AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından "Allah'ın lütfu" olarak değerlendirilen 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi’nden 5 gün sonra ilan edilen OHAL'in dördüncü yılı geride kaldı. 7 kez uzatılan ve toplamda iki sene süren OHAL'de seçim dahil ülkenin kaderine ilişkin çok sayıda antidemokratik uygulama yaşandı.
Kanun Hükmünde Kararnameler’in (KHK) damgasını vurduğu süreçte, KHK'lerle 125 bin 800 kamu personeli işinden edildi. Toplam 446 bin kişi hakkında adli işlem yapıldı. On binlerce dava açıldı, bu davaların yüzlercesi hala sürüyor. 30 bini aşkın kişi de cezaevlerinde bulunuyor.
OHAL ilanından sonra Barış İçin Akademisyenler bildirisini imzalayan yüzlerce akademisyen, KHK ile mesleklerinden ihraç edildi. KHK ile ihraç edilenlerin kamuda ve özel sektörde işe girişleri büyük oranda engellendi. OHAL'de yaklaşık 50 gazetenin yayın hayatı son buldu. 17 televizyon kanalı kapatıldı, mallarına el konuldu.
SİYASİLER CEZAEVİNE
Kayyum atama, siyasetçileri tutuklama gibi uygulamalar da bu süreçte "zirveyi" gördü. 89 belediyeye kayyum atanırken aralarında dönemin HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu dokuz ismin milletvekilliği sona erdi, bu isimler cezaevlerine gönderildi. Büyük bir kısmının tutukluluğu dört yıldır sürüyor.
OHAL'de toplamda 36 KHK yayımlanırken bu KHK'ler Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenemedi. Bu süreçte en önemli değişiklik ise sistem değişikliği oldu. OHAL iptal edilmeden 16 Nisan 2017'de Anayasa değişikliği referandumu yapıldı. Parlamenter demokrasi terk edildi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçildi.
AKP İSTİSMAR ETTİ
Darbe girişimi sürecinin AKP tarafından istismar edildiğini ifade eden CHP Hukuk Politikaları'ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, "İktidarın, bilerek ve isteyerek devletin tüm kılcal damarlarına yerleştirdiği, ne istedilerse verdiği, Anayasa değişikliğiyle yargıyı teslim ettiği, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi kumpaslarla Türk Silahlı Kuvvetleri'nden yurtsever subayları tasfiye ederek mensuplarını terfi ettirdiği ve aynı menzile yürüdüğü bir terör yapılanması, iktidarla yaşadığı paylaşım kavgası sonucu 15 Temmuz 2016'da bir darbe girişimine kalkıştı. Seçilmiş iktidar kim olursa olsun darbeye karşıyız. Ama bunun bir lütuf olarak kullanılmasına da karşıyız" dedi.
Darbe girişiminin ardından "FETÖ ile mücadelede her türlü desteği vermeye hazırız. Çünkü bu darbe Meclis'e de yapılmaya çalışılmıştır. Gelin Meclis'i aktif olarak çalıştıralım ve devletten bu yapıyı temizleyelim" dediklerini anımsatan CHP'li Erkek, "İktidar ne yaptı? 20 Temmuz'da OHAL ilan etti.
Sonradan anladık ki amaç FETÖ ile mücadele değilmiş. Muhalif görüşten insanlar işlerinden edildi, cezaevine yollandı, bildiriye imza attığı için akademisyenler ihraç edildi, kış lastiğinden ekonomiye hemen hemen her alanda 36 OHAL KHK'si çıkarıldı, daha ötesi demokrasiye aykırı biçimde kuvvetler ayrılığını yok eden, tek adamcı, suistimalci bir Anayasa değişikliği için referandum yapıldı" dedi.
BÜYÜK TAHRİBAT
Bu süreçte Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimi gerçekleştirildiği söyleyen Erkek, OHAL'in yıldönümünde BirGün'e yaptığı açıklamada şu tespitlerde bulundu:
"Yedi defa üçer aylığına uzatılan ve 2 yıl süren OHAL, büyük bir tahribat ve geriye gidiş dönemidir. Anayasal bir kurum olan OHAL, AK Parti iktidarının keyfî rejimi biçimine dönüştürüldü. Bu dönemi ancak rahmetli Erdal İnönü'nün 'Olağanüstü hal olağanüstü hukuksuzlukların kanun hükmüne bağlanmasıdır' sözü tarif edebilir. Bu aşamadan sonra bize çok önemli görevler düşüyor. 'OHAL dönemi bitmiştir, geride kalmıştır' diyerek tüm hukuksuzlukları kenara bırakamayız. Onlarla hukuk önünde, siyaseten ve vicdanen hesaplaşmak şart. İktidarımızda, OHAL dönemi ve hukuksuzluklarını araştıracağız. 15 Temmuz gecesi şehit olanların ailelerinin, gazilerimizin ve tüm mağdurların yaralarını saracağız. Her zaman dediğimiz gibi, her türlü darbeye karşıyız, tabii ki iktidarın yaptığı sivil darbeye de."
OHAL İKTİDARIN OYUNCAĞI OLDU
OHAL sürecinin başında büyük bir tedirginlik yaşadıklarını, AKP'nin attığı adımların beklentileri fazlasıyla karşıladığını ifade eden TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi, HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, "Hukuk ve demokrasiden uzaklaşan bir iktidar ile karşı karşıyayız. İktidarın OHAL'i istismar edeceğini tahmin ediyorduk ve maalesef doğru çıktı. OHAL iktidarın oyuncağına dönüştü. Yüz binlerce KHK'liye yapılmadı OHAL, tüm topluma, annelere, babalara, çocuklara, seçilmişlere, milletvekillerine, kadınlara yapıldı. 15 Temmuz'da bir girişim vardı ama dört yılda artçı darbeler yapıldı" dedi.
Ağır insan hakları ihlalleri ile dolu bir dönemden geçildiğini, bu sürecin henüz sona ermediğini dile getiren Gergerlioğlu, OHAL ve yaşanan hak ihlalleri ile ilgili şunları anlattı:
İktidar hak ihlallerini önemsemiyor. İnsani ve hukuki gelişmişlik endekslerinde dibe vurmuş durumdayız. OHAL mağdurlarının yakınları veya mağdurlarla alakası olmayan kesimler de OHAL'den etkileniyor. Toplumun bir kısmı 'Hak etmişler' diyerek zulümleri görmezden geldi. Bu da haksızlığın artmasına neden oldu. Elbette suçlular cezalandırılır ama ölçülü olarak cezalandırılır. Bu süreçte verilen cezalar insanların yaşamlarını sürdürmelerine engel oldu. Hem özelde hem kamuda çalışmaları yasaklandı, devlet, 'Sefalet içinde sürün, öl bana ne' dedi. Yüzbinlerce kişi cezaevlerini doldurdu, insanlar aç susuz kaldı. Yalnız KHK'liler değil anne ve babaları, çocukları kahroldu. Binlerce akademisyen işinden oldu, yargı bağımsızlığını yitirdi. Sivil ölüm, sosyal soykırım vakası oldu."
ZEKATLA GEÇİNİYORLAR
"İnsanlar zekat ve sadaka ile geçinmeye başladı. Bu süreçte mağdur olanların yüzde elliye yakını tehcir oldu. Zorla yerlerinden yurtlarından edildiler. Bu çok büyük bir tablo. İnsanlar o denli çaresiz kalmışlar ki kendi yaşam alanlarını kaybetmişler, köylerine dönmek zorunda kalmışlar. Ocaklar dağıldı, insanları kahroldu, yüzde 97 oranında ekonomik sorun yaşandı. Türkü, Kürdü, Alevisi, Sünnisi, dindarı ekonomik sorunlar yaşadı, bu insanların yüzde 87'si psikolojik olarak çöktü. Toplumun psikolojisini alt üst ettiler. Bu süreçte sağlıklı kararlar alınması nasıl beklenir ki? Bu çok açık bir şekilde Anayasa ihlali olarak değerlendirilmeliydi. Üstelik bu sürecin yargısal denetimi de olamadı. İstedikleri gibi asıp kestiler, insanların özel mülklerine bile 'çöktüler' bankalar işlemlerini engellendi. Bankada hesap açamayan insanların yaşamasını nasıl bekliyorsunuz ki? AKP'nin öç alması, rövanşist uygulamaları da geride bıraktı. OHAL, yüz binlerce insanın sivil ölümü oldu. İnsanlar şu anda hala haklarını aramak için mahkemelere gidemiyorlar. Sefil bir yaşamı tüm topluma uygulamanın anahtarı oldu OHAL. Sonra bir de OHAL Komisyonu kuruldu. İnsanlar hala kendilerine yapılan haksız, hukuksuz ihraçlardan dolayı mahkemelere başvuramıyor, komisyonun gidişatını bekliyorlar. İktidarın denetiminde olan Erdoğan'ın atadığı OHAL Komisyonu, yüzde 90 oranında insanlara hukuk dışı gerekçelerle ret yanıtını verdi. 'Yanlış iş yapıyorsunuz' dediğimizde bizlere yanıt veremediler. On binlerce insan dört yıldır mahkemeye başvurmak için hala komisyonu bekliyor. Bu nasıl kabul edilir? Bu kimin için lütuftur? AİHM bu insanlar için ülkemize çok ağır cezalar verecek ama bu bugünkülerin cebinden çıkmayacak bu paralar. Hazine'den çıkacak."
ERDOĞAN'IN TALİMATINA BAĞLI
"Siyasi iktidar, birçok düzenlemeyi Kanun Hükmünde Kararnameler yaparak hem TBMM yi etkisiz hale getirmiş hem de toplumsal yaşamın bütün alanlarını kendi ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirmiştir" diyen İYİ Parti Antalya Milletvekili Ferudun Bahşi ise şu değerlendirmeyi yaptı:
"OHAL döneminde ülkenin iç ve dış politikadaki genel siyasi atmosferi, OHAL’in kendi doğasından kaynaklanan yasaklar, keyfilikler ve hak ihlalleri artmıştır. İktidar, kendisi için tehdit olarak gördüğü kişileri OHAL’i kullanarak tasfiye etmeye çalışmış ve Anayasa, yasalar ve uluslararası hukuka göre karar vermesi gerekenler mevcut tanımlanmış görevlerini yapmak yerine, hukuki niteliği ve içeriği tartışmalı kararlar alarak keyfilik sergilemişlerdir.
OHAL keyfiliği o kadar artmıştı ki, yerel mahkemeler Anayasa Mahkemesinin ‘hak ihlali’ kararlarını bile uygulama cesaretini gösterememişlerdir. Kendi iktidarını koruyabilmek için; OHAL’i olağan rejim haline getiren, özgürlükleri askıya alan, Devletin bütçesini kendi kasası gibi kullanan, Anayasayı, yasaları ihlal eden bir iktidar ve Cumhurbaşkanı var Türkiye’de.
Anayasanın 2.maddesi 'Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir' der. Ancak ne demokrasi kaldı, ne hukuk kaldı. Hukuk ve Adalet demek; evrensel değerlere hak, hukuk ve vicdana göre hiçbir kurum ve kişiden etkilenmeden karar verebilmektir. Türkiye’de hukuk, Erdoğan’ın talimatlarına bağlanmış, siyasi iktidarın emrine girmiştir."
http://www.krttv.com.tr/gundem/7kezuzatildionbinlerceyurttasisindenolduh41165.html