Bursa Orhangazi’de Cargill’in ‘1. sınıf tarım arazisi’ üzerine kurduğu Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) üretiminin yapıldığı fabrika, doğaya ciddi zararlar veriyor. 1999’da faaliyete geçen NBŞ fabrikasının etrafı zeytin ağaçları ile çevrili. Biz de CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ile fabrikanın doğaya verdiği zararı yerinde inceledik. CHP’li Sarıbal, fabrikanın ‘hukuksuz bir şekilde kurulduğunu’ hatırlatarak başlıyor sözlerine. Sarıbal, “Fabrikaya karşı defalarca hukuk zaferi kazandık; ancak her defasında AKP kanunlar çıkartarak Cargill’in fabrikasını yasal hale getirdi” diyor ve ekliyor: “Önce yerini resmileştirdiler, öyle enteresan yasalar çıkardılar ki, metrekaresi 5 liraya satışa çıkardılar, Cargill bunu kabul etmedi, herhangi bir ödeme yapmaksızın bu yeri aldı. Düşününce insanın aklı duruyor.”
Fabrika ağır koku yayıyor
Ardından Sarıbal ile NBŞ fabrikasının yaydığı ağır kokunun ikiüç
kilometre uzaklıktan hissedildiği fark ediyoruz. Fabrikanın etrafındaki
ağaçlar ve bitkilerdeki lekelenmeler ise oldukça dikkat çekiyor.
Sarıbal, fabrikanın her yıl yeraltından 1 milyon metreküp su çektiğini
belirterek, “Bu çok ciddi bir oran” diyor. CHP’li vekil, şöyle devam
ediyor: “Burası tamamen tarım arazisiydi, 210 dönümdü, şu an ne kadar
alana yayıldılar bilmiyorum. Etrafı tamamen zeytinliklerle dolu ve
bulunduğu yer tamamen tarım ürünlerinin yetiştirildiği alanlardı.
Fabrikanın kuzey tarafı ise tamamen göl, gölle fabrikası arasında da
kivi ekimi var. Güney tarafında da zeytinlikler var. Cargill geldikten
sonra, zamanla başka kuruluşlar da burada yer buldu. Ama diğer
işletmeler, zeytinyağı fabrikaları ya da işletmeleri. Daha önce burada
hiçbir tesis yoktu, Cargill ile başladı. Asıl sorun ise şu: Cargill çok
su kullanıyor. Daha önce bir havza belirlemişlerdi, o havzadan su
çekiyorlardı. Oradan çekilen su, fabrikaya pompalanıyordu. O havza
şimdilerde kaldırıldı. O dönem, çevrelemişlerdi, ‘özel mülk’ diye… Ve 24
saat kameralarla gözetim altında tutuluyordu. Günlük altı bin ton su
kullanıyor, bu inanılmaz bir rakam. Su meselesini göz önünde
bulundurduğumuz zaman, ciddi bir su kaynağının kullanıldığını
görüyoruz.”
Su kaynakları yok ediliyor
“Burayı bilerek seçtiler” diyen Sarıbal, “Göl var ve yeraltı su
rezervleri oldukça yüksek. Fabrikanın bütün işlem aşamalarından su
kullanılıyor. Örneğin mısırın parçalanması, mısırın yıkanması, diğer
kimyasallarla fermante edilmesi gibi… Su olmadan kesinlikle NBŞ üretmek
mümkün değil. Fakat bu su kaynaklarını yok etmek demek.”
“Burada
kovanlarım var, ancak balım hep su oluyor. Neden diye düşünürken, komşu
tarlanın sahibinin balının da su olduğunu öğrendim. Sonradan anladık
ki, arılar fabrikaya gidiyormuş. Balım bu yüzden hep su oldu, ben de
çöpe attım. Oysa doğal zannediyorduk.”
Yaprakların üzerinde yapışkan madde
Sonrasında bölgedeki zeytin ağaçlarını ve bitkileri inceliyoruz. Ziraat
mühendisi olan CHP’li vekil, “Bacadan çıkan buharın zamanla
kaybedildiği düşünülüyor; ancak görmüyorlar” diyor ve şöyle devam
ediyor: “Bu bitkilerin yapraklarında viskoz tabaka oluşturuyor, bu da
zeytindeki kaliteyi azaltıyor. Yaprağı istenmeyen bir madde ile
kaplarsanız, bitkideki gelişim yeterli olmaz. Yaprağın üzerinden tatlı
yapışkan bir tabaka oluşuyor. Verim ve kalitede eksikler neden oluyor,
daha önce TMMOB ile yaptığımız çalışmalarda da gündeme getirmiştik.”
‘Fabrika büyük, biz küçük…’
Sarıbal ile fabrikanın hemen yanında bir çiftçinin çalıştığını
görüyoruz ve ziyaret etmeye karar veriyoruz. Bu yurttaş, ismini vermeden
konuşmak istiyor. Bunun nedenini ise, “Fabrika büyük, biz küçük”
sözleriyle açıklıyor. Yurttaşa, fabrikanın etkilerini soruyorum,
yanıtlıyor: “Sadece bize değil, tüm insanlara zararı var” diyor ve
ekliyor: “Ben şikâyetçi olsam ne olur. Düşünün, buranın açılışında
tarlamda çalışırken Jandarma geldi, ‘Buradan gidin’ dedi. ‘Çalışıyoruz,
nereye gidelim’ dedik. ‘Tarlanın arkasında çalışın’ dediler.”
‘Balım fabrika nedeniyle su oldu’
Yurttaş, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Geçen gün tarlamda kullanmak
üzere bidon arıyordum. Hurdadan buldum, aldığım kişi, ‘Fabrikadan bu,
içi çok yapışkan, iyice yıka’ dedi. Su ile yıkayıp temizlemeye çalıştım
olmadı, kürekle denedim, küreğin her yerini sardı o yapışkan. Sonra
düşündüm, bu bidondan çıkmayan şeker, insan vücuduna neler yapar…”
Aynı zamanda arıcılık da yapan yurttaş, sözlerini şöyle noktalıyor:
“Burada kovanlarım var, ancak balım hep su oluyor. Neden diye
düşünürken, komşu tarlanın sahibinin balının da su olduğunu öğrendim.
Sonradan anladık ki, arılar fabrikaya gidiyormuş. Balım bu yüzden hep su
oldu, ben de çöpe attım. Oysa doğal zannediyorduk.”
Türkiye’nin şeker sorunu mu vardı?
Sonrasında Sarıbal ile özelleştirilmek istenen şeker fabrikalarına dair
de konuşuyoruz. Sarıbal, “Cargill kurulmadan önce Türkiye’nin şeker
sorunu var mıydı?” diye soruyor. Sarıbal, şunları kaydediyor: “Şeker
pancarı ekimi çok yüksekti, üç milyon ton şeker pancarından şeker elde
ediyorduk, ama ne yazık ki uluslararası şirketler, bizim gibi ülkelerde
siyasi iktidarı işbirlikçi olarak kullanarak hem tarımsal anlamda hem de
insan sağlığı anlamında sömürüyorlar.”
Sarıbal, nişasta bazlı şeker
kotasının yüzde 10’dan yüzde 5’e düşürülmesini de şu sözlerle
değerlendiriyor: “Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi girişimine
tepkiler olunca bu kararı aldılar. Ancak Bakanlar Kurulu’nun kotayı
yüzde 50 oranında artırma ve azaltma hakkı var.”
Sarıbal,
Cargill’in şeker fabrikalarını özelleştirmeye götüren raporuna da
değiniyor: “Cargill anlaşmalı olarak bir rapor hazırladı: Türkiye’deki
gıda enflasyonunun nedeninin şeker pancarından elde edilen şeker olduğu,
şeker pancarı üretiminin verimsiz olduğu, Türkiye’de üretilen
şekerin,dünyadaki şekerden daha pahalı olduğu ifade edildi. Biz bunların
tümünü yalanlayarak ortaya koyduk. Şeker fabrikaları zarar etmiyor,
etmesi de mümkün değil zaten. 33 tane şeker fabrikasının sekizini
özelleştirdiler. 25 tane kamuya bağlı fabrikaya 1 milyon 300 bin ton
kota veriyorsunuz, 8 tane özel fabrikaya da 1 milyon ton kota veriliyor.
Türkiye’nin Cargill’e ihtiyacı yok!
CHP’li Sarıbal, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Türkiye’nin ne Cargill’e, ne de bu fabrikaya ihtiyacı yok!”
***
Yargı kararı tanımaz fabrika
Fabrikanın geçmişi ise hukuksuzluklarla dolu. Tarım arazisi üzerine kurulan fabrikaya karşı, geçmişte defalarca ‘ruhsat iptali’ kararları verildi. Daha sonra ise 2005’te AKP iktidarıyla yürürlüğe giren “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Yasası” kapsamında, tarım arazilerini amaç dışı ve izinsiz kullananlara metrekareye ‘5 YTL’ ödenmesi koşuluyla af getirildi. Bu kapsamda 212 bin metrekarelik alana yayılan Cargill’in ‘1 milyon 62 bin 557,40 YTL’ ödemesi gerekirken; AKP Cargill’e özel olarak, Bakanlar Kurulu kararıyla Cargill’in Orhangazi’deki arazisini “Özel Endüstri Bölgesi” ilan etti. Bu karar, para cezası kararından sadece iki gün sonra alınmıştı. Cargill’in Bursa Orhangazi’deki fabrikasındaki hukuksuzluk süreci, bugüne dek devam etti. ‘Yargı tanımaz’ fabrika, çevreyi de katletmeye devam ediyor.
https://www.birgun.net/haberdetay/birguncargillfabrikasinindogayazarariniyerindegozlemledicargilldogayadadusman210375.html