Home
24 Nisan 2018 ( 266 izlenme )
Reklamlar

İrfan Değirmenci: ‘Atatürk’ün çocuklarıyız, umutsuzluğa yer yok’

Geçtiğimiz yıl 16 Nisan'da gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Sistemi referandumunda 'Hayır' oyu vereceğini söylediği için Kanal D'deki işinden atılan gazeteci İrfan Değirmenci, ikinci kitabı 'Herlanda'yı İnkilap Kitabevi etiketiyle okuyucularla buluşturdu. İşsiz kaldığı 1,5 yılda çıkardığı iki kitap ve tiyatro gösterisiyle çalışmalarını sürdüren Değirmenci'yle İzmir Kitap Fuarı'nda bir araya geldik, yeni kitabı Herlanda'yı, Doğan Medya'nın satılışını ve iktidarın erken seçim kararını konuştuk...


Karanlığın içinde umudunu yitirmeyenlerin ülkesi Herlanda ile başlayalım. Herlanda’nın hikayesini ve çıkış sürecini anlatabilir misiniz?
Hepimiz gibi bende epey zamandır bu karanlığın içinden nasıl çıkacağız ve bu baskıcı ortam nereye varacak diye düşünüyorum. Bakmayın eski Yeşilçam yıldızlarının Türkiye’de özgürlük problemi yok dediklerine. Her geçen gün iyileşmek yerine kötüye giden ciddi bir ifade ve basın özgürlüğü problemi ile karşı karşıyayız. Romanda doğrudan içinde yaşadığımız durumu yazmak istemedim çünkü bunu zaten her hafta köşe yazılarımda yazıyorum. Edebiyat öyle güçlü ki yıllar yıllar sonraya yazdığımız köşe yazıları, televizyonda söylediğimiz sözler hepsi uçup gidecek ama romanda yazılanlar kalıcı olacak. Ben yazının ve kurgunun ne kadar güçlü olduğunu ilk romanım ‘Bir Uyuyup Uyanalım’da fark ettim. Herlanda, benim kafamda kurguladığım bir ülkenin ismi. Önce ismi ortaya çıktı daha sonra o ülkenin durumunu şekillendirdim kafamda. Yıl 2141, büyük baskılar altında inim inim inleyen Herlanda halkının o baskıdan kurtulma mücadelesini anlattım. Yazarken ben rahatladım, okuyan da rahatlar umarım. Çünkü yazar bu kez umut aşılıyor. İlk kitabın sonunda ne oldu peki şimdi bu kahramanlara diyenler olmuştu, ikinci kitabın sonunda bunu sormayacaklar ve acaba biz de başarabilir miyiz diye düşünmeye başlayacaklar.


irfandegirmencidha

Herlanda’nın hikayesi mutlu sonla bitiyor. Sizce Türkiye’nin hikayesi nasıl bitecek?

Elbette ki Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacak. Fakat bu içinde yaşadığımız hikayenin geçmişte örnekleri var, ilk kez bizim başımıza gelmiyor bu durum. Belki bizim göğüslememiz gereken problemler daha büyük ama bunun üstesinden bir arada, yan yana, farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak görerek ve dayanışarak, omuz omuza geleceğiz ve bunun için çok bir zaman yok önümüzde. Bugün çok kıymetli, şu an çok kıymetli. Bunu başarabilirsek öykünün sonu mutlu bitecek.

‘HEPİMİZ BÜYÜK ATATÜRK’ÜN ÇOCUKLARIYIZ’

Karanlıktan aydınlığa çıkmak için sizin çözüm önerileriniz neler?
Herkesin bir mağduriyeti var. Acıları yarıştırmadan, o acılar bir daha yaşanmasın diye oturup konuşacağız. Konuşarak ve tartışarak birlikte karar vereceğiz. Ortak verilen karar doğrultusunda da birlikte adım atacağız. Bunun da tüm dünyanın yapamazsınız dediği anda ortaya konmuş ve başarıya ulaşmış bir formülü var. Antiemperyalist mücadeleyi ve bağımsızlık savaşını veren ve bunun üzerine bir de cehaletle savaşan büyük Atatürk’ün çocuklarıyız hepimiz. Dolayısıyla bizim defterimizde umutsuzluğa, karanlığa yer yok, biz cehaletle savaşı bir kez daha kazanacağız. Bunun için de hemen harekete geçerek, kavgaları, küskünlükleri bir kenara bırakarak bu içinde yaşadığımız durumun sahibi olanlardan kurtulup, yeni yol haritasını beraber çizmemiz gerekiyor.

16 Nisan referandumunda hayır oyu vereceğinizi söylediğiniz için Doğan Medya tarafından işten çıkarıldınız. Doğan Medya’nın şu an geldiği nokta için neler düşünüyorsunuz?
Umudumu koruyarak, güzel ülkem için endişelenmeye ve kaygılanmaya devam ediyorum. Çünkü o televizyonlar halkımızın büyük bir çoğunluğunun tek haber alma aracı. Zaten o televizyonlar bu yüzden ele geçiriliyor. Tabii halkımız da biraz dikkatli takip etmeli olan bitenleri. Dizilerin izleyicisi olmayı bir kenara bırakıp, artık memlekette olup bitenlerin bir takipçisi olmaya davet etmek gerekiyor onları. Aynı zamanda doğru habere ulaşmak için de bir parça emek sarf etmek gerekiyor. Tek sesin, tek rengin hakim olduğu medya yenilmeye mahkumdur. Bu tabiata aykırı bir sistem. Bakın doğada rengarenk bir uyum var ama tek renge boyamaya kalkarsanız bir yerden patlak verecektir. Medyada tıpkı böyle… Halk haber alma hakkına er ya da geç sahip çıkacaktır diye ümit ediyorum.

irfandegirmencidha3

İşten çıkartıldıktan sonraki psikolojik süreç nasıldı?

Her gün uyanır uyanmaz söylediğim bir şey var: ‘Hepimiz memleket gibiyiz.’ Aynı anda çok üzgünken, bir anda umutla dolabiliyoruz. Yıkıldık derken yıkılmadığımızı fark ediyoruz ve mücadeleye devam ediyoruz. Vazgeçmek çok kolay ama gidecek başka vatanımız yok. Burası bizim vatanımız o yüzden de moralimizi sağlam tutarak mücadele etmeye devam etmek zorundayız. Bu süreç, bu zorluklar beni daha yaratıcı kıldı. Sadece bir buçuk yıl içinde, tek kişilik gösteri yazdım ve sahnede tek başıma oynuyorum. Bunun yanı sıra iki tane roman okurla buluştu. Maalesef Türkiye’de tiyatro ya da edebiyat çok fazla halkımızın ilgilendiği ve üretim yapana çok büyük maddi olanaklar sunan mecralar değil ama çok şükür yine de soframıza koyacak bir kap çorba bulabiliyoruz.

‘BU ÜLKENİN GELECEĞİ CESUR KADINLARIN ELİNDE

Geçtiğimiz ay TBMM Başkanı İsmail Kahraman, ‘Çanakkale Etkinlikleri’ kapsamında temsil vermek üzere Meclis’e gelen tiyatro ekibindeki kadınların sahneye çıkmasını engellemişti. Geçtiğimiz günlerde ise Trakya Günleri etkinliğinde, Cumhuriyet Kadınları Korosu’nun ‘Biz Atatürk Kadınlarıyız’ ve ‘Yaşa Mustafa Kemal Paşa’ marşını söylemeleri üzerine konserleri yarıda kesildi. Bu yaşananlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu mağduriyetler birikmeye başladı ve bu durum aynı zamanda öfkeyi de içinde biriktiyor. Çünkü yapıyorlar, sonra yapmadık yalanına başvuruyorlar. Gözümüzün içine baka baka yalan söyleniyor. Fakat bunun önüne bir duvar örmek zorundayız. Bu milletin gönlündeki Mustafa Kemal Paşa sevgisini, Atatürk sevgisini ne yaparlarsa yapsınlar söküp atamayacaklar. Bu ülkenin kuruluş felsefesi elbette yeniden filizlenecek ve biz ona sahip çıkacağız. Hepimiz mağduriyet yaşıyoruz. O bahsettiğin kadınlar, İzmir Marşı’nı söylediği için mağdur edilenler, sahneye çıkarılmak istenmeyen kadınlar, işte bu ülkenin geleceği o cesur kadınların elinde.

‘BİZ GİTMEYECEĞİZ, BURADAYIZ’

Geçtiğimiz günlerde Uğur Dündar bir söyleşisinde; ”Ülkeden gidenler, yenilgiyi kabul edenlerdir” dedi. Siz ülkeyi terk edenler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Her gittiğimiz yerde onu söylüyoruz. Biz 1,5 yıldır karış karış memleketi dolaşıyoruz. 30 şehirden fazla yerde imza günleri ve oyunlar düzenledik, söyleşiler yaptık. Gördüğüm manzara karşısında bir kez daha anladım ki; başka bir vatanımız yok ve ülkeyi gerçekten sevenler, gönül verenler bu ülkede işlerin artık böyle gitmeyeceğini farkında. Yurt dışına bir şekilde çıkmak durumunda kalmış ama aklı ve gönlü hala burada olanlar da var. Oralardan burayla ilgili ahkam kesmek biraz antipatik olabiliyor. Oralardan bizlere seslenmek ve cesur olun demek biraz sevimsiz olabiliyor. Çünkü burada kalan ve cesaretle mücadele etmeye çalışanlara haksızlık oluyor. Biz gitmeyeceğiz, buradayız, vatanımıza ve çocuklarımızın geleceğine sahip çıkacağız.

ʻʻ
Sosyal medyayla hayatın gerçekliği örtüşmeyebiliyor
Sosyal medyada yazdıklarımızın büyüsüne fazla kaptırabiliyoruz kendimizi. Sosyal medyada yazılıp çizilenlere çok fazla kulak asabiliyoruz. Fakat sosyal medyayla hayatın gerçekliği örtüşmeyebiliyor. Hayatın orta yerinde göz göze bakarak, söz dinleyerek ve söz anlatarak, insanlara dokunarak ve gezerek, imkanlarımız çerçevesinde böyle mücadele etmek gerekiyor. Tabii ki sosyal medya var olmak ve görünür olmak için çok önemli ama oranın dışında da bir gerçeklik devam ediyor hayatın orta yerinde. Onu es geçmeyelim lütfen...

https://www.sozcu.com.tr/hayatim/kultursanathaberleri/irfandegirmenciataturkuncocuklariyizumutsuzlugayeryok/

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Depremden 50 saat sonra Elbistan’dan korkunç manzaralar: Kar yağdı, yardım yok Sayıştay tespit etti: AKP’li belediyeden usulsüzlük fışkırdı ABD’den Türkiye’ye yaptırım açıklaması: Devreye giriyor Sedat Peker, Ankara'ya ve Süleyman Soylu'ya seslendi!