Usta sanatçı Metin Akpınar, hakkında yürütülen hukuksuz soruşturmaya ve kendisine gösterilen desteğe dair konuştu. Akpınar düşüncelerini, “Bu beni ayakta tuttu. Beni zinde tutan odur. Mutlu oldum. 78 yaşındayım. 60 senedir kamu yararına bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Ben sana niye gergedan diyeyim, o bir metafor. Ben gene umutsuz olmamaya çalışıyorum. Özgürlük ortamı kurulmalıdır, kurulacaktır. Yeter ki halk bunu istesin, özlesin. Hem sanat olarak sanatçıdan doğruyu iyiyi talep etsin, hem siyasi otoriteden doğruyu iyiyi talep eder hale gelsin.” sözleriyle ifade etti.
Umutsuz olmadığını vurgulayan usta tiyatrocu Metin Akpınar, ‘Türkiye’nin geneline bakınca umutlu olmak olası değil…’ dedi ve “Terzi Fikri’ler, Ovacık daha çok olsaydı, başka bir ülke haline gelebilirdik.” diye ekledi.
Akpınar ayrıca, “Bizim zihin haritasını artık değiştirmemiz lazım. Bu da böyle küçük kımıldanışlarla olmaz, devrim lazım” ifadelerini kullandı.
Metin Akpınar’ın Cumhuriyet Pazar’dan Aykut Küçükkaya’ya verdiği röportajın bir bölümü şöyle:
Sanatçıları özgür olmayan bir toplumun ilerleme şansının olmadığını hem halkın hem de siyasi iradenin görmesi gerekmiyor mu?
Özgürlük çok önemli. Ama bizim ana unsurumuz Cumhuriyet diye bakıyorum ben. Nedir Cumhuriyet? Cumhurun kendi kendini yönetimi. Güzel mi? Güzel. Yeterli mi? Hayır. Takviyeler lazım. Mutlaka laik olmalı. Laik olacaksın ki Cumhuriyet yaşasın, halka malolsun, yürüsün. Yeterli mi? Hayır. Demokrasi de gelecek. Hem laik olacaksın, hem seküler olacaksın, hem eleştirel aklı kullanacaksın, hem Cumhuriyet olacaksın. Bunların hepsi de özgürlüğe bağlı. Demokrasi, dünyada, şimdilik en iyi yönetim şekli. Yarın belki o da geçilecek. Demokrasi sabit bir hedef de değil, ona yaklaştıkça uzaklaşıyor, açılıyor… Gerçekten de bir toplumun sanat damarları kesilirse, insanlar düşüncelerini özgürce söyleyemezse o toplumda sıkıntıya girileceği kaçınılmazdır. Düşünceyi engelleyemezsiniz. İnsan her şeyi düşünür. İnsan düşündüğünü söyleyebilmeli, yayabilmeli, kendisi gibi düşünenlerle örgütlenmeli, siyasi otoriteye ortak ya da aday olmalı. Bu özgürlüğün evreleri. Eğer yakın tehlike ve şiddet unsuru yoksa özgür ifadenin olması kaçınılmazdır. Şiddet ve yakın tehlike yoksa ifade özgürlüğü engellenmemeli…
Bu beni ayakta tuttu. Beni zinde tutan odur. Mutlu oldum. 78 yaşındayım. 60 senedir kamu yararına bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Televizyon programında söylediklerim benim düşüncelerim, bana silah zoruyla söyletmediler ama aşırı, abartılı, uç yorumlara gidilmesi benim kabahatim değil. Bu adam doğru söylüyor diye de yorumlanabilirdi. Uyarı görevi yapıyor, yararlanalım da denilebilirdi…. Bir de bizim toplumumuz sanatçının imgeyle, simgeyle, metaforla konuşmasına çok alışık değil. Daha sonra televizyon programlarında yorumları dinledim. Adam diyor ki; profesör, “bana gergedan dedi.” Ben sana niye gergedan diyeyim, o bir metafor. Ben gene umutsuz olmamaya çalışıyorum. Özgürlük ortamı kurulmalıdır, kurulacaktır. Yeter ki halk bunu istesin, özlesin. Hem sanat olarak sanatçıdan doğruyu iyiyi talep etsin, hem siyasi otoriteden doğruyu iyiyi talep eder hale gelsin.
– Az önce ‘umutsuz değilim’ dediniz...
Türkiye’nin geneline bakınca umutlu olmak olası değil… Bu ülke Sinop’tan İskenderun’a bir hat çekilmiş, Doğu’su terk edilmiş bir ülke. Bütün yönetimler suçludur ama genelinde Batı’nın bize dayatması da Kalkınmada öncelikli bölgeler diye bir şey çıkardılar başımıza… Son yaşadığımız Arap Baharı’nın ilk denemesiydi. Kendi ürettiğini bize satmak amaçlı bir şey. Öyle olunca bölge kalkındı, İzmir, İstanbul, Adana, Konya… İstanbul ile Şırnak arasında gayri safi milli hasılada 100 senelik uçurum ve maddi uçurum. O zaman ya göç edecek ya da kendince başka çareler arayacak. O hale geldik. Bu çok yanlış bir olaydı. İki şeye çok üzülürüm. Birincisi Muhsin Ertuğrul’un bölge tiyatroları projesi olmadı. Diğeri de rahmetli Ecevit’in köy kalkınması. Terzi Fikri’ler, Ovacık daha çok olsaydı, başka bir ülke haline gelebilirdik.