Karar yazarları Ahmet Taşgetiren, Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un sorularını yanıtlayan Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, ittifak meselesinden 7 Haziran – 1 Kasım aralığındaki terör olaylarına, AKP’nin durumundan Gelecek Partisi’ne önemli açıklamalarda bulundu.
Davutoğlu’nun röportajı şöyle:
Ahmet Taşgetiren: Partide çeşitlilik var ama partide lidere de ihtiyaç var. O dengeyi nasıl tutturacaksınız. Çünkü sizin baskın bir lider olduğunuz, partinin de kadro değil lider partisi olacağı hakkında kanaatler de var.
Ahmet Davutoğlu: Bu tür durumlarda uygulamalara bakılmalı. Parti kurulduktan bu yana takriben geçen bir aylık sürede en az 30 arkadaşımız parti adına ya da şahsi görüşlerini ifade etmişler. Ben hatalardan veya olumlu tecrübelerden ders almayı bilen biriyim. Ben tek adamın yönettiği bir partinin nasıl tükendiğini bizzat yaşayarak gördüm. Ve bunu engellemek için çok çaba sarf ettim. O zaman Sayın Cumhurbaşkanı’na şunu ifade ettim. “Efendim benim bir liderlik meselem yok, siz bu partiyi kurdunuz müsaade ederseniz bu partiyi kurumsallaştırırız. Ve bu parti öyle sağlam temele dayanıyor ki yüzlerce yıl da yaşayabilir. Ama kurumsallaştırmazsak yaşayamaz. Kişilere bağlı partiler kişilerle birlikte gider.” Bunu hem cumhurbaşkanına hem de partide birçok kez söyledim. Herkes de biliyordu benim en temel hedefim Ak Parti’yi kurumsallaştırmaktı. Şimdi bütün bunları yaşamış birisi olarak yeni kuracağım bir partide varlığı liderine bağlı bir yapıya izin verir miyim? Şimdi bütün o birikim üzerinde iddiam ve tezim şu; ifrat ve tefritten kaçmak lazım. Şimdi biri şöyle derse hiç lider olmadan parti kurulsun bu bürokraside de iş hayatında da entelektüel hayatta da insan doğasına aykırı bir şeydir.
Elif Çakır: Ama parti kurulalı bir ay oldu. Çok farklı açıklamalar yapılıyor. Örneğin bir genel başkan yardımcınız “gerekirse devri sabık yaratırız” diyor. Kürt sorunuyla ilgili parti yöneticilerinden farklı sesler çıkıyor. Sanki net bir iskelet oluşmamış gibi görünüyor.
Ahmet Davutoğlu: Çok net bir tanım konsaydı bu sefer de Davutoğlu’nun ideolojisi belli denirdi. Herkes aynı şeyi tekrar etseydi zaten demiştik tek adam var, hepsi aynı şeyi söylüyor denirdi. Ben arkadaşlara şunu söyledim program artık belli, hepiniz bu programa imza attınız, artık konuşabilirsiniz. Her sayfasına imza atılıyor bu programın. Devri sabık tabirini benimsemediğimi ilgili arkadaşımıza da söyledim. Doğru bir tabir değil. Kastetmek istediğinizin bu olmadığını da biliyorum. Biz rövanşist bir parti değiliz, intikam peşinde olan bir parti değiliz. Orada kastedilen şey şu. Hukuk dışı şeylere bu dönemde yeltenenler bunun hesabının sorulacağını bilsinler. Neden bunu söylemek ihtiyacı hissediliyor? Bize kurucu olan arkadaşlar işadamıysa maliye müfettişleri gidiyorsa, başka görevlerdeyse birtakım tehditler alıyorlarsa hatta bazı illerde bürokratlar birtakım işlemlerde bulunuyorsa.
“İttifakların kalıcı olduğu kanaatinde değilim. Her partiyle görüşürüz. İttifaklar seçim yaklaşınca işlevsel olur. O işlevsellik içinde de kim nerede yer alacak bundan o kadar emin olmayın. HDP meselesine gelirsek, halkın oyunu almış herkesle görüşürüm. O görüşme o halka, oy verenlere saygının bir gereğidir. Türkiye’nin normalleşmesi gerektiği gibi, HDP’nin de normalleşmesi gerek. Normalleşme çift yönlüdür. Bir; diğer taraflar HDP’yi siyasi parti olarak görmeli. İkincisi HDP kendisinin siyasi parti olduğunu ispatlamalı. Ve kendisiyle terör arasına net çizgi koymalı, ben bir siyasi partiyim bana herhangi bir yerden talimat gelmez ben gereğini yaparım demeli. Bunu diyen HDP ile neden görüşülmesin. Hatta şunu da söyleyeyim, genel merkez biraz yerleştikten sonra bütün partilerden randevu taleplerim olacak. AK Parti’den başlayarak, herkesle konuşacağız. Bize hakaret edenler bir gün hicap duyarlar.”
Yıldıray Oğur: Siz hendek teröründen bahsettiniz. Sizin başbakanlığınız döneminin en kritik olaylarından biri şüphesiz PKK’nın başlattığı özerklik ilanları ve hendek terörüydü. PKK’nın oradaki günahları malumumuz. Fakat o dönemde devletin bu hendeklerle mücadele ederken insan hakları ihlalleri yaptığı sivil ölümlerine sebep olduğu, şehirleri bombaladığı yönünde eleştiriler de var. Siz de bu dönemle ilgili eleştiriliyorsunuz, bildiklerinizi tam olarak açıklamadığınız söyleniyor. Bugünden geçmişe baktığınızda hendek olayları sırasında devlet şurada yanlış yaptı dediğiniz bir şey var mı? O dönemle ilgili bilip açıklamadığınız bir şey var mı?
Başka gizli saklı bir şeyi ifşa etmek diye bir ifade de kullanmadım. Tehdit nazarıyla hiç kullanmadım. Gelecek Partisi’nin programında özgürlük ve güvenlik dengesi var. Bu benim akademik hayatımda da kullandığım bir kavram. Demokrasi özgürlükler ile güvenliğin denge içinde yaşandığı bir rejimdir. Otoriter rejimler şunu söyler. Özgürlükleri güvenlik adına erteleyebilirsiniz, yok edebilirsiniz. Terör örgütleri de her türlü güvenlik tedbirini özgürlükleri kısıtlayan bir şey olarak göstererek kamu düzenini değiştirmek isterler. Kaosla otoriter rejimler arasındaki dengeyi ve demokratik düzeni bu yolla sağlarsınız. 28 Ağustos’ta Başbakan olduğumda 1 ay sonra 68 ekim olayları patlak verdi. Sanki çözüm sürecini ben gerçekleştirdim de terörle mücadeleyi sayın Cumhurbaşkanı yürüttü gibi bir hava üretiliyor. Ak Parti çözüm sürecini kötülemek istediğinde Davutoğlu onu yapmış oluyor, HDP terörle mücadelede birilerini eleştirmek istediğinde Erdoğan yerine bana saldırıyor. Oysa çözüm süreci nasıl bir gereklilik idiyse, terörle mücadele de bir gereklilikti. Ben çözüm sürecini de terörle mücadeleyi de gerekli ve yararlı safhalar olarak yürüttüm, bundan da gocunmam.
Bizim dönemimizde de enflasyon sepetinde değişiklik yapmak istediler. ‘Olmaz’ dedim. Halk neyi kullanıyorsa o gerçeği biz gözümüzü kapatırsak göremeyiz. Enflasyon sepetini değiştirdiğiniz zaman denklem değişebilir. Ve o zamanda propaganda saikiyle istememişlerdi bunu. Dünyada değişiyor diyerek yapmak istediler ama dünyadaki enflasyon sepetini buraya uygulayamazsınız. Türk halkı neyi kullanıyorsa enflasyon sepetini ona göre kuracaksın. Realite o.
Cumhuriyet tarihinde en yüksek asgari ücret zammını 1 Ocak 2016 da yaptık. Ama enflasyona yansımadı bu, ona göre kaynak ürettik. Şimdikiler bir rakamlarla oynuyorlar, yetmiyor tek seferlik vuruşlarla vergi çıkararak para toplamaya çalışıyorlar. Bu da bütçe sistematiğini yok ediyor. Yukarıdan bütün ekonomiyi gören bir göz olduğu kanaatinde değilim. Günlük tabloyu nasıl iyi gösteririz derdindeler.
Diyorlar ki yüzde 12 enflasyon hedefimizin altında gerçekleşti. Dünyada enflasyon yüzde 1.7 gelişmiş ülkelerde. Bizim ölçeğimizdeki ülkelerde ortalama yüzde 4.7. Dünya ölçeğinin dört misli enflasyona sahibiz. Bu illüzyonist yaklaşım varken ekonomide hiç kimse çözüm bulamaz. İkincisi uluslararası sistemden kopuk bir yerde yaşamıyoruz.
Ya kapatacaksınız kendinizi dünyaya ya da dünya ekonomik sistemi içinde yaşıyorsanız ona uygun hareket edeceksiniz. Bugün Çin görünüşte Marksist ama dünya ekonomisinin dengeleri içinde oynuyor. Avrasyacılar Türkiye’yi içeri kapatalım derken Çin dünyaya açılıyor.”
https://www.abcgazetesi.com/davutoglugeriadimatmadiakpartiyetkililerinimhplileri73829