Gazeteci/yazar Kerem Çalışkan’ın, “1919 Mustafa Kemal Mucizesi” adlı yeni kitabı Remzi Kitabevi tarafından yayımlandı.
Odatv yazarı Kerem Çalışkan, Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışının yüzüncü yılında Mustafa Kemal’in Anadolu’nun ve Türk milletinin kurtuluşu için verdiği mücadeleyi kaleme aldı.
Atatürk’ün “Ya istiklal ya ölüm!” diyerek çıktığı yoldaki mücadelesine ışık tutulurken, Odatv olarak Kerem Çalışkan ile kitabı yeni kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
İşte o söyleşi:
Atatürk’ü 1919’da Milli Mücadele’nin önderliğine yükselten vizyon neydi?
Kerem Çalışkan (KÇ): Mustafa Kemal 1907'den beri, İttihat Terakki Cemiyeti (İTC) içinde yıkılması kaçınılmaz Osmanlı İmparatorluğu yerine yeni bir Türk devleti kurulmasını savunuyordu. Temel vizyonu buydu. Bu nedenle Osmanlı'nın Balkanlar'da bazı toprak tavizleri ile küçülmesini ve Doğu'da Bulgar ve Yunan topraklarını kapsayan bir şekilde sınırların güncellenmesini istiyordu. Bu görüşlerini İTC yönetimi kabul etmedi. Hatta Mustafa Kemal 'Aşırı hırslı, hayalci ve muhteris' eleştirileri ile İTC tarafından dışlandı. 1918 kasım ayı başında İTC'nin Enver, Talat, Cemal gibi önde gelen liderleri bir Alman gemisi ile İstanbul'dan kaçınca 'memleket sahipsiz kaldı'. İşte Mustafa Kemal bu şartlarda 'memleketin sahibi' olarak ortaya çıktı, Türk milletini örgütledi ve düşmanları Anadolu'dan kovduktan sonra, kafasındaki yeni, çağdaş, laik Türkiye devletini kurmayı başardı. Samsun'a çıkarken kafasındaki bu vizyonu 'Milli bir sır' olarak sakladığını Nutuk'ta zaten kendisi de açıklar. Onun bu vizyonu olmasa bugün Türkiye diye bir ülke yeryüzünde olmazdı.
1919 çıkışı olmasaydı, “Türk Milleti” millet olarak var olabilir miydi?
KÇ: Olamazdı. Çünkü İngiltere Başbakanı Lloyd George'un kafasındaki plan, Anadolu'yu tümüyle Yunanlılara vererek orada Yeni Bizans'ı kurmaktı. Mustafa Kemal'in belirttiği gibi Batılı emperyalistler Türk milletini bir 'hayvanatı vahşiye' sürüsü olarak 'imha etmeye' karar vermişlerdi. Türkler tümüyle Anadolu dışına sürülecek, Türkiye'nin batısı Yunanistan, doğusu Ermenistan olacaktı. Mustafa Kemal Türklerin dünya sahnesinden sürülmesini ve yok olmasını Türk milletinin İstiklal Savaşı ile önledi. Yani asıl 'Beka sorunu' 1919'daydı. Mustafa Kemal Türk milletinin ve devletinin 'beka'sını sağlayan tarihteki tek ve gerçek milli lideridir.
Mustafa Kemal’i dönemin diğer askerlerinden daha şanslı kılan olgular neydi?
KÇ: Çok okurdu. Entelektüeldi. Çağının milliyetçi, ulusalcı akımlarını çok iyi etüt etmiş ve bunun çağın yükselen değeri olduğunu anlamıştı. Sofya'da ateşemiliter iken Bulgar milliyetçilerinden de çok şey öğrenmişti. İTC'nin diğer liderleri Osmanlı'yı diriltme ve canlandırma peşinde koşarken, Mustafa Kemal ulusdevlet kurma peşindeydi. Bunu başardığı için Türkiye 100 yıldır dimdik ayakta...
Mustafa Kemal Harbiye Nazırı olsaydı sizce tarih nasıl yazılırdı?
KÇ: Muhtemelen Kurtuluş Savaşı'nın hemen hemen aynı şartlarda Harbiye Nazırı olarak Ankara merkezli ve meclise dayanarak yürütürdü. Padişahı Anadolu'ya milli mücadeleye katılmaya çağırdı. Ancak Vahdettin cesaret edip gelemedi. Padişah gelseydi, belki meşrutiyet düzeni devam ederdi. Cumhuriyet ilanı 1923'teki kadar kolay ve itirazsız gerçekleşmeyebilirdi.
Mustafa Kemal, 1919’a bir macera olarak mı bakıyordu yoksa kazanacağından emin miydi?
KÇ: Bu soruyu ilginç bir şekilde gazeteciyazar Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) Mustafa Kemal'e soruyor. Ona, savaş yorgunu olan Batılı devletlerin Anadolu'da yeni bir savaşı göze alamayacaklarını gördüğünü, Batılıların taşeronu durumundaki Yunanlıları da yenmeyi umduğunu söylüyor. Yani olaya macera değil, 'kurmay zekası' ile 'kurmay hesabı' ile yaklaşıyor. Nitekim o dönem mecliste 'Kuvayi Milliye kutsal bir çılgınlıktır' diyen bir milletvekilini şiddetle tersleyerek 'Ne çılgınlığı? Kuvayi Milliye hesaptır, hesap' diyor. Tabii bugün 'kurmay hesabı' yerine 'tüccar hesabı' yapmaya kalkarsanız ülkenin 'beka sorunu' ortaya çıkabilir..
Mustafa Kemal, İstanbul’u neden Anadolu’dan başlayarak kurtardı? İstanbul, İstanbul’dan kurtarılamaz mıydı?
KÇ: İstanbul o sırada düşman işgali altındaydı. Mustafa Kemal'in deyimi ile ağır zincirlerle bağlanmıştı. İstanbul'un halkı da karanlık sisler içinde şaşkın ve teslimiyet içindeydi. Mustafa Kemal daha 1918 kasım ayında bu işin silahlı milli mukavemet, silahlı direniş olmadan çözülemeyeceğini anlamıştı. Bu nedenle Ankara'yı müstakbel milli direniş merkezi olarak saptamış ve Ali Fuat Paşa komutasında 20. Kolordu'yu bu direnişin çekirdeği olmak üzere Ankara'ya göndermişti. Yani kafasında emperyalist işgale karşı bir savaş stratejisi ve planı kurmuştu. Bu savaşın verileceği yer ona göre ergeç Anadolu olacaktı ve zaten öyle oldu.
Mustafa Kemal’in etrafındaki ekip, onun işini kolaylaştırdı mı?
KÇ: 1919'da bu ekip büyük ölçüde ona destek oldu. Kimdi bu ekip? Ali Fuat Paşa, Rauf Bey, Refet Paşa ve Kazım Karabekir Paşa... Bunların hepsi 1919'da ufak tefek karşı çıkışlar ve anlaşmazlıklara rağmen esas olarak Mustafa Kemal'in ve milli mücadelenin arkasında durdular. Kelle koltukta destek verdiler. Hepsi milli davada onu desteklediler.
Mustafa Kemal’in, devrimden sonra eski silah arkadaşlarıyla karşı karşıya gelmesini neye bağlıyorsunuz?
KÇ: Bu ilk Dörtlü'nün Cumhuriyetin ilanından sonra 1924'te topluca parti kurup Mustafa Kemal'in karşısına geçmeleri Türk siyasi tarihinin en trajik kırılmasıdır. Dörtlü bunu 'Mustafa Kemal'in Tek Adam Diktatörlüğü'ne karşı çıkmak olarak görür. Mustafa Kemal ise Nutuk'ta eski arkadaşlarının 'görüş ufuklarının bittiği yerde kendisini terk ettiklerini' öne sürer. Bu Dörtlü'nün kurdukları yeni partide 'Dine ılımlı bakış' ile sahneye çıkmaları Mustafa Kemal'i çıldırtmış, partiyi kapatmış, hepsini tasfiye etmiştir. Mustafa Kemal 100 sene önce 'esas tehlikenin dini siyasete alet eden kafalardan geldiğini' öne sürmüştür. 100 sene sonra ne kadar haklı olduğu daha iyi anlaşılıyor!
1919 Atatürk’le özdeşleşti ama unutulmaz dediğiniz isimler var mı?
KÇ: 1919'un diğer kahraman isimleri Karabekir ve Ali Fuat Paşalardır. Onlar olmasa Mustafa Kemal 1919'da Anadolu'da böyle rahat hareket edemezdi. Tabii Rauf Bey ve Refet Paşa'nın da hakkını vermeli ve rahmetle yad etmeliyiz. İstanbul'daki rahat hayatı değil, idam fermanı ile Anadolu'da mücadeleyi seçmişlerdir. Tabii 100. yılda 1919'un tüm ismi bilinen ve bilinmeyen kahramanlarına saygı ve vefa borçluyuz...
Siyasi iktidarın 1919’un 100’üncü yılını, büyük etkinliklerle anma kararını neye bağlıyorsunuz?
KÇ: Bu doğru ve yerinde bir karardır. Aslında sadece iktidarın değil, tüm üniversitelerimizin, kurumlarımızın ve sivil kuruluşların 1919'u, 2019 boyunca baştan sona çeşitli etkinlikler, paneller, konferanslar ve sergilerle kesintisiz olarak kutlaması ve anması gerekir. Olayı sadece 19 Mayıs 1919 haftasına sıkıştırmak, sanki 1919'un önemini anlamamak gibi geliyor bana. 100. yılın çok daha anlamlı ve görkemli anılmasını beklemek, acaba bugünkü siyasi şartlarda aşırı iyimserlik mi? Bir ülke kendi milli tarihinden ve yaşanmış kuruluş efsanesinden ruhen bu kadar koparsa, beka sorunu istemeseniz de gelir kapıyı çalar...
Söyleşi: Furkan Karabay
https://odatv.com/1919dankoparsanizbekasorunugelirkapinizicalar02031919.html