Ergenekon davasının FETÖ’den tutuklu savcısı Mehmet Murat Dalkuluş’un, koronavirüs salgını nedeniyle ali kontrol şartıyla tahliyesine karar verildi.
Savcılık, 28. Ağır ceza Mahkemesinin bu kararına itiraz etti. İtirazda Mehmet Murat Dalkuş’un uzun süre firarda bulunup 22 Ekim 2019 tarihinde yakalandığına dikkat çekilti. Kaçma şüphesine vurgu yapıldı.
HSK tarafından meslekten ihraç edilen ve hakkında kırmızı bülten çıkarılan Mehmet Murat Dalkuluş 6 ay önce İstanbul Esenyurt ilçesinde bulunan özel bir sitede yakalanmıştı.
2 AYLIK TAKİP SONUCU YAKALANDI
Dalkuş, Ergenekon Davası'na bakan hakim ve savcıların yargılama aşamasında ihmal ve kusurlarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında hakkında dava açılan hakim ve savcılar arasındaydı. Kırmızı bültenle aranırken İstanbul İl Jandarma Komutanlığı ekipleri tarafından 2 ay süren çalışma sonucunda Esenyurt'taki 2 bin 300 konutlu özel bir sitede yakalanan Dalkuş, çıkarıldığı mahkemede, Ergenekon davasında kumpas olmadığını öne sürmüştü.
"İŞGÜZAR BİR KÖYLÜM İHBAR ETTİ"
Dalkuş mahkemede şunları söylemişti:
“Elimde evraklarımın bulunduğu bir poşetle bekledim. Kimse beni arayıp sormadı. Anneme, yakınlarıma ‘bu adam nerede?’ diye soran olmadı. Teslim olacağımı söylemiştim. İşgüzar bir köylüm bu nasıl olsa teslim olacak deyip, bir kaç kuruş da para alırım düşüncesi ile beni ihbar etti sanırım. Hiçbir zaman kaçmadım. Kolluk görevlileri Ataköy’deki lojmandan başka bir yere gitmediler. İfadeye gitmemem yargılamanın gecikmesine de neden olmadı” dedi.
BARIŞLAR İÇERİDE FETÖ'CÜLER DIŞARIDA
KRT TV Genel müdürü, gazeteci Adnan Bulut Twitter hesabından karara tepki gösterdi. Ergenekon kumpası mağdurlarından olan Bulut Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Haber Müdürü Barış Terkoğlu'nun hapiste tutulduğunu hatırlatarak, "Yok artık. Ergenekon kumpas davasının sözde savcısı Murat Dalkuş'u tahliye ediyorlar.Odatv davasının ergenekon dosyasıyla birleştirilmesi konuşulurken bu savcı, "Soner'le adamları gelsin de analarını .." dediğini duymuştu bu kulaklar. Şimdi Barışlar içerde, fetöcü savcı tahliye" dedi ve şu kararı paylatı:
Bulut bir sonraki paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
Fetullahçı sözde savcı Murat Dalkuş'un yattığı süre yalnızca 6.5 ay! Yüzlerce insanın hayatını kararttı. Kumpas davalarında 18 kişi yaşamını yitirdi. Ama o şimdi özgür. Adaletini sevdiğimin Türkiye'si!
40 GÜNDÜR İDDİANAME YAZILMADI
Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Odatv Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Yeniçağ Gazetesi yazarı Murat Ağırel, gazeteci Hülya Kılınç, Yeni Yaşam gazetesinden Ferhat Çelik ve Aydın Keser'in tutukluluğunun üzerinden yaklaşık 40 gün geçti. Hala iddianame hazırlanmadı.
Avukat Celal Ülgen, ortada işlenmiş suç olmadığına dikkat çekerken, Avukat Hüseyin Ersöz ise "İfade hürriyetinin kapsamında kalan bir haber" değerlendirmesinde bulundu.
Avukat Kazım Yiğit Akalın, salgına karışılık tutuklu durumda olanların işlemlerinin aksatılmayacağına dair yapılan açıklamayı hatırlattı.
Avukat Serkan Günel, salgın nedeniyle iddianamenin bir an önce hazırlanması gerektiğine işare etti.
Avukat Ziya İlker Göktaş zarar görenin sadece Barışlar değil hukuk sistemi olduğunu belirtirken Avukat Fuat Selvi asıl amacın gözdağı vermek olduğunu söyledi.
Odatv'de yer alan haber şu şekilde:
‘PEŞİN CEZAYA DÖNÜŞTÜRDÜLER’
Av. Celal Ülgen tutukluluğun cezaya dönüştürüldüğünü ifade ederek şu ifadeleri kullandı:
“Tutuklama olduğuna göre kuvvetli suç şüphesini gösteren delillerin tümü toplanmış demektir.
O halde 40 gündür neden iddianame hazırlanmadı. Çünkü bizde yeni kuşak hukukçular türedi ve bunlar tutuklamayı "öne alınmış ceza" ya da "peşin ceza" dediğimiz bir yönteme dönüştürdü.
Bunun sonucu olarak da iddianameler kasıtlı olarak geciktiriliyor ve nerede ise öngörülen cezanın bir kısmı tutuklu olarak çektiriliyor.
Bizim talebimiz iddianamenin biran önce hazırlanması ve iddianameden dayanaklarının ve kanıtların irdelememize açılmasıdır. Ancak bu şekilde tam ve eksiksiz bir savunma hakkından söz edilebilecektir.
Şu anda kör dövüşü yapmaktan öteye gidemiyoruz. MİT Kanunu’na muhalefet sözcüğü ayrıntılı bir savunma yapma olacağı vermiyor. Bize göre ortada işlenmiş bir suç yok. Şehit düşmüş bir Met mensubunun hangi kimliğini, nerede görev yaptığını hangi görevleri yaptığını söyleyen bir haber yok. Bir şehit, bir cenaze, bir mezarlık var. Bunun da haber değeri var.
Üstelik nerede ise 1000 kişi bu işin haberini 19 Şubattan başlayarak yapmış. Odatv'nin yaptığı haber 4 Martta. Bu paylaşımların tümünü dilekçemiz ile sunduk.
Barışların ve Murat Ağırel'in ve Hülya Kılınç'ın bu salgında zarar görmemesi için suçsuz günahsız yattıkları bu cezaevinden önce ve hemen tahliyesini sonra da iddianamesinin hazırlanmasını istiyoruz”
‘HUKUKÇULAR SESLERİNİ YÜKSELTMELİ’
Tüm hukukçuların bu haksız tutuklamanın karşısında seslerini yükseltmeleri gerektiğini ifade eden Av. Hüseyin Ersöz suçlamanın Basın Kanunu kapsamında olduğunun da altını çizdi:
“Barış'lar ve diğer dört gazetecinin bir ayı aşkın bir süredir tutuklu tutulması hukuken ve vicdani olarak sorunlu bir durumdur. Bu konudaki hukuki düzenlemeler açıkken, bir gün dahi özgürlüklerinin kısıtlanması yasadışıdır. Diğer yandan suçlamanın Basın Kanunu kapsamında olduğu tereddüt edilmeyecek kadar açıktır. Kanunda iddianamenin hazırlanması konusunda yasal süre de belirtilmiştir. Diğer yandan suçlama konusu olan "çeyrek sayfa habere" dair araştırılacak bir konu bulunmamaktadır. Bu sebeple iddianamenin geçen süre karşısında hazırlanmamış olmasını garipsiyorum. Tüm hukukçuların elini vicdanına koyup bu haksız tutuklama ve yargılama süreçleri karşısında seslerini yükseltmeleri gerekiyor. İfade hürriyetinin kapsamında kalan bir haber metninin, uzun süreli özgürlük kısıtlamasına gerekçe gösterilmesi yürütülen soruşturmanın hukuki meşruiyetini tartışmalı hale getirmiştir. Adalet sistemimizin kapalı kapılar arkasında yürütülen soruşturmalarla, fikir insanlarının tutuklanmasından vazgeçmesi gerekiyor. Çağ dışı hukuk uygulamaları, keyfi soruşturma süreçleri bu ülkenin hukukçularına yakışmamaktadır. Gazetecilerin yaptıkları haberden kaynaklı özgürlüklerinin kısıtlanması, alınan kısıtlama kararlarıyla haklarındaki suçlamalardan habersiz şekilde cezaevlerinde tutulmaları ülke için büyük ayıptır. Vatandaşlarımız için güçlü bir hukuk sistemi yaratmalıyız. Bugün ise güçlülerin hukuk sistemi ile karşı karşıyayız. Bu yaklaşım insan haklarını yok sayan karanlık bir alandır.”
‘KOVİD19 SÜRECİNDE HIZLANDIRILMALIDIR’
Av. Serkan Günel ise KOVİD19 riskinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini belirterek “İddianame biran önce hazırlanmalı” dedi:
“Barış’ların tutuklandığı hakimliğe savcılığın hazırlamış olduğu sevk yazısı aslında başlı başına bir iddianameydi. Baştan sona hukuki hatalarla dolu olsa da bu kadar ayrıntılı bir sevk yazısı bize iddianame için eksik hiç bir bilginin olmadığını gösterdi. Dolayısıyla tutuklandıkları günden bu zamana iddianame yazılmadan geçen hiç bir günün mazereti yoktur. Her ne bekleniyorsa bu iddianame yazmaya engel değildir, mahkeme tarafından da beklenebilir. Zira tutukluluk hali hele ki KOVİD19 ortamında evveliyetle mahkemeler tarafından ele alınması gereken bir konudur Sulh Ceza Hakimlikleri’nin, hakim olamadıkları bir konu hakkında yüzeysel değerlendirmelerinin yeterli olmadığı açıktır bu nedenle bir kez daha bir an önce soruşturma savcılığı tarafından iddianamenin yazılması gerekmektedir.”
‘BARIŞ’LAR HANGİ DELİLİ KARARTACAK?’
Tutukluluğun uzamasına “Barış’lar hangi delili karartacak?” diye tepki gösteren Av. Ziya İlker Göktaş ise bu durumun kabul edilebilir olmadığı ifade etti:
“Tutukluluk, ceza yargılamasındaki en sert ve “ceza” özelliği taşıyan bir tedbirdir. Barışların 40 günden beri tutuklu olması ve tek bir haberin yargılama konusu olduğu iddianamenin hala hazırlanmamış olması kabul edilebilir olmadığı gibi, bu kadar uzun sürmesi de normal değildir. Kişinin anayasa ile güvence altına alınmış en önemli haklardan olan hürriyetini kısıtlayan tutukluluğun gerekçesi, şüpheli veya sanığın kaçmasının veya delilleri karartmasınının engellenmesidir. Şimdi şu sorular akla geliyor, Barışların savcı nereye kaçmasından şüpheleniyor ve hangi delili karartacak? Barışlar ilk defa ceza evine girmiyor. İlk defa girdiklerinde onları tutuklayan savcıların kaçtığı görülmüştür ama Barışların kaçtığı görülmemiştir. Durum bugünde aynıdır. Delil ise zaten soruşturma savcısının elindedir. Zarar gören sadece Barışlar değil, halkın adalet sistemine güvenidir.”
‘EN FAZLA BİR AY İÇİNDE İDDİANAME HAZIRLANMALIYDI’
Av. Kazım Yiğit Akalın ise kamuoyunda Barış’ların terör ya da başka bir suçtan tutukluymuş algısı yaratıldığına ama durumun böyle olmadığına dikkat çekti:
“Kamuoyunda sanki Barış’lar terör veya benzer bir suçtan tutukluymuş gibi bir algı yaratılıyor ancak sadece MİT Kanunu’nun 27/3. maddesi nedeniyle tutuklular. Bu suça ilişkin yargılama mercii olarak görevli mahkeme de İstanbul Asliye Ceza Mahkemeleri’dir.
Şu şekilde ifade etmek gerekiyor, tutuklu işlerde, üstelik çok şüphelisi olan ve karmaşık olmayan bir dosyanın en fazla bir ay içerisinde iddianamesinin hazırlanması mutattır. Bizde ise soruşturmanın başlaması üzerinden 40 gün geçmiş ve henüz iddianame yazılmamıştır. Bilindiği üzere, Adalet Bakanlığı tarafından KOVİD19 salgını olsa dahi tutuklu işlerin aksamayacağını belirtilmiştir. Diğer yandan cezaevlerinde KOVİD19 salgının görüldüğü ve yayıldığı da bizzat Adalet Bakanı tarafından açıklanmıştır. Dolayısıyla, kimsenin altında kalamayacağı bir vebal ile karşılaşmamak için, iddianamenin biran önce hazırlanmasını istiyoruz.”
‘HUKUK DIŞI BİR OPERASYON’
Av. Fuat Selvi de tutukluğu tepki göstererek tutukluluğun amacının gazetecilere de gözdağı vermek ve suskun bir toplum yaratmak olduğuna dikkat çekti:
“İddianamenin tutukluluktan 40 gün geçmesine rağmen çıkmaması normal değil. Bir haberle ilgili iddianame en fazla ikiüç gün bilemediniz bir hafta içinde çıkması gerekirdi. Ortada araştırılacak ya da toplanacak başka bir delil de yok.
Tutuklama gerekçesi yapılan suçlama hukuki değil. Ortada herhangi bir MİT mensubunun bilgileri deşifre edilmiş değil. Sırf Barış’lar, Ağırel ve Kılınç'ın burnunu sürtmek ve diğer gazetecilere de gözdağı vermek, suskun bir toplum yaratmak için yapılan hukuk dışı bir operasyon.
Kaldı ki ortada bir sır varsa deşifre olmuş sırrın korunması olmaz. Eğer bu konuda mutlaka bir suçlu yaratmak istiyorlarsa Barışlar, Murat ve Hülya'dan önce yapılan bine varan paylaşımlar var. Neden Barışlar? Neden Murat Ağırel? Neden Hülya Kılınç?
Daha önce yapılmış binlerce paylaşımdan sonra yapılanı paylaşım ya da haberde suç ve suçlu aramak halk deyimi ile öküzün altında buzağı aramaktır.
Hukuk herkese lazım.”
http://www.krttv.com.tr/gundem/ergenekoneskisavcisikoronavirusnedeniyletahliyeedildih32504.html