İstanbul'un Fatih ilçesinde Semih Çelik isimli kişinin Ayşenur Halil'i ardından da Edirnekapı Surları'nda İkbal Uzuner'i öldürmesi 8 Ekim’de Göztepe’deki Marmara Üniversitesi kampüsü A kapısı önünde kadın cinayetlerine karşı düzenlenen eylemde protesto edildi.
Söz konusu eyleme katılan 25 öğrenciye üniversite tarafından soruşturma açtığı ortaya çıktı.
Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nail Yılmaz’ın imzasıyla öğrencilerin mail adresilerine gönderilen yazıda soruşturmaya geçekçe olarak “Ders, seminer, sınav, uygulama, laboratuvar, atölye çalışması, bilimsel toplantı ve konferans gibi çalışmaların düzenini bozmak," ve "öğrenme ve öğretme hürriyetini engelleyici veya yükseköğretim kurumlarının işleyiş ve huzurunu bozucu eylemlerde bulunmak" gösterildi.
"O EYLEME 25 KİŞİ KATILMADI, NEDEN 25 KİŞİYE SORUŞTURMA AÇILDI?"
Soruşturma açılan Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Alperen Kargıoğlu, yaşanan durumu şöyle anlattı:
"İkbal Uzuner cinayetlerinin akabinde okulumuzda 7 Ekim'de toplu bir şekilde yürüyüş organize edildi. Fakat biz o yürüyüşün yeterli olmayacağını düşünerek 8 Ekim'de kendi arkadaşlarımızla bir eylem organize ettik. Akabinde eylem hiçbir şekilde amacından sapmadan gerçekçi olduğunu düşündüğümüz sloganlarla gayet suç teşkil etmeyecek söylemlerle devam ettirdik. Polis bizden eylemi sonlandırmamızı istedi. Fakat bazı arkadaşlarımız eylemi yapmaya devam etti. Çünkü zira eylemin henüz istendiği kadar ses getiremediğini düşünüyorlardı. Ama hiçbir şekilde çevreye ve üniversitenin bir zarar verildiğini düşünmüyorum. Çünkü zaten eylem A kapısı önündeydi. Geçişlerde vesaire bir sorun yoktu. Akabinde arkadaşlarımız orada oturma eylemi yapmaya başladı. Polisler de yaka paça onları gözaltına almışlar. Bir gün sonra serbest bırakıldılar. Biz de arkadaşlarımızın yanlarında olduk. Devamında bir gün sonra 9 Ekim'de üniversitemizin İsrail'deki bir üniversiteyle ilişkisini ifşa etmeyi isteyen bir grupla beraber eylem yapıldı. İsrail üniversitesiyle ilgili eyleme ben katılmadım ama ne hikmetse katılmadığım eyleme bile soruşturma açmışlar. Dolayısıyla bu soruşturma açılan isimlerin kim tarafından verildiğini, neden verildiğinin şaibeli ve çok korkunç bir ihtimal olduğunu düşünüyorum. Zira o eyleme de diğer eyleme de yalnız 25 kişi katılmadı. Ama o 25 kişiye neden soruşturma açıldı? Bizim ne gibi bir suç teşkil eden söylemimiz ya da hareketimizi gördüler? Gerçekten merak ediyorum."
"HEM ACIYORUM HEM ÜZÜLÜYORUM"
Yaptığının herhangi bir suç teşkil etmediğini söyleyen Kargıoğlu şöyle devam etti:
"Biz sadece kadın cinayetleri için toplumda bir ses getirmek, yani bunun sorumlularına, İstanbul Sözleşmesi'ni uygulatmayanlara bir söz söylemek için orada toplandık. Ama halbuki orada hani çok radikal fikirler de öne sürmedik. Bir üniversite öğrencisi olarak yalnızca kız kardeşlerimizin neden öldüğünü, neden bunun devam ettiği, neden senelerdir bu ülkenin buna maruz bırakıldığını sorgulamak istedik. Dolayısıyla bizden yaşça büyük hocalarımızın ya da bazı devlet büyüklerinin bize neden böyle davrandığını, neden agresif bir tavırla bize yaklaştıklarını gerçekten anlamlandıramıyorum. Ülkem bu halde olduğu için gerçekten çok üzgünüm. Üniversitem bu halde olduğu için gerçekten çok üzgünüm. Yani benim yiyeceğim belki bir savunmadır, belki bir kınamadır, belki uzaklaştırmadır ama bizim bunu alıyor olmamız, yani daha 1920 yaşındaki bir kız çocuğunun ölmesinden sonra bizim bu durumun artık son bulmasını istediğimiz, çözüm getirmek istediğimiz gençler olarak bir eyleme neden bu kadar hırçın yaklaşıyorlar? Gerçekten hem acıyorum hem üzülüyorum. Umarım bu tavırlarından bir an önce vazgeçerler."
Üniversite rektörlüğüne de çağrıda bulunan Kargıoğlu, "Umarım rektörlük böyle bir şeye girişmemiştir fakat eğer yanlı, taraflı ya da bir yerlerden talimat gelerek bir şeyler yapıyorlarsa bunu derhal terk etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Çünkü asıl bu üniversitenin kaynakları biziz. Bu üniversiteyi yüceltecek olanlar, bu üniversiteyi güzelleştirecek olanlar biz öğrencileriz. Biz sözüm ona ne teröristiz ne de devlete bir zeval verecek eylemlerimiz oldu. Bence bizi sahiplenmeliler. Bizi yani bir oğulları, kızları olarak görmediler. Bizim kimsenin düşman olmadığımızı, bizim yalnızca toplumda barışı hedeflediğimize artık inanmalılar" diye konuştu.