Ancak hastane; hem çalışanalar için, hem de hastalar için kullanışlı değil. Her serviste gündüz iki, geceleri ise 1 hemşire bulunuyor. Bu sayı oldukça yetersiz. Çalışanlar diyalog dahi kuramıyor. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Adana Şubesi Başkanı Muzaffer Yüksel’in aktardığı bilgilere göre; bin 550’li yataklı Şehir Hastanesi açılırken, il genelinde bin 436 yataklı hastaneler kapatıldı. Üstelik kurdaki dalgalanma nedeniyle hastanenin kirası iki senede üç misli artış gösterdi.
Yüksel’in anlatımına göre, şehir hastanesinde yaşananlar özetle şöyle:
• Hastanedeki malzemeleri götürdüler: Burada Numune ile Eğitim ve Araştırma Hastanesi vardı. İki tane binada, ayrı ayrı çalışıyorlardı. 950 personelleri vardı bunların ancak tam manasıyla kapattılar bu 2 hastaneyi. Şehir hastanesine taşıdılar. İşin garibi hakları olmamasına rağmen o hastanedeki malzemeleri de şehir hastanesi taşıdılar.
• Sadece 14 yatak arttı: Bin 550 yatak açarken, bin 436 yatağı kapattılar. Yani ne oldu? Şehir hastanesiyle Adana’da 14 yatağımız arttı. Bizim karşı çıktığımız olayın biri de ulaşım çok zor. Bölgede üniversite var, arkasına stadyum açıldı. Yanı başına adliye yapıldı. Dolayısıyla günde 150 bin kişilik çekim yaratıldı ve ulaşım zorluğu ortaya çıktı.
• Kira iki senede üç misli arttı: Bu hastanelere yıllık kira ödeniyor. 2013 yılında projeyi yaparken buranın kirasını yıllık 110,5 milyon TL olarak belirliyorlar. Ama o günün şartlarında dolar 2 TL. Şimdiler kabataslak dolara altı lira desek, daha iki senede kira üç misli arttı. Çünkü burada; ‘3 ayda bir dolar ve enflasyona göre güncelleştirilir’ deniliyor.
• Tazminat ödememek için yapıyorlar: Bir de destek sağlık hizmetini onlardan satın alıyorsunuz. Nedir bunlar; röntgen, laboratuvar, sterizayon gibi şeyler… Burada kurnazlık yapmışlar, iki tane şeye karışmıyorlar. Birincisi kan nakillerine karışmıyorlar. Çünkü burası Rönesans’a ait, şirket yurtdışında olduğu için tazminat ödemeye mahkûm oluruz diye düşünüyorlar. Bir kan uyuşmazlığında insan ölebilir diyerek, buna yanaşmıyorlar. Bir de polikliniklerde doktorun yanına sekreter vermiyorlar. Bunun nedeni de tazminat ödememek. Reçete yazdıysa doktor diyecek ki; ‘bunu ben yazmadım. Söylememiştim, sekreter yazdı’. Bu yüzden vermiyorlar.
• Aldatmaca söz konusu: Hastaneyi çok büyük yapmışlar. Şehir merkezine çok da uzak sayılmaz. Ama şöyle bir şey var: Adana’nın çeşitli mahalleri var; mesela Şakirpaşa’ya 10 kilometre uzak. Doğankent’e uzak. Diğer hastanelerin belli uzmanlıklarını; çocuk, kadın doğum, kardiyolojiyi orada topladılar. Ambulans, eski hastanenin yanı başından hasta alıyor, şehir hastanesine götürüyor. Bir taraftan yüzde 79’luk oran vermedik diyorlar ama o zaman onlar niye şehir hastanesine götürülüyor? Doluluğu, ‘kaç tane tahlil yapılacak, kaç tane film çekilecek şeklinde verdik’ diyorlar. Zaten hasta gelmezse bunları isteyemezsin, burada bir aldatmaca söz konusu.
• Çalışanlar hep taşeron: Hükümet, taşeronu kadroya geçirdi güya. Ancak şehir hastanelerinde çalışanlar kadrolu çalışmıyor. Diyor ki, ben kadrolu işçi çalıştırmam, taşeron getiririm. Bu maddelerde de var. Hemşireydi, teknisyendi, doktordu taşınırken, orada kadroya geçen eski işçileri diğer hastanelere dağıttılar. Kendisi de dışarıdan taşeron alıyor. İşçi Bulma Kurumu’nun eğitim programı var ya, oralardan alıyor. Altı ay çalıştırılıyor, ‘işimize yaramadınız’ diyor. 600 kişiden yüzde 20’sini işe alıyor. Kadroyu da böyle dolduruyor.
• Hemşireler tayin istiyor: Geceleyin tek hemşire nöbet tutuyor. Bunların hepsi de tayin istiyor. Eleman eksikliğinden ve çok çalışmaktan rahatsızlar. Mesela siz bevliye doktorsunuz, servisiniz dolu. Hasta yatırmanız lazım, ancak serviste boş yatak yok. Boş servis aranıyor, diyelim ki dahiliyede boş yatak var. Hasta oraya yatırılıyor ama hemşirenin bevliye üzerine bilgisi yok. Ne olmuş oluyor? Hizmet yetersiz verilmiş oluyor.
• Yetki kimde belirsiz: Asistanın kütüphanesi bile yok. Eğitim eksikliğinden de şikayetçiler. Bir diğer konu ise yetki kimde belirsiz. Devletin koyduğu bir başhekim var, bir de şirketin müdürü var. Kan alınan laboratuvarda taşeron çalışıyor. Laboratuvar eğitimi almış mı bilmiyoruz. Bunları ileride tayin edecekler ama şimdi bunu yapamıyorlar.
• Bir uçtan bir uca yetişilemiyor: Hasta ilk bakışta bina güzel diyor. Tenkit etsem bana karşı çıkıyor ama sonra binanın içine girdiğinde bir bloktan bir bloğa gitmenin zorluğunu görüyor. Bölümler arası çok uzak, serviste de hemşireler kendisine bakamıyor. Çünkü bir uçtan bir uca yetişemiyor. Ulaşım zorluğunu söylüyor, hasta yetişemediğini randevuya.
• Alışveriş merkezi gibi: Hastanenin tam göbeği alışveriş merkezi gibi. Orada kuaförden pastacısına kadar her şey var. Kozan’dan tut çevreden gelenler var. Sabah tahlil istenmiş, öğlen çıkacak. Neticesinde mecbur orada yemek yiyecek. Üstelik her şey de çok pahalı.
• Doktorlar otoparka girmeye korkuyor: Otopark bodrum katta, kadın doktorlar gece otoparka gitmeye korkuyor. Gerçi arabayı bile bulamıyorsun. Yatırım inşaata yatırılmış zaten. Aylık 40 milyona yakın gelir sağlanıyor ama personele yeterli döner verilmiyor.
• Randevuya yetişilemiyor: Doktorların ve sağlık personelinin şikâyeti iş yoğunluğu… Bir de 2 bin sağlık personeli çalışıyor, bunun 5 bine çıkması lazım. Ulaşım zorlukları da var. Hastalar randevuya yetişemiyor. Acilde pratisyen hekimler var. Bir uzman çağırması gerekiyor, adı üstünde acil. O binanın büyüklüğünden 20 dakikadan önce gelemiyor.
***
SES Adana Şube Başkanı Muzaffer Yüksel, Adana Numune Hastanesi’nin, Şehir Hastanesi’ne taşındığını hatırlattı, hastane alanın ‘kupon arazi’ diye nitelendirildiğine dikkat çekti: “Eskiden Numune Hastanesi olan çok değerli bir yeri var. O hastaneyi tam manasıyla boşalttılar. Burası 56 bin metrekarelik bir arazi. Şu anda Adana’nın en kıymetli arazisi… Şimdi bu arazi boş… Bu dair bizim sorduğumuz şu: Bu arazi şirkete mi verilecek? AVM’ler mi yapılacak? Bunu bilemiyoruz, bekliyoruz.”
***
Adana Şehir Hastanesi’nde çalışan SES’ten Mustafa Bucak’ın aktardıklarına göre; hastanedeki sektereler de işten çıkmak istiyor. Bucak, şu çarpıcı aktarımda bulundu: “Geçen sekreterleri toplantıya çağırmışlar. Şimdi sekterlerin kıyafetleri var, aynen hostesler gibi. Yaz diye beyaz gömlek, mavi yelek ve bir de fularları var. Bir toplantı yapmışlar ve çalışanlara, ‘tüm düğmeler kapalı olacak’ demişler. Çalışanlar da demiş ki; ‘üst düğmemizi açık bırakalım ama fuları yukarı kadar çevirelim. Çünkü boynumuzu çeviriyoruz bu bizi yorar,’ Bunun üzerine ‘toplantı bitmiştir, çıkabilirsiniz’ demişler. Kadını da işten çıkarmışlar. İşte böyle bir yönetim var.”
Bucak, hastanedeki diğer sorunları şöyle özetledi:
• Eleman eksikliğinden servis kapatıldı: Tecrübe kazanmış teknisyenler aşağıya kan almaya çekiliyor; daha yeni taşeronlar tahlillerini yapıyor, röntgen çektiriliyor, fizik tedavide kullanıyor. Bir de müthiş bir hemşire eksikliği var. Bir örnek vereyim: Dört gün önce eleman eksikliği nedeninden kadın doğum servisinin biri kapatılıyor. Ama doktorların Valiliğe başvurmasından kaynaklı saat 4’te servis apar topar taşıma hemşireyle açılıyor. Yani yabancı hemşireyle açılıyor. Çok acil hemşire takviyesi lazım. Bu böyle 100200 de değil, 500 ila bin civarında olması lazım.
• Herkes başka hastanelere geçmek istiyor: Son zamanlarda çalışanlar nöbet parasını dahil alamaz hale geldiler. Döner sermaye payları, çalışanlar açısından çok düştü. Herkes başka hastanelere geçmek için dilekçe vermiş durumda. Bıraksalar hepsi gidecek.
• Sekreterlerin olmaması işi uzatıyor: Her yatağa 285 metrekarelik bir alan düşüyor. Bunlar da hem enerji israfına neden oluyor hem de hastanın ulaşılabilirliğini zorluyor. Örneğin eskiden hastaneden doktorun yanında sekreter olurdu. Şimdi sekreterleri aldılar, doktor hem kendini işini yapıyor hem de bürokratik işleri yapıyor. Böylelikle iş uzuyor.
• Görüntüleme ayrı yerde, diyaliz ayrı yerde: Hasta gidiyor kan aldırmaya ayrı bir yerde, görüntüleme ayrı yerde, diyaliz ayrı yerde, kemoterapi ayrı yerde. Düşünün ki 285 metrekarelik alan 5+1 bir eve tekabül ediyor. Hastalar bu açıdan mağdur.
• Şov bitti, yönlendirmecileri işten çıkardılar: İlk geldiklerinde lüks bir yer gibi geldi. Yönlendirmeciler vardı. Şimdi bunların hepsini çıkarttılar. 500 adımlık yerde artık tek bir yönlendirmeci var. Önceden 10 tane bulunuyordu.
• Güvenlik bir şey olsa yetişemiyor: İdareci doktor, diğerine baskı yapıyor. Çalışanların iç barışı yok. Binada güvenlikler bile çok az. 9 katlı binada bir olsa güvenlik yetişemiyor.
• Rönesans izin verirse ihtiyaçlar gideriliyor: 5555 diye çağrı merkezi açmışlar, idaresi Rönesans’a ait. Bir ihtiyacımız olsa devlet karşılamıyor. Onlar izin verirse ihtiyacımız karşılanıyor.
• Kumanda nedeniyle tartışma çıkıyor: Odalar iki kişilik, 2 hasta yatırıyor, 2 tane de televizyon koymuşlar ama bir kumanda var. O kumanda iki televizyonu değiştirebildiği için hastalar kavga ediyor.
***
Bir başka hastane çalışanı ise ismini vermek istemedi. Ama anlattıkları oldukça dikkat çekici: “Bizim sorunlarımız performans yüzünden doktorların her hastayı vakitli vakitsiz getirip ameliyata alması… Mesela nöbetlerde sürekli acil veya değil, bu hiç önemli değil sürekli nöbet sayısını artırmaya gidiyorlar. Talep açıyoruz şirkete ama her şeye açıldığında karşılanmıyor. Mesela teknik arazılar doğru düzgün giderilmiyor. Hastaya pike istiyorsunuz giderilmiyor.”