Kürşat Ayvatoğlu olayının ardından, AKP'de bitmek bilmeyen uyuşturucu krizlerine bir yenisi eklendi. T24'ten Tolga Şardan, köşesine yeni bir uyuşturucu skandalını taşıdı:
Siyasette; daha doğrusu AKP özelinde bir "danışman krizi"dir gidiyor.
Sosyal medya sayesinde gündeme düşen "danışman" olaylarının arka arkaya patlaması, iktidarı rahatsız eden boyuta ulaştı.
AKP'nin önde gelen isimleri, özellikle uyuşturucu kullanmak ve sağlamak iddiasıyla tutuklanan genel merkez çalışanı Kürşat Ayvatoğlu olayının sonrasında ardı ardına açıklamalar yaparak tansiyonu düşürmeye çalışıyorlar.
İktidar belki de hiç beklemediği yerden gol yedi.
Ayvatoğlu olayının sonrasında birkaç danışman konusunun daha ortaya çıkması, "dar paçalı pantolon" profiliyle siyaset yapmaya çalışan bu gençlere parti tabanının da tepki göstermesine neden oluyor haliyle.
9 Ağustos 2019 günü, Ankara Emniyeti'ne bağlı Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi'ne bağlı sivil operasyon ekipleri, Ankara'yı İstanbul'a bağlayan otoyolun Kazan ilçesi sınırlarındaki Akıncı Gişeleri'nde yaptığı araç takibinde, Ankara'ya giriş yapmak isteyen ve peş peşe seyreden iki aracı durdurdu. Yüksek modelli olan araçların birisi makam aracı görünümünde, sivil plakalı, camları koyu renk filmle kaplıydı.
Gişelerden çıktıktan sonra durdurulan her iki aracın yanına giden sivil polisler, araçlardaki kişileri indirip kimlik kontrolü yaptı, bu sırada narkotik köpeği her iki aracı incelemeye başladı. İlk araçta bir şey bulamayan narkotik köpeği, ikinci araçta bir paket buldu. Paketin içinden yaklaşık 4 kilogram ağırlığında 'skunk' adı verilen sentetik uyuşturucu çıktı.
Araçlardaki şüpheliler, Burak S. ve uyuşturucu bulunan aracın şoförü Mehmet M. gözaltına alınarak Ankara Emniyeti'ne gönderildi. Şüpheliler, sorgulanmalarının ardından Kazan Adliyesi'ne çıkarılarak tutuklandı.
Asıl kadrosu Türkiye İstatistik Kurumu'nda (TÜİK) görünen aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı'nda bir başdanışmanın makam şoförü olan Burak S., şüpheliler arasında. Burak S.'nin kullandığı aracın, başdanışmanın makam aracı olduğu ortaya çıktı.
Operasyona neden olan bilgiyi tespit eden Emniyet İstihbaratı. Başka bir olayla ilgili yapılan tespitler sonrasında savcılıkla görüşme yapılarak operasyon gerçekleştirildi.
Polis, makam şoförü Burak S.'nin dikkat çekmemek için makam aracıyla "sanki devlet göreviymiş" gibi İstanbul'a gideceğini ve asıl olarak uyuşturucu satıcılarıyla temasının olduğunu belirliyor.
Şüphelilerin HTS kayıtları üzerinde yapılan incelemelerin eldeki verilerle örtüşmesi sonucunda şüpheli makam şoförünün, suç örgütü içinde olduğu anlaşılıyor. Zaten emniyette alınan ifadelerde de olay herhangi bir soru işareti bırakmayacak biçimde aydınlatılıyor.
Yapılan ön hazırlık sırasında Burak S.'nin Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı'nın makam şoförü olduğu anlaşılıyor. Ardından, ilgili kurumlarla temas kurulduktan sonra operasyondan önce devletle olan ilişiği kesiliyor. Ve sonrasında operasyon yapılıp gözaltına alındığında ise "sıradan bir vatandaş" konumundaydı.
Suçların şahsiliği prensibinden hareketle makam şoförü kullanan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı'nın bir suçu olmadığını hukuk açısından söylemek mümkün elbette.
Ancak işin bir de bürokratik yönü var. Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki bir başdanışmanla birlikte çalışması için belirlenen devlet görevlisinin "sağlam kriterlerle" seçilmiş olması gerekir.
Son yıllarda devlette kritik görevlerde bulunanların profiline bakıldığında çoğunlukla devlete aidiyetten ziyade, dini yapılardan referans alması, dini inanç yönünden yüksek mertebede bulunması ya da kimi yüksek mevkilere yakınlık gibi parametreler öne çıkıyor. Durum böyle olunca ortaya bulunduğu konumu ve görevi istismar etmekten çekinmeyen / rahatsızlık duymayanların kendilerine yer bulduğu bir tablo çıkıyor ortaya maalesef.
https://halktv.com.tr/turkiye/iktidardabaskabirbasdanismanskandali452795h