Sonrasında çağrı merkezinde çalıştım. Yani aslında karnımı doyurabilmek için, hayatta kalabilmek için birçok farklı işin içerisine girdim. Öğretmenlik özelinde ise hem özel sektörde hem de devlette çalıştım. Ben ücretli öğretmenlik yapıyorum hâlihazırda. Fakat daha önce dershanelerde, kurs merkezlerinde, etüt merkezlerinde çalıştım. Karşılaştırma yapacak olursam hepsinin birbirinden farklı handikapları, farklı acı gerçekleri var. Hangisi bizi doyuruyor, hangisi bizi tatmin ediyor bilmiyorum. Bizi tatmin eden tek şey, öğrencilerle bir arada olabilmeye çalışmak sadece."
"Çocukluğumdan beri en çok istediğim şey öğretmen olabilmekti”
Türkçe öğretmeni Ayşegül Seyhan, mesleği bırakan, artık meslekle hiçbir bağı kalmayan çok fazla öğretmen arkadaşı bulunduğunu belirtti.
Mesleğine severek başladığını, çocukluğundan beri öğretmen olmak istediğini dile getiren Seyhan, şunları kaydetti:
"Ama içinde bulunduğumuz şartlarda ne öğrencilerime ne de yoldan geçen herhangi bir öğrenciye öğretmenliği önermiyorum. Ne yazık ki. Aynı okulda çalışıyoruz, aynı işi yapıyoruz, aynı sınıflara giriyoruz, aynı sınavları yapıyoruz. Fakat ben diğer kadrolu meslektaşlarımdan çok daha az bir para alıyorum. Bazen 23 Nisan’da, 19 Mayıs’ta tören yapıyorum. Ama o tarihler resmi tatil olduğu için benim ücretim kesiliyor. Ayda yaklaşık 20 gün kadar sigortalı gözüküyorum zaten. Bayramlarda, ara tatillerde hiçbir şekilde maaş alamıyorum. Ve ne yazık ki asıl üzücü olan nokta şu ki, bırakın Millî Eğitim Bakanı’nı –o zaten bizi öğretmen olarak görmüyor ayrı– benim meslektaşlarımın içinde bile bana 'Sen öğretmen değilsin' diyen, öğretmenler odasında ikinci sınıf insan muamelesi yapan insanlar bile oluyor gerçekten. Bu, mesleğim adına da çok üzücü. Hem devlette çalışan kadrolu 657’ye tabi öğretmenler olarak hem de ücretli öğretmenler, özel sektörde çalışan öğretmenler olarak bir arada olmaya ihtiyacımız var. Öğretmenlere dair bütün inancımın bittiği noktada ben öğretmen sendikasıyla tanıştım. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’nın içerisindeyim şu an. Ücretli öğretmenler, özel sektörde çalışan öğretmenler bir arada bir şeyler yapmaya ve haklarımızı kazanmaya çalışıyoruz. Hakkımız olanı almaya çalışıyoruz diyeyim. Ataması yapılmayan öğretmenler olarak çünkü buna çok ihtiyacımız var. Ben 'atanamayan öğretmen' demek istemiyorum. Ataması yapılmayan öğretmenleriz biz. Hiçbirimiz diğer meslektaşlarımızdan farklı değiliz ve mezun olduğumuz andan itibaren öğretmen unvanıyla mezun olduk. Neyse ki sendika var; oradaki öğretmen arkadaşlarımla bir arada olmak meslekten uzaklaşmama, farklı alanlara kaçma hissini biraz azaltmayı sağlıyor benim için. Bence atamanın temeli ücretli öğretmenliğin tamamen kaldırılmasıyla başlamalı ve çok fazla okulda çok fazla açık var. Özellikle doğuda birçok okulda. O yüzden gerçek açık tespit edilmeli ve o açık doldurulmalı diye düşünüyorum."
"Bizim derdimize de ortak olursanız hepimizin bakanı olursunuz"
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e seslenen Seyhan, umudunu yitirdiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Hepimiz öğretmeniz ve dişimizle tırnağımızla bir şeyler yapmaya çalıştık. Öğrencilerimizi çok seviyoruz, mesleğimizi çok seviyoruz ama sizin bakan olduğunuz süreçte, sizin sisteminizin içinde biz yok olmak üzereyiz. Gerçekten umutlarımızı yitirdik, gerçekten mesleğimize olan aşkımızı, sevgimizi yitirme noktasına geldik. Yanlışın neresinden dönerseniz kârdır. Belki bir gün bizim sesimizi de duyarsınız. Sesimizi size duyurmak için çok uğraştık; Millî Eğitim’in önüne kadar geldik, eylemler yaptık yeri geldiğinde. Ama siz bize kulaklarınızı kapamayı tercih ettiniz. Belki bir gün kulaklarınızı bize de açarsanız, bizim derdimize de ortak olursanız o zaman hepimizin bakanı olursunuz gerçekten.”
Halk TV
Kaynak: ANKA
İmamoğlu'na yeni kumpas girişimi elinde patladı ! AKP'li isim Marmaray'ı İBB işletiyor sanıp bu videoyu paylaştı !
Tüm uyarlara rağmen şekerde acı fatura: Varlık Fonu’na devredildi ve zarar üstüne zarar etmeye başladı!
AKP seçimi kazanırsa dolarda korkunç senaryo
TÜİK'e flaş 'enflasyon' uyarısı: "Servet transferi yapılıyor"
İzmir'in tarihi ilkokulunda müdür yardımcısından İstiklal Marşına büyük saygısızlık!
Afyonkarahisar'da şehit aileleri MHP'ye siyah çelenk bıraktı
Adıyaman’daki çadırkenti su bastı: "Kızılay da yok AFAD da. Şu an hiçbir yetkili yok"
AKP’li meclis üyelerinin arazi oyunu!
Sofraların vazgeçilmeziydi, gel de bu zamdan sonra sofraya koy!
Sedat Peker iddianamesinde çarpıcı 'Süleyman Soylu' ayrıntısı!