Ekonominin yavaşlayıp çalışan sayısının hızla düşmesi sosyal güvenlik sisteminin en kritik göstergesi olan “aktifpasif” dengesini olağanüstü düzeyde bozdu. Milyonlarca çalışanın emekliliğinin yaşa takılması pahasına yapılan sosyal güvenlik reformuna rağmen, çalışan sayısı emekli sayısından daha yavaş artınca denge tarihin en kötü seviyelerine düştü. Böylece emeklilerin gelecekteki maaşları tehlikeye girdi.
İSTİHDAM DARALDI
Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) resmi verilerine göre, 2002 yılında Türkiye'de toplam 12 milyon 8 bin kişi özel sektörde, kamuda ya da kendi işinde çalışıp SGK'ya prim ödüyor, buna karşılık SGK da çalışanlardan topladığı primlerle 5 milyon 887 bin emekliye maaş ödüyordu. Yani her 2 çalışana karşılık 1 emeklimiz bulunuyordu. Ancak ülkedeki genç nüfusa rağmen kaynaklar ağırlıklı olarak inşaata yatırılıp kalıcı istihdam yaratacak üretime yönelik yatırımlar yeterince desteklenmeyince istihdam kapıları daraldı, işsizlik kalıcı olarak artmaya başladı. Emekli sayısı her yıl düzenli arttığı için de denge her geçen gün daha kötüye gitti.
YAŞ DA YETMEDİ
Emekli sayısındaki rutin artışa karşın çalışan sayısının yeterince artmaması sosyal güvenlik sisteminde ciddi risk işaretleri oluşturmaya başladı. İstihdamı artıramayan hükümet, çareyi emekliye ayrılmayı zorlaştırmakta buldu. Bu amaçla sosyal güvenlik reformu gerçekleştirilerek emekli olma yaşı ileri tarihlere atıldı. Böylece sayıları milyonlara ulaşan emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) kitlesi oluştu. İlk işe girdikleri dönemdeki yasalara göre emekli maaşı alması gereken büyük bir kitle ya istihdamda kalarak ya da maaş almadan evinde oturarak aktifpasif dengesindeki kötüye gidişi kısmen yavaşlattı. Ancak istihdam bir türlü artırılamadığı için milyonlarca insanın yaşa takılması da dengenin riskli seviyelere inmesini önleyemedi.