Türkiye her yıl akciğerlerinin bir bölümünü daha kaybediyor. Orman Genel Müdürlüğü'nün rakamlarına göre son 5 yılda yanan orman alanın büyüklüğü 55 bin futbol sahasına eşit. Meydana gelen bu yangınların yüzde 87'si kasıt, ihmal ve faili meçhulden oluşuyor. Orman yangınlarının çıkış sebepleri, alınması gereken önlemler, kasten orman yakanlara verilen cezalar ve yangınla mücadelede ön cephede olan itfaiyecilerin yaşadıkları sorunları araştırdık.
Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, konuyla ilgili Sözcü'ye yaptığı açıklamada Türkiye'deki orman yangınlarının yüzde 98'inin insan kaynaklı olduğunu söyledi. Ataç, “Orman Genel Müdürlüğü'nün Ormancılık İstatistikleri 20152019 yıllarını içeren verilerine göre son 5 yılda 12 bin 604 yangın çıktı ve bu yangınlarda toplam 41 bin 344 hektar (yaklaşık 55 bin futbol sahası) orman alanı yandı. Meydana gelen bu yangınların yüzde 13'ü (bin 598'i) doğal sebeplerden, yüzde 87'si (11 bin 6'sı) ise kasıt, ihmal ve faili meçhul diye nitelendirdiğimiz insan kaynaklı çıktı” diye konuştu.
Ataç'a, “Muğla’da ya da Türkiye’nin başka bir bölgesinde madene açılan orman veya tarım alanları olduğu söylentileri var. Sizin tespit ettiğiniz noktalar var mı?” diye sorduk. Ataç Muğla'da ormanlık alanların yüzde 65'inin, tarım alanlarının ise yüzde 66'sının maden tehdidi altında olduğunu ifade ediyor.
Ataç, “Örneğin; Türkiye’nin en yaşlı karaçam ormanı (250700 yaş) ve eşsiz yaban hayatı ile mutlak koruma statüsüne sahip Muğla Kartal Gölü Tabiatı Koruma Alanının tamamı madenlere ruhsatlı. Muğla’da karşı karşıya olduğumuz bu durumun Türkiye'nin diğer alanlarında da farklı olmadığını, bu alanlardaki madencilik çalışmalarını yakından takip ederek ve bilimsel bilgiler üreterek tespit ediyoruz. Yetkilileri bu konuda harekete geçmeye davet ediyoruz.” diyor.
Türkiye’de son dönemde yaşanan orman yangınları afet yönetimiyle ilgili soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Ormancılar Derneği 2. Başkanı, Orman Mühendisi Ahmet Hüsrev Özkara, Çanakkale'den Kahramanmaraş'a uzanan orman alanlarının yangına karşı riskli bir yapıda olduğunu anlatıyor. Hatay, Belen'deki yangında yerleşim yerleri ile orman arazisi arasındaki ilişkiye dikkat çeken Özkara, “Belen'de çıkan yangın, bize sitelerin ormanla iç içe inşa edildiğini, ağaç dallarının evlerin içine kadar uzandığını gösterdi. Evlerin cam, çatı, plastik borulara kadar yanma riski düşük malzemelerden seçilmesi gerekiyor, yeni bir düzene ihtiyaç var, sınır ilişkileri gözden geçirilmeli.” değerlendirmesinde bulunuyor.
Yanan ormanlık alanların büyüklüğünün gizlendiği gibi güçlü bir iddiada bulunan Özkara, “Geçen yıl ki İzmir yangınından başlarsak orada resmi olarak 550 hektarlık bir alan yandı ancak bizim tespitimiz 6 bin 600. Bu seneye bakacak olursak, 30 Ağustos'ta Ankara Nallıhan 1100 hektara yakın, Kastamonu 1000 hektarın üzerinde, Antakya'da 3000 hektarlık alan yandı. Yanan sahalar son 1 kaç ayda 6 bin hektara yakın ancak bunlar resmiyet kazanmayan bizim tespit ettiğimiz rakamlar” değerlendirmesinde bulundu.
Son yıllarda yanan ormanlık alanlar arasında imara açıldığını tespit edip etmediklerini sorduğumuz Özkara, yangın sonrası alanların imara açıldığı görüşünü paylaşmıyor. Özkara, “Bu konuda vatandaşın güveni kalmadı, yangınların ardından ev mi yapılacak maden ocağı mı kurulacak diye sorguluyor. İmar barışında da yapı kayıt belgesi alsak ev sahibi olur muyuz kanaati ne yazık ki hâlâ hâkim. Bir de şöyle bir durum var ki devlet zaten her sene yanan ormanlık alanlardan çok daha geniş bir alanı kendi eli ile imara açıyor.”
Peki yanan bir ormanlık alan ne kadar bir süre sonra eksi görünümüne kavuşur? İstanbul ÜniversitesiCerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı'nda görevli Prof. Dr. Doğanay Tolunay, yanan ormanlık alanların eski haline gelmesi için 2025 sene geçmesi gerektiğini kaydetti.
Tolunay Türkiye'de 60 civarında ağaç türü olduğunu belirtirken yanan alanın yapısına göre yenilenme süresinin değişeceğini ifade ediyor. Tolunay'a göre EgeAkdeniz bölgesinde kızılçam ormanları olduğu için bu ormanlar 2025 yıl içinde kendisini yenileyebiliyor. Profesör Tolunay, “Kızılçam, yangına uyum sağlamış bir tür, yangın sonrasında alanı koruma altına alırsak, 1 sene içinde yeniden çıkmaya başlıyor. Kızılçam'ın gövdesi yansa da tohumları yanmıyor. Makilerin de gövdeleri yanmadığı için yeşillenebiliyor. Orman ekosistemi haline gelmesi için de 2025 sene gerekli” diye konuştu.
Yanan alanı ağaçlandırmanın çeşitli yöntemleri olduğunu söyleyen Tolunay, “Birncisi fidan dikimi, ikincisi ise kızılçamların olduğu bir ormanlık alan yandıysa burada dikim yapmanıza gerek yok. Sadece dikenli tellerle koruyarak insan ve hayvan girişini engelleyebilirseniz alan kendi kendini yenileyecektir” dedi.
Küresel ısınmadan dolayı yaz aylarında 30 dereceyi aşkın sıcaklık yaşanan günlerin fazlalaştığına dikkat çeken Tolunay, iklim krizinin de orman yangınlarını tetikleyen bir faktör olduğunun altını çiziyor: “Yere düşen ağaç yaprakları çıtır çıtır hale geliyor ve ufacık bir kıvılcımda alev alabiliyor. Gelecekte, orman yangınlarının artacağı tespitini de üzülerek yapmak istiyorum.” Tolunay, ormanların giderek parçalanması ve içlerinden elektrik nakil hatlarının geçmesinin yangın esnasında hayvanların kaçmasını güçleştirdiğini de sözlerine ekledi.
Konu ile ilgili Sözcü'ye konuşan Avukat Cenk Söbe de, ormanların Anayasanın 169. maddesi kapsamında koruma altına alındığını belirterek, “Danıştay kararlarına göre, ormanlık alanlarla ilgili olarak belediyelerin İmar Kanunu uyarınca parselasyon işlemi yapılması da mümkün değildir. Ayrıca imar kanunlarımıza göre orman alanlarında DOP (Düzenleme Ortaklık Payı) alanı ayrılması da mümkün değildir” diye konuştu.
Yangınları söndürmekte kuşkusuz en büyük yük itfaiye ekiplerinin sorumluluğunda. Türkiye'de 50 itfaiyecilik okulu bulunuyor ve kadro açıklarına rağmen yeni atamalar gerektiği kadar yapılamıyor.
İtfaiye Bölümü Mezunları ve Öğrenciler Derneği Başkanı Eray Altınbaş itfaiyeciliğin meslek statüsüne bile konulmadığını belirterek, “Halkın canını ve malını korumak için kendi canlarını hiçe sayarak görev yapan itfaiye erlerinin iş yükü personel yetersizliği nedeniyle artıyor. Üstelik on binlerce itfaiye eri dışarıda atama bekliyor. Biz göreve hazırız. Devletimiz bize görev verirse, halkımızın can ve mal güvenliğini sağlamak için canımız pahasına bize verilen görevi en iyi şekilde yaparız. ” diyor.
Yangında en etkili söndürme yöntemin arazözler (ormanlar için tasarlanmış yangın söndürme araçları) olduğunu belirten Özkara, “Bu yöntem yangın öncesi çalışmalardır ve daha düşük maliyetlidir. Yer ekipleri bu noktada çok önemli, arazözlerdeki tecrübeli isimlerin rotasyon adı altında son yıllarda başka yerlere gönderildiğini görüyoruz, tecrübesiz insanlar yangını nerede keseceğini bilmiyor. Arazözlerde 56 kişi çalışması gerekirken 3 kişi gönderiyorlar, yeterli sayıda yangın işçimiz yok” dedi.
Özkara alınması gereken önlemleri ise şöyle sıraladı: “Yangın yollarının bakımlı olması lazım, yangına hassas siperlerin bakımı yapılmıyor. Yangın da çalışan personelin de hali içler acısı. Televizyonlar da isimsiz kahramanlar diye haberler çıkıyor, yerde uzanan itfaiyeci görüntüleri, perişan haldeler ama kimse sormuyor bu insanların yeterli dinlenme alanları neden yok? Geçici mekanlar oluşturulmalı, yıkanacağı dinleneceği… Yangınlar artık 56 gün sürüyor. Yangına girip yetersiz malzeme nedeniyle kaybettiğimiz çok arkadaşımız var. Bu iş artık profesyonelce yapılmalı.”
https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/dosyaturkiyedeormanlarnedenyaniyor6087425/