Taksim Dayanışması üyeleri, Gezi Parkı davasında verilen cezalar ve Bakırköy ile Silivri Cezaevleri’ndeki hukuksuz koşullar gerekçesiyle bugün TMMOB İstanbul Büyükkent Şubesi’de basın toplantısı düzenledi.
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu’nun moderatörlüğünü yaptığı toplantıya İstanbul Tabip Odası Denetleme Kurulu Üyesi Dr. Nazmi Algan, avukat Evren İşler, TMMOB İstanbul Şube Başkanı Esin Köymen ile Gezi Parkı davası kapsamında tutuklananların yakınları katıldı.
Taksim Dayanışması adına hazırlanan ortak basın açıklamasını TMMOB İstanbul Şube Başkanı Esin Köymen okudu.
Taksim dayanışması ortak açıklamasında, şu görüşlere yer verildi:
"25 Nisan’da ülkemizin demokrasi, hukuk ve adalet tarihine kara bir leke olarak geçerek ağır cezalar ve tutuklamalarla sonuçlanan Gezi davasına ilişkin gerekçeli karar sonrasında yapılan itirazı ve beraberindeki hukuki süreçleri, Bakırköy ve Silivri Cezaevleri’ndeki hukuksuz koşullan değerlendirmek, bu kurgu dava sonucu verilen sipariş kararlar karşısında adalet ve özgürlük talebimizi ısrarla dile getirmek, hukuksuzluğu şiar edinen bu karanlığa karşı sonuna kadar mücadele edeceğimizi bir kez daha hatırlatmak üzere bir araya geldik. Biliyoruz ki bu karanlık sadece kent, demokrasi ve hukuk emekçisi arkadaşlarımız Mücella Yapıcı’yı, Tayfun Kahraman’ı, Can Atalay’ı değil; ülkenin her kentinde yaşam alanlarına sahip çıkanları, bilimin ve hukukun izinden ayrılmadan meslek ilkelerinin gereğini yaptıkları için bu kirli rant düzenine karşı kamuyu savunanları, maden ocaklarından derelere zehir akmasın diye doğayı koruyanları, bu uğurda mücadeleyi bırakmayan demokrasi kurumlarını ve emekçilerini cezalandırmak istiyor.
Biliyoruz ki bu karanlık sadece Çiğdem Mater’i, Hakan Altınay’ı, Mine Özerden’i ve Osman Kavala’yı değil; yurttaşlık bilinciyle temel hak ve özgürlükleri savunan sivil toplum kurumlarını, bu kurumlarda daha güzel bir gelecek için karşılıksız emek veren yurttaşları, sanatçıları, düşünce insanlarını cezalandırmak istiyor. Hukuksuzluğu şiar edinen bu karanlık, Gezi direnişinden bugüne ‘özgürlüğüme müdahale etme’ diyen kadınları, biz de buradayız diyen LGBTİ+ bireyleri, baskıya ve şiddete karşı ses çıkaran milyonları, onurlu bir yaşam sürmek için emeğiyle geçinen ve alın terini sonuna kadar savunan emekçileri, barınma hakkı, özerk ve özgür üniversite için direnen öğrencileri, adalet talebini dilinden düşürmeyen anneleri cezalandırmak istiyor. Son derece açık bir biçimde bir kez daha söylüyoruz: Bu karanlığa teslim olmayacağız. Tek adam rejiminin ihtiyaçlarına göre karar veren mahkemelerin hukuksuz, tanıksız, kanıtsız, keyfi ve tutarsız kararlar aldığı bu rejim karşısında adaleti savunmaya, demokrasiyi savunmaya, en temel anayasal haklarımızı savunmaya devam edeceğiz.
Gerekçeli karar adı altında hazırlanan belge, 18’er yıl hapis ve ağırlaştırılmış müebbet gibi son derece ağır cezaları gerekçelendirememiş, aksine bu kararların meşru olmadığını, herhangi bir somut delile ve olaya dayanmadığını ispat etmiştir. Adalet sağlanmak zorundadır. Bu ülkenin yargısı, bu ülkenin mahkemeleri eşitsizliklere, vicdansızlıklara güç vermek yerine, haksız tahrik indirimiyle erkek şiddetini ödüllendirmek yerine adaleti sağlamak zorundadır. Bu ülkenin adalet kurumları, haksız yere tutuklu olan arkadaşlarımız başta olmak üzere cezaevlerinde bulunan tüm yurttaşlar için, kelepçeli muayene gibi insan onuruna ve evrensel protokollere aykırı bir şekilde gerçekleştirilen hukuksuz uygulamalara engel olmak zorundadır. Bizler, 2013’ün Haziran'ında Gezi Parkı’ndaki o rengarenk, dayanışmacı anlayışı bugüne ve geleceğe taşımaya, demokrasi için, eşitlik için, özgürlük için, geleceğimiz için adalet talebini yükseltmeye devam edeceğiz. Bu hukuksuzluk, bu keyfilik, bu adaletsizlik, bu vicdansızlık, bu düşmanlık sona erinceye kadar, arkadaşlarımız serbest bırakılıncaya kadar, dünya hukuk tarihine kara bir leke olarak girecek bu davalar geri çekilinceye kadar mücadeleye devam edecek, arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız.”
Davaya ilişkin gerekçeli kararın 620 sayfa olduğunu anımsatan avukat Evren İşler, kararın; daha önceki belgelerin kopyalanmasından ibaret olduğunu söyledi.
İşler, şunları söyledi:
“Özüne baktığımızda gerekçesi yok. Yargılamanın başından itibaren yaşadığımız şey gerekçeli kararda da görüldü. İstinaf başvurusu ve Anayasa Mahkemesi başvurusu yapıldı. Gezi’de suç olmadığını, iddia edilenlerin gerçeğe aykırı olduğunu söyledik. Henüz gönderilmedi istinaf başvurumuz. Anayasa Mahkemesi başvurusunda özellikle ölçülülüğe uyulmaması, kararın siyasi olduğunu söyleyen bir başvuru. Yasal bir yargılama olmadığını, tutukluluğun hukuksuz olduğunu söyleyen bir başvuru. Silivri ve Bakırköy, farklı sorunları var. En son Mücella ablanın yaşadığı sağlık sorunlarıyla gündeme gelen cezaevi koşullarıyla da aslında bolca uğraşıldı. Silivri’de spor hakkına çok geç ulaştılar ama Bakırköy çok daha ağırdı. Küçük bir hücrede ranzasına oturduğunda kafasını dik tutamadığı bir ortamdaydı Çiğdem ve Mücella. Çiğdem de tek başınaydı ve 60 gün böyle kaldılar. Arkadaşlarımız tutuklandığı gün her türlü hukuksuzluğa direneceklerini söylemişti ve her türlü hukuksuzluğa direnecekler.”
ANKA'dan Çağatan Akyol'un aktardıklarına göre; ortak açıklamanın ardından söz alan, Gezi Parkı davası tutuklusu avukat Can Atalay’ın babası Mustafa Atalay, “Toplumun hafızasının giderek silindiğini düşünen egemen güçler, belli bir zamana yayarak bu tür cezalarla hapislerde yatan arkadaşlarımızı unutturmak istiyorlar. Gezi özelinde ve diğer davalarda, fikri takipçisi olalım, unutmayalım, unutturmayalım. İçerden ne haber derseniz, Can özelinde, tutuklandığı gündeki direnci neyse orada da odur. Dik duruyor, sağlığı da yerindedir. Tayfun da öyledir Hakan da öyledir. Her zaman dediğim gibi dik duracağız, yılmayacağız, çoğalacağız, kazanacağız ve arkadaşlarımızı yanımıza alıp burada hep birlikte olacağız” dedi.
Gezi tutuklusu mimar Mücella Yapıcı’nın kelepçeyle muayene edilmesine ilişkin de kızı Cansu Yapıcı, annesinin geçen pazar günü BirGün gazetesindeki yayınlanan yazısından sonra Mine Özerden ve Çiğdem Mater ile kalabilecekleri, havalandırma hakkından yararlanabilecekleri bir koğuşa alındıklarını söyledi.
Cansu Yapıcı annesi Mücella Yapıcı’nın cezaevinden gönderdiği mesajını aktardı. Buna göre, Mücella yapıcı mesajında özetle "O parktaki olağanüstü direniş gelecek için bir umut olmuş ve ülkeye çekilen karanlık perdesini aralamıştır. Anayasal haklarımızın bize unutturulmaya çalışıldığının farkındayız. Gezi direnişinin yıl dönümünde, Cumartesi Anneleri’nin 900’üncü haftasında ve Onur Yürüyüşü’nde arkadaşlarımız gözaltına alındı. Demokrasiye, barışa, daha insanca yaşama hareket etmiş bir toplum, yıllar geçse de bunu unutamaz. Umudu örgütlemeye, konuşmaya, birlikte mücadele etmeye devam etmeliyiz” dedi.
Tutuklulardan şehir plancısı Tayfun Kahraman’ın eşi Meriç Demir Kahraman da “Son derece kıymetli ve verimli bir coğrafyada yaşıyor olmamıza rağmen sağlıklı yaşam hakkımızı konuşamıyoruz. Doğanın tahribatına, kentin talanına karşı duranların cezalandırılmaya çalışıldığı bir dönemdeyiz. Bu mücadelenin tutsak edilmesi tesadüf değildir. Bırakın korkmayı, geri basmayı bizim buradan çıkaracağımız ders mücadelemize daha da sarılmaktır” diye konuştu.
Daha sonra Meriç Demir Kahraman, Tayfun Kahraman ile Can Atalay’ın cezaevinden gönderdikleri ortak mesajı da okudu.
Gezi davası tutukluları Kahraman ve Atalay'ın mesajı özetle şöyle:
“9 yıldır Gezi direnişimizi karalamaya çalışanlar şimdiden bir dezenformasyona başladılar. Mahkeme kisvesi adı altında tarih tezi yazmaya çalıştılar. Türkiye’nin geleceğini karartmaya çalışan bu çaba, başarısız olmaya mahkumdur. Gezi bu memleketin sönmeyen umududur. Silivri ile yükseltmeye çalıştıkları korku duvarı bir kez daha aşılıyor. Daha önce de birçok kez söylediğimiz gibi hem tarihe mal olmuş Gezi direnişi gerçeğini yalanlarla çarpıtmaya, tersine çevirmeye hem Türkiye’nin demokratik, çoğulcu geleceğini karartmaya ilişkin bu çaba şu ana kadar başarısız olduğu gibi bundan sonra da başarısız olmaya mahkumdur. Kardeşler, ‘Silivri soğuktur’ diyenler yanılıyor; Silivri ile yükseltmeye çalıştıkları korku duvarı bir kez daha aşılıyor. Zulmedenler değil, biz kazanacağız. Adaletsizliğe ve örgütlü kötülüğe boyun eğmeyeceğiz. Birlikte mücadele edecek, birlikte kazanacağız.”
Gerçek Gündem