Korkusuz Yazarı Ahmet Takan, Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Kurmay Albay Ümit Yalım'ın isyanını köşesine taşıdı
Deniz yetki alanlarının belirlenmesine yönelik TürkiyeLibya Mutabakat Muhtırası’nı olumlu bulduğumuzu ancak eksik yönlerinin çok olduğunu defalarca yazdık. Lozan Antlaşması’nın 12’nci maddesindeki haklarımızın büyük çoğunluğunu kaybettiğimizin altını ısrarla çizdik. Muhtıra, yangından mal kaçırır gibi Meclis’ten geçirilip BM’ye gitti. Sonrası düşünülmeden “Libya’ya asker göndeririz” naraları altında saklanan çok şey var. Yılmadan uyarılarımıza devam edeceğiz… Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, bu uğurda çok çaba sarf ediyor. Yalım, “Bir kez daha hatırlatalım; 30 Mayıs 1913 Londra Antlaşması ile Girit Adası, Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ’a verilmiş Girit’in etrafındaki 14 ada ile adacık ve kayalıklar Türkiye’nin egemenliğinde kalmıştı” dedi. Yalım, Türkiye’nin haklarını bir kez daha sıraladı; “İstiklal Savaşı’ndan sonra imzalanan 1923 Lozan Antlaşması’nın 12’nci maddesi ile Yunanistan’a Girit Adası’nın dörtte biri verilmiş, adanın etrafındaki 14 ada ile adacık ve kayalıklar Türkiye’nin egemenliğinde kalmıştı. Lozan’dan sonraki süreçte Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ, Girit Adası üzerindeki dörtte üçlük egemenlik hakkından fiilen feragat etti ve anılan pay aslına rücu ederek Türk toprağı oldu. Türk Deniz Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’ndaki haritalarda Girit Adası’nın etrafında bulunan adaların EGAYDAAK ( Egemenliği Antlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş, Ada, Adacık ve Kayalıklar) Statüsünde yani Türk egemenliğinde olduğu açıkça gösterilmiştir. 1913 Londra Antlaşması, 1923 Lozan Antlaşması ve Uluslararası Hukuk kurallarına göre Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Kıta Sahanlığı Sınırları, Gavdos Adası’nın batısından geçmekte, bölgede bulunan Çoban, Kerpe, Rodos ve Meis olmak üzere 4 Yunan adasına karasuları hakkı tanınırken Girit batısında bulunan 4 Türk adasına da sadece karasuları hakkı tanınmaktadır.” "TÜRKİYE'NİN KAYIPLARI ÇOK BÜYÜK" “Muhtıra ile Türkiye ne kazandı ne kaybetti” sorusunu ise şöyle yanıtladı Ümit Yalım; “18 Mart 2019’da BM’ye gönderilen Türk Kıta Sahanlığı sınırları, 27 Kasım 2019 Libya Muhtırası ile 1.5 boylam batıya çekilmiş ve Türkiye yaklaşık olarak 12 bin kilometrekare kıta sahanlığı kazanmıştır. Ancak sınırlı bir kazanca karşılık olarak Türkiye’nin çok büyük kayıpları vardır. Libya Muhtırası’nın kendi içinde çelişkiler var. TürkiyeLibya Kıta Sahanlığı ve MEB Sınırlandırılması için esas alınan karşılıklı kıyılar ile TürkiyeLibya Orta Hattı/Sınırı arasında çok büyük farklılık olduğu ve sınırın çok kısa tutulduğu açıkça görülmektedir. Libya Muhtırası ile Girit güneyi Türk Kıta Sahanlığı’nda petrol aramak için Yunanistan ile 2018 yılında anlaşma imzalayan Exxon Mobil, Qatar Petroleum, Total ve Hellenic Petroleum şirketlerinin önü açılmıştır. Ayrıca Türkiye, Girit Adası’nın dörtte üçü ile Girit’in etrafında bulunan 14 adayı ve 80 bin Kilometrekarelik Kıta Sahanlığını kaybetmiştir. Girit’in etrafında bulunan 5 ada daha önce 2004 yılında Yunanistan tarafından işgal edilmişti. Libya Muhtırası ile Osmanlı Devleti’nden miras kalan 9 ada daha gitti. Yunanistan’ın egemenliği altına koyulan ada sayısı 18’den 27’ye çıktı. EastMed Boru Hattı Projesi kapsamında planlanan İsrail Radarı’nın Girit’e yerleştirilmesinin önünde hiçbir engel kalmadı. "TÜRKİYE EGE DENİZİ'NE HAPSEDİLDİ" Türkiye, Erdoğan ve AKP Hükümeti eliyle Ege Denizi’ne hapsedildi. Küçük Çuha Adası’nın da Yunanistan’a verilmesiyle Ege’den çıkış tamamen Yunanistan’ın kontrolüne geçti. ” “Adaların kıta sahanlığı yoktur” söylemi ile toplumun kafası karıştırılmak istendiğine işaret eden Ümit Yalım iddialarını şöyle sürdürdü; “Üçüncü Deniz Hukuku Konferansına katılan Türk Heyeti, 1974 yılında, Ege Denizi’nin coğrafi konumu nedeniyle adalara kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge verilmemesini teklif etmiş ancak teklif kabul edilmemiştir. 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi Madde 1 ve 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi Madde 121’e göre adaların kıta sahanlığı vardır. Her iki sözleşme Türkiye tarafından imzalanmamış ancak sözleşme kurallarına uygun hareket edilmiştir. Türk Deniz Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Ecevit Erbakan Hükümeti tarafından Ege Denizi’ndeki Türk Adaları’nın kıta sahanlığı esas alınarak TPAO’ya ruhsat verilmiş ve kıta sahanlığı sınırı 24 derece boylamından geçirilmiştir. Türkiye, 2011 yılında KKTC ile Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması imzalamış ve 2 Aralık 2019’da Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan harita ile hem KKTC’nin hemde GKRY’nin kıta sahanlığını kabul ve deklare edilmiştir. Yani adaların kıta sahanlığı olduğu resmi olarak kabul edilmiştir Kıta Sahanlığı sınırlarının belirlenmesinde hem ana kıta hem de adaların kıta sahanlığı esas alınmalıdır. Libya Muhtırası ile kıta sahanlığını ana kıtaya göre belirleyen Türkiye, Girit Adası’nın dörtte üçü ile Girit’in etrafında bulunan 14 adayı ve 80 bin Kilometrekarelik Kıta Sahanlığı’nı kaybetmiştir. Adalar (Ege) Denizi’nde de Kıta Sahanlığı sınırlarının belirlenmesinde de hem ana kıta hem de adaların kıta sahanlığı esas alınmalıdır. Aksi halde Türkiye 1 adayı ve 20 bin Kilometrekarelik Kıta Sahanlığını kaybeder.”
http://www.haberyuzdeyuz.com/politika/erdoganineliyleegede9adamizdahagittih27930.html