Home
14 Ağustos 2018 ( 313 izlenme )
Reklamlar

Atatürk ekonomik krizden nasıl çıktı?

Atatürk devrimlerine sımsıkı sarılmaktan ve birlik olup arı gibi çalışmaktan başka çıkış yolumuzun olmadığını devlet büyüklerimizin acilen anlamaları lazım


Yönetimimizin, her açıdan müreffeh bir toplum olabilmek için, cumhuriyet devrim ve ilkelerine geri dönmemiz gerektiğini anlaması için bizim ülke olarak başımıza daha ne gelmesi gerekiyor? Hamaset, popülizm ve din sömürüsüne dayalı siyaset tarzı Türkiye’de artık tıkandı. Bu tarzın söyleyecek bir sözü, savunacak bir iddiası da kalmadı. Bizim, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunu izlemekten başka kurtuluşumuz yok ve buna yarın değil şimdi başlamamız lazım. Bu yol ne? Bilim ve akıl ışığında aydınlanmış, fikri ve vicdanı hür bireylerden oluşan, tam bağımsız bir Türkiye…

Tam bağımsız olabilmek için en başta iktisadi olarak bağımsız olmamız lazım. Değiliz, gırtlağımıza kadar borç içindeyiz…

GELECEK NESİLLERİN HAKLARINI YİYEREK REFAH SÜREN BİR TOPLUM AYAKTA KALAMAZ

Lozan’da 560 yıllık kapitülasyonlar cumhuriyetin kurucu kadrosunun büyük mücadelesi sonucu kaldırıldı. Kapitülasyonların, bilimden uzaklaşan Osmanlıyı ne hale getirdiğini bilen bu kadro o yüzden dış borçlanmaya karşıydı. Kaynakları kısıtlı olan ülkemizin tek kalkınma umudunun bilime dayalı eğitim olduğunu biliyorlardı ve onca sıkıntıyarağmen borçlanmaktan kaçındılar. Osmanlı borçlarının %70’ini üstlenen genç cumhuriyetimiz bunları alnının akıyla ödedi. 1947’ye kadar da dış borçtan uzak durmayı başardı. Mali bağımsızlık olmazsa bağımsızlık olmaz, ülkeler çöker. Satıp yiyerek ve borçlanarak olan büyüme suni bir büyümedir. Gelecek nesillerin haklarını yiyerek refah süren bir toplum ayakta kalamaz.

Atatürk şöyle der:

“Herhangi bir kişinin, yaşadıkça memnun ve mutlu olması için gereken şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Aklı başında bir adam ancak böyle davranır. Yaşamda tüm zevk ve mutluluk, ancak gelecek kuşakların onuru, varlığı ve mutluluğu için çalışmakta bulunabilir.”

Gazi Mustafa Kemal bir gerçekçiydi ve şartlar onun için umudun sınırıydı. Osmanlı sarayındaki batılılaşma sevdası Gazi ile halkın çağdaşlaşmasına dönüştü. Bu laik, uygar ve gelişmiş bir toplum hayalidir.

Cumhuriyetimiz ile başlayan bilim ve akıl ışığında başlatılan halk aydınlanması da sekteye uğradı…

ATATÜRK’E GÖRE TEK TİP DÜŞÜNCE VE İNANCI TOPLUM İÇİN ÖLÜM BELİRTİSİYDİ

Ulu önder saltanat yerine cumhuriyet, hilafet yerine laiklik ve medrese yerine okul getirdi. Aydınlanmayı halka yayabilmek için halkevleri ve köy enstitüleri gibi kolektif eğitim ve kültür kurumları hayata geçirildi. Buralarda kültür, sanat, bilim, tarım, vatandaşlık bilinci gibi olgular Anadolu halkına aşılandı. Bu kurumlar, borç aldığımız ABD’nin talimatıyla Demokrat Parti tarafından kapatıldı yerine imam hatipler çoğaldı. Daha iyi eğitim alma imkanı olmayan köy çocukları bu gerici eğitim kurumlarının kucağına itildi. Sorgulamaktan ve bilimsel düşünceden uzak nesiller yetişmeye başladı. Bu ise özünde kültürden, ahlaki yapıya kadar geniş bir yelpazede halkımızı çağdışı bırakmaya başladı. Bu durum, hamaset ve popülizmden kopamayan siyasetimizin işine geldi. Atatürk’e göre tek tip düşünce ve inancı toplum için ölüm belirtisiydi.

Yeteri kadar bilinç sahibi olamamış, çağdaşlıktan uzak toplumlar yanlışa daha rahat sürüklenir.

Gazi bununla ilgi şunları söyler:

“Bir ulus, varlığı ve hakları için tüm gücüyle, tüm düşünsel ve maddi güçleriyle ilgilenmezse, bir ulus kendi gücüne dayanarak varlığını ve bağımsızlığını sağlamazsa, şunun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz. Bireyler düşünür olmadıkça, topluluklar istenilen yöne, herkesçe iyi veya kötü yönlere sürüklenebilir. Kendini kurtarabilmesi için her kişinin geleceği ile ilgilenmesi gerekir.” 

Yarı sömürge durumuna gelen Osmanlı Devleti yıkılışa doğru giderken İttihat ve Terakki içerisinde çıkar yollar aranmış ve bu arayış “Ulusal Ekonomi” akımını doğurmuştu. Maalesef İttihat ve Terakki de bağımsızlığı Almanya gibi bir süper gücün güdümüne girerek kazanmak istedi. Bu çelişki Kurtuluş yıllarında da İngiliz veya Amerikan mandası isteme doğrultusunda devam etti. “Ekonomikve siyasal tam bağımsızlık” alanında tek kararlı ve gerçekçi tutumun Atatürk tarafından sergilendiği ve uygulamaya konulduğu gün gibi ortadadır. Emperyalizmin emelleri, diğer mağdur halklara da örnek teşkil edecek şekilde, Ulu Önder’in bu kararlı ve halkı ön plana çıkaran bu tutumu sayesinde bozuldu.

ATATÜRK DEVRİMLERİNE SIMSIKI SARILMAKTAN BAŞKA…

Eğer denildiği gibi bugün emperyalizme ve dış güçlere karşı ekonomik bir savaş içindeysek, büyük oyunu görüp bozmaya çalışıyorsak, kurtuluş için referans noktamız bellidir. Sözde “Yeni Modeller” peşinde koşmak yerine biraz eskiye bakıp Gazi ve silah arkadaşlarının deneyim ve uygulamalarından ders çıkartabilirsek üstesinden gelemeyeceğimiz sorun yoktur. Bunu görmemiz lazım. Artık şakası kalmadı. Millet ve devlet olarak bekamız buna bağlı.

Tevfik Fikret’in “Ferda” şiirinin son dizelerini hatırlatmak isterim:

“Yükselmeli, dokunmalı alnın göklere;

Doymaz insan denilen kuş yükselmelere…

Uğraş, didin, düşün, ara, bul, koş, atıl, bağır;

Durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır!”

Atatürk devrimlerine sımsıkı sarılmaktan ve birlik olup arı gibi çalışmaktan başka çıkış yolumuzun olmadığını devlet büyüklerimizin acilen anlamaları lazım...

Mehmet Ömer Dedeoğlu

https://odatv.com/ataturkekonomikkrizdennasilcikti13081842.html

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Soruşturmalar sonrası fenomenlerin 'fakirleşme' oyunu! Şaşalı lüks dolu paylaşımların yerini yer sofraları aldı Narin cinayetinde flaş gelişme: Avucunda saç ve kıl çıktı Samsun Büyükşehir Belediyesi'nden AKP’nin vakıflarına görülmemiş kıyak! Enes Kara eylemine polis müdahalesi! Gözaltılar var