Home
27 Mart 2023 ( 38 izlenme )
Reklamlar

Hizbullah ana davası ile Erdoğan’a dava açtı, başına gelmeyen kalmadı…


Hizbullah operasyonları ve Erdoğan’a açtığı dava sonrasında itibar operasyonlarına maruz kaldı. Tüm yetkileri alınarak düz savcı olarak atandı. Binbir emekle yakalanan tetikçiler şimdilerde 'yerli ve milli cephe' olan HÜDAPAR etrafında örgütlenirken o emekliye ayrılmak zorunda kaldı. İğneyle kuyu kazarak yakaladığı tetikçilerin serbest kalmasına isyan eden Cumhuriyet Savcısı Yılmaz Aktaş, "Tüm cinayetler sabit görülerek onanmıştı. Sonu böyle olmamalıydı" dedi.


Her şey 17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul Beykoz Kavacık villalarında Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun öldürüldüğü, Şura üyesi Edip Gümüş ile tetikçi Cemal Tutar'ın sağ yakalandığı operasyonla başladı.

Örgütün bu evde ele geçen bilgisayarlara yüklü arşivinden yola çıkan polis yüzlerce Hizbullah tetikçisini yakaladı. Aralarında HüdaPar içinde aktif siyasete katılan isimerin de bulunduğu birçok kişinin de Hizbullah’a özgeçmiş raporu verdikleri ortaya çıkmıştı.

Örgütün beyin takımını oluşturan isimlerin yakalandığı operasyonların başındaki isim Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Yılmaz Aktaş'tı.

Yönettiği operasyonlarda çok sayıda tetikçi gizlendikleri hücre evlerinde yakalandı. Bizzat sorguladığı tetikçilerin verdikleri bilgiler ışığında Diyarbakır'ın Mardinkapı semtindeki Savaş Mahallesi’ndeki iki katlı evin bahçesinde yapılan kazılarda işkenceli sorgulardan geçirildikten sonra domuz bağıyla boğularak öldürülen 13 kişinin cesetlerine ulaşıldı.

Yakalanan tetikçilerin itirafları ise şok etmişti… Kaçırdıkları kişileri, kara çarşaf giydirip kadın kılığında kaçırdıklarını, ya da el ve ayaklarını bağlayıp kanepe ve buzdolabı içinde eşya taşınıyormuş görüntüsüyle mezar eve getirip sorgulayıp öldürdükten sonra evin bahçesinde üst üste gömerek üzerlerini betonla kapattıklarını söylüyorlardı.

HİZBULLAH’IN ANA ÇATI DAVASINI AÇTI

Yakalanan tetikçilerden Mehmet Varol ile Şeyhmus Kınay da Diyarbakır'ın Çınar ilçesine bağlı Pembeviran mezrasında işkenceyle sorgudan geçirip 9 kişiyi boğarak öldürdüklerini itiraf etti.

Bu bilgi üzerine savcı Yılmaz Aktaş'ın da katılımıyla çelik yelek giydirilen tetikçiler köye götürüldü. Burada cesetleri gömdükleri yeri gösteren tetikçilerin verdiği bilgiler ışığında yapılan kazılarda elbiseleriyle birlikte el ve ayaklarından zincirlenmiş 9 kişinin daha cesetlerine ulaşıldı. Savcı Yılmaz Aktaş Diyarbakır merkez ve Silvan ilçelerinde de tek kurşunlu infazlara katılan tetikçilerin yer gösterme ve tatbikat işlemlerinde bizzat yer aldı.

Geceli, gündüzlü çalışmalar sonucunda iğneyle kuyu kazarak delil toplayan savcı Yılmaz Aktaş, yer gösterme sonucu çıkarılan cesetler, tetikçilerin birbirleri aleyhine verdikleri ifadeler, cinayet itirafları ve ele geçen örgüt arşivindeki bilgi ve belgelerin de çözümünü tamamladıktan sonra Hizbullah terör örgütünün ilk çatı ana davasını açtı.

OKKAN SUİKASTI SONRASI ŞURA ÜYELERİNE OPERASYON

31 sanıklı davada aralarında Beykoz'da yakalanan Şura üyesi Edip Gümüş, tetikçi Cemal Tutar, sorgucu ve infazcı Mehmet Varol, Şeyhmus Kınay, İslamcı Feminist Konca Kuriş'i kaçırıp işkenceli sorgudan geçiren Rıfat Demir, Mehmet Veysi Özel ile DEP Milletvekili Mehmet Sincar'ın katilleri Cihan Yıldız ile Sinan Yakut'un da aralarında bulunduğu 18 sanık ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı.

Savcı Aktaş, Gaffar Okkan suikastı sonrasında seri operasyonlarla yakalanan şura üyeleri Hacı Bayancuk, Mehmet Beşir Varol ile Mehmet Sudan hakkında da ana davayla birleştirilmek üzere dava açtı.

 

ERDOĞAN'A DA DAVA AÇTI

Cumhuriyet savcısı Yılmaz Aktaş aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken Siirt'teki konuşması nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da dava açan isimdi.

Erdoğan hakkında açılan dava da, Hizbullah ana davasının görüldüğü Diyarbakır 3 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesinde görüldü ve Erdoğan eski TCK'nın 312. Maddesi uyarınca “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçundan mahkum edildi.

HSK YAPISI DEĞİŞİNCE MOBİNGE MARUZ KALDI

12 Eylül 2010'da gerçekleşen anayasa değişikliği referandumundan sonra iktidarın da desteğiyle HSK yapısında köklü değişikliğe gidildi. Önce Hakimler ve Savcılık Yüksek Kurulu olan (HSYK) adı Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) olarak değiştirildi. Ardından da 15 Temmuz sonrasında tutuklanan ve meslekten ihraç edilen birçok FETÖ'cü isim HSK üyeliğine atandı.

Bu atamaların ardından Atatürk ilkelerine bağlı Cumhuriyet savcıları ile yargıçlara karşı cadı avı başlatıldı. FETÖ tutuklusu İbrahim Okur'un başkanlığında çok sayıda yargıç unvansız olarak taşraya, birçok başsavcı ve başsavcı vekilleri de düz savcı olarak Anadolu'da farklı illere tayin edildi. Bunlardan biri de Hizbullah'ın kökünü kazıyan ve örgütün tüm eylem ve faaliyetlerini açığa çıkaran savcı Yılmaz Aktaş oldu.

Savcısı Yılmaz Aktaş, SÖZCÜ Muhabiri Özgür Cebe ile…

FETÖ'CÜ HSK ÜYELERİNİN BASKISINA MARUZ BIRAKILDI

Diyarbakır DGM'de görev süresi dolan Yılmaz Aktaş, Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği görevini yürütürken, Bakırköy Adliyesine düz savcı olarak atandı. Uzun yıllar burada basit yargılama usulüne tabi olan asliye cezalık suçlara bakan Aktaş, daha sonra Gaziosmanpaşa savcılığına atandı. Burada da müracaat savcısı olarak çalıştı.

HSK'daki FETÖ'cü yapılanma tarafından mobbing uygulamalarına maruz bırakılan savcı Yılmaz Aktaş, bu tür baskılarla emekliliğe zorlandı. Geçen yıl emekliğe ayrıldı.

Şuan İstanbul'da avukatlık yapan Aktaş, iğneyle kuyu kazarak geceli, gündüzlü çalışmalarla delil topladıklarını ve yargılanıp cezaları Yargıtay'ca onanan tetikçilerin teker teker salıverilmelerinin hukukla bağdaşmadığının altını çiziyor.

“SONU BÖYLE OLMAMALIYDI”

Aktaş SÖZCÜ’ye yaptığı açıklamada, “Davasını açtığımız isimlerin tümü serbest. Oysa bunların işledikleri onlarca cinayet ile ilgili ayrı ayrı değerlendirme ve delil toplama işlemi yaptık. Bu cinayetlerin faili olduklarında kuşku bulunmadığı için Yargıtay bu müebbet hapis cezalarını tek tek onadı. Aksi halde ‘savcının iddianamesi çürüdü’ diye beraat verebilirdi mahkemeler. Ama tüm cinayetler sabit görülerek onandı. Sonu böyle olmamalıydı” dedi.

İÇİ BOŞ TEMSİLİ MEZARLARI YIKTIRDI

Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nihat Çakar da tıpkı savcı Yılmaz Aktaş gibi itibar operasyonuna maruz bırakıldı. 17 Ocak 2000’de Beykoz operasyonuyla yurt genelinde start alan Hizbullah operasyonları, mezar evler, domuz bağları, hücre evi baskınlarını bizzat yöneten Başsavcı Nihat Çakar, terör örgütüne göz açtırmadı.

Hizbullah terör örgütü, Diyarbakır'ın Silvan ilçesine bağlı Yolaç köyü ile Çınar ilçesine bağlı Bulutçeker köyünde sözde şehitlik adı altında farklı tarihlerde farklı illerde öldürülen Hizbullah tetikçileri adına temsili içi boş sembolik mezarlar inşa ettirmişti. Her yıl dini bayramlarda içi boş mezarlar ziyaret edilerek terör örgütü propagandası yapılıyordu.

Başsavcı Nihat Çakar'ın talimatıyla içi boş bu temsili mezarlar güvenlik güçleri tarafından iş makineleriyle yıktırılmıştı. Aynı şekilde Yolaç köyündeki caminin altında kaçırılan kişilerin işkenceli sorgudan geçirilerek boğulup öldürüldüğü bir sığınak da bulunmuştu. Cami altında, içinde 10 ayrı hücre bulunan sığınak da jandarma tarafından Başsavcı Çakar'ın talimatıyla yıkılmıştı.

O EMEKLİ OLDU, SALIVERİLENLER İSE YERLİ VE MİLLİ OLDU

Başsavcı Nihat Çakar da Diyarbakır'dan sonra Bakırköy Adliyesine düz savcı yapıldı. Ardından Anadolu Adliyesi’ne düz savcı olarak görevlendirilerek, kuradan yeni göreve başlayan kıdemsiz savcıların bakabileceği evraklarla soruşturma yapması istendi.

HSK'nın itibar operasyonuna maruz bırakılan Başsavcı Çakar da emekliye ayrılmak zorunda kaldı. Bin bir emekle geceli, gündüzlü operasyonel çalışmalarla yakalanan tetikçiler ise şimdilerde yerli ve milli cephe olan HÜDAPAR etrafında örgütleniyor.

Sözcü

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Töreni kaçıran öğrenci yağmur altında tek başına İstiklal Marşı okudu! Kılıçdaroğlu'ndan 'sorulmayacak sorular' kanunu! '14 Mayıs’tan sonra bu sorular tarihe karışacak' AKP’li belediye, Meclis üyelerinin akrabalarını işe aldı! Belediye doğruladı, başkan kendisini etiketleyenleri engelledi! PTT’yi "200 Milyon TL" zarara uğratan bürokratlar terfi etti!