Danıştay 10. Dairesi, 1934 yılında Ayasofya’yı müze yapan kararı iptal etti. Bunun üzerine Ayasofya ibadete açıldı ve 24 Temmuz’da ilk Cuma namazı Ayasofya’da kılındı. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın kılıçla hutbe verip Atatürk’e lanet okumasından, Ayasofya’ya davetle namaz kılınması tepkilere neden olmuştu.
Bu tartışmaların dışında sosyal medyada paylaşılan bir fotoğraf dikkat çekti. Nur Cemaati’nin kurucu Saidi Nursi’nin öğrencisi Hüsnü Bayramoğlu da Ayasofya’ya Cuma namazı için davet edilenler arasındaydı. Hüsnü Bayramoğlu, Ayasofya’da Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’le de yan yana geldi ve fotoğraf çektirdi. Bayramoğlu ile Genelkurmay Başkanı Güler’in fotoğrafı sosyal medyada Nur Cemaati’nden isimler tarafından da paylaşıldı.
Oda Tv'nin haberine göre; Nurcu Hüsnü Bayramoğlu, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi sonrasında da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki resepsiyona davet edilmiş, burada da dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’la sohbet edip fotoğraf çektirmişti.
Nurcu Hüsnü Bayramoğlu’nun Hulusi Akar ile 2016 yılında, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler ile geçen hafta Ayasofya’da çektirdiği fotoğraflar, Gazeteci Can Özçelik’in kaleme aldığı “FETÖ Borsası” kitabını hatırlattı.
Can Özçelik kitapta TSK içindeki örgütlenen, Nur Cemaati’nin bir kolu olan Meşveret grubuna işaret etmişti. Meşveret Grubu için kitabında, “TSK içinde sadece FETÖ’nün değil aynı yöntemi izleyen başka dinci yapılanmaların da bulunduğuna dair tanık beyanları” ifadesini kullanan Can Özçelik, Nur Cemaati’nin Meşveret koluna dahil olduğunu söyleyen Deniz Ç. isimli bir yarbayın tanık ifadesine yer vermişti.
FETÖ üyeleri ile birlikte hareket ettiği dönemlerin de olduğunu söyleyen, TSK içindeki birden çok ismi kendi gruplarına dahil ettiklerini ifade eden Nur Cemaati’nin Meşveret koluna dahil Yarbay Deniz Ç., tanık ifadesinde şu ifadeleri kullanmıştı: “Uzun yıllardır Risalei Nur okurum. Ders aldığımız ya da kitaplarını okuduğumuz gruba Meşveret grubu denir. Grubun önde gelen isimleri Said Nursi’nin öğrencilerinden hayatta kalan Hüsnü Bayram’dır.” TSK içinde örgütlenen Nur Cemaati’nin Meşveret koluna dahil Yarbay Deniz Ç.’nin sözüne ettiği Hüsnü Bayram, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler ile geçen hafta Ayasofya’da, Hulusi Akar’la da Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda fotoğraf çektiren Nurcu Hüsnü Bayramoğlu’dur.
Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) işleyiş tarzını anlatırken buraya bir parantez açmakta fayda var. Bunun nedeni ise TSK içinde sadece FETÖ’nün değil aynı yöntemi izleyen başka dinci yapılanmaların da bulunduğuna dair tanık beyanlarının olması. Şimdi okuyacağınız tanık ifadesi işte bu yüzden çok dikkat çekici. 15 Temmuz 2016’da FETÖ mensuplarının darbe kalkışmasından bir ay sonra Deniz Ç. isimli yarbay tanık olarak dinlenecekti.
Meşveret grubu içerisinde yer aldığını, bu yapının önde gelen isminin ise Hüsnü Bayram olduğunu anlatan Yarbay, Meşveret grubunun FETÖ gibi olmadığını öne sürecekti. Ancak yarbayın anlattığı yöntemlere bakıldığında, bu grubun da çalışma yönteminin FETÖ’den farkı olmadığı anlaşılacaktı. Meşveret grubunun çalışma şeklini tanık yarbaydan dinleyelim: Kendim namaz ibadetimi tam olarak ve açıktan gücüm yettiğince yerine getirmeye çalışıyorum. 1,5 yıl önce izin alarak umreye gittim.
2012 yılına kadar Fethullah Gülen ile Meşveret grubu birbirlerine aykırı gruplar olarak görülmüyordu. Ancak çok yakın da değillerdi ve birlikte hareket etmiyorlardı. Ancak 2012 yılında risalelerin sadeleştirilmesi çalışması nedeniyle Meşveret grubu Fethullah grubuna ciddi itirazlarda bulundu ve net bir şekilde yollar ayrıldı. 1725 Aralık 2013 olaylarında da tamamen hükümetin yanında yer aldı ve yerel seçimlerde AK Parti’yi desteklediler. Fethullah Gülen grubu ordunun içerisinde de kendilerine muhalif olan tüm gruplarla birlikte diğer muhafazakâr grupları da tasfiye etmek için çaba sarf ettiler, iftiralar ettiler, şikayette bulundular. Benim durumumda olan 1015 kişiyi geçen yıl Genelkurmay Başkanlığı’na şikâyet ettiler. Tanımadığımız birisi şikâyet ettiği halde bütün özelimizi ayrıntılı şekilde bildirmişti. Biz bu şikâyetin onlardan geldiğini düşünmüştük.
Özellikle 1994 yılında mesleğe alınan kurmayların yüzde 80’i Fethullah Gülen grubuyla bağlantılı isimlerdi. Darbeyi gerçekleştiren grubun Fethullah Gülen yapısında olduklarını biliyorum. Dolayısıyla darbe kesinlikle bunların eseridir. Tutuklananların çoğunu net olarak tanıyorum.
Meşveret grubunun içinde S.B. adında bir astsubay ve A.A. adında bir uzman çavuş bulunduğunu açıklayan Yarbay Deniz Ç., bu kişilerin de kendisiyle birlikte hareket ettiğini ve FETÖ ile ilişkilerinin olmadığını belirterek onlara “kefil” olduğunu belirtiyor. Aralarına daha sonra bir kişinin daha katıldığını ifade eden yarbay, astsubayın eşinin kendisi sayesinde kapandığını ve beraber umreye gittiklerini de anlatıyor: S.B. isimli astsubayla son bir yıldır görev yaptığım şehirde tanıştık. Namazlı birisi olması nedeniyle tanıştık. Tanışmamıza A.A. Başçavuş vesile olmuştu. Onu grubumuza biz davet ettik. Ben onunla görüştüğümde bana Hava Harp Okulu’nun tamamını FETÖ’cülerin ele geçirdiğini söylemişti. Onu grubumuza biz davet ettik. Bizim etkimizle şu anda eşi kapandı ve son bir yıldır bütün sohbetlerimizde Fethullah Gülen grubunun yanlış yaptığını defalarca kendisiyle konuştuk.
K.C. isimli arkadaşımızı biz davet etmedik, kendisi geldi. Bu 4 kişi 1,5 yıldır beraber Meşveret grubumuzun sohbetlerine katılıyoruz ve dinliyoruz. Kur’an ve Risalei Nur okuyoruz. S.B. hakkında bir soruşturma olduğunu, gözaltına alındığını öğrendiğimiz için geçmiş olsun demeye hep beraber gittik. Meslekten uzaklaştırıldığını öğrendik ve kısa süre sonra polisler arama için geldiler. Bu sırada yine sohbetlerimize katılan sivil R.Ö. isimli arkadaşımız vardı. Bu arkadaşımız da bizim sohbetlerimizi organize eden kişidir. Sohbetleri daha çok (…) derneğinde yapıyoruz.
Yarbay, yaklaşık 4 ay sonra tekrar tanık olarak ifade verecekti. Bu sefer FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklanan askerlerin kendisi hakkında yaptığı suçlamalar da tanık yarbaya sorulacaktı. Bu ifadesinde de önceki söylediklerini tekrarlayan yarbay, 28 Şubat sürecinde ciddi sorunlar yaşadığını anlatacaktı: Ben inancımı ordu içerisinde de taviz vermeden bugüne kadar yaşamaya çalıştım, bundan sonra da gücüm yettiğince aynı şekilde yaşamaya devam edeceğim.
1994 yılında Harp Okulu’ndan mezun oldum. Okulumdaki birçok arkadaşımın o zaman Fethullah Gülen cemaati olarak bilinen, bugün FETÖ diye tanımladığımız yapıya ait olduklarını biliyorum. Bu yapı içindekilerle, kalabalık ve güçlü olduğu için dönem dönem zorunlu olarak arkadaşlıklarımız oldu, hatta bazı konularda özellikle 28 Şubat sürecinde bana yardımcı oldukları da oldu. Örneğin 1996 yılında bugün FETÖ nedeniyle ihraç edilen bölük komutanım Adem Boduroğlu ilk tayin yerimde bana muhafazakar yapım nedeniyle destek oldu. Ben ise onun Gülenci olduğunu biliyordum. Kendisi de zaten bunu bana söylemişti. Ayrıca yine 28 Şubat sürecinde hakkımda tutulan bazı tutanakları ve bilgileri Genelkurmay’a göndermediklerini, geciktirdiklerini biliyorum. O dönem böyle bir terör yapısı olmadığı için kendilerinden yardım almakta ben bir sakınca görmüyordum. Onlar da bana yardım etmekte bir sakınca görmüyordu.
Tanık yarbay, harp okulu günlerine dair de kimi bilgiler verecekti: 1986 yılında Harp Okulunda askeri liseye girdiğimde dindarlık nedeniyle öğrenci ihraçlarını duyduk. Atılanların çoğu FETÖ’cüydü. Bizim dönemimizde atılanların gittiği yerlere gidip gitmediğimiz sorularak bu konuda brifing verildi. Hatta samimi olarak yanılgıya düşenlerin bilgi vermesi halinde işlem yapılmayacağı söylendi. Bunların telkiniyle birkaç kez bu grubun bir yurduna gittiğimi ifade etmiştim. Gittiğimiz zaman yemek ikram edilmiş ve filmler izletilmişti. Bu nedenle bize bu yapının olumsuz olduğunu anlatmak için brifingler verildi, bu brifinglere devam edenlerin bir kısmı yine FETÖ nedeniyle bugün ihraç edildi. Anladığım kadarıyla bağlarını koparmamışlardı. Hatta içlerinden bir kısmı askeri okul sınavına girerken Türkçe sorularının tamamını bildiklerini söylediler. Hatta nasıl derse çalıştıklarını, sınavları kazanmaları için hangi yolları izlediklerini, o dönem işlem yapılamayacağı garantisi aldıkları için ayrıntılı olarak anlattıklarını biliyorum. Dolayısıyla sınav sorularının sızdırılması hadisesini ilk kez ben 14 yaşındayken, askeri okulda yaşadığım bu olay nedeniyle öğrenmiştim. Ordunun içerisinde soruların sızdırıldığına dair söylentiler çok dolaştı.
Benim özellikle 1994 yılında mesleğe alınan kurmayların yüzde 80’inin onlardan olduğunu biliyorum. Dolayısıyla darbe kesinlikle Fethullah Gülen grubunun eseridir. Tutuklananların çoğunu net olarak tanıyorum. 20052008 yılları arasında, tarihini tam hatırlamıyorum, Diyarbakır’da iç güvenlikle ilgili benim de katıldığım resmi bir toplantı yapıldı. Bu toplantıya katılan benim devre arkadaşımdan 10 kurmay binbaşından hepsi FETÖ grubundandı.”