Hayat hikayesi ve başarısıyla Forbes Türkiye'ye kapak olan Cafer Mahiroğlu, 18 yaşında gittiği İngiltere'de ütücü de olmuş makineci de… Bugün ise İngiltere tekstil pazarının yüzde 7'sini yönetiyor. Ülkenin köklü giyim markalarından Select 2007'de mali krize girince şirketi satın alarak kısa sürede ayağa kaldırmayı başaran Mahiroğlu, geçen yıl kapanan eticaret sitesi Markafoni'yi 30 milyon TL'ye satın aldı. 5 yıl önce kurduğu Avrupalı Türk Markalar Birliği ile Avrupa'da 3 bini aşkın Türk iş insanını tek çatı altında toplamayı başardı. Türkiye'de açtığı fabrikalarda tekstil üreterek ihraç eden Mahiroğlu'na Türkiye'de son günlerdeki ekonomik sıkıntıyı sordum, çarpıcı çözüm önerileri sundu:
– İngiltere'de milyar dolarlık ciro yönetiyorsunuz. Başarınızın sırrı nedir?
Halktan hiç kopmadım. İngiltere'deki Türk mahallelerine gider otururum. Esnafla yemek yeriz. “Cafer Ağabey yaptıysa ben de yaptım” demeli gençler. Başarının yüzde 80'i cesarettir, inanmaktır. Türkiye'de hep kendi fabrikalarımızla üretimde varolduk. Büyükçekmece ve Keşan'da fabrikalarımız var. 1993'ten beri imalat yapıp yurtdışındaki mağazalarımıza ihraç ediyoruz.
IRKÇILIĞI YAŞADIK
– İngiltere'deki en etkin Türklerdensiniz. Bu noktaya nasıl geldiniz?
Tabiiki. Bizler Avrupa'daki ekonomik ırkçılığı dibine kadar yaşadık. Yurtdışına çıkaracağımız paralara sorgular geldi, engellendi. Ev alımlarımızda sıkıntılar oldu. İhraç ettiğimiz mallara farklı gümrükler konuldu. Birçok ekonomik saldırıdan geçtik. Ben British Home Store'u almak istediğimde “Bir Türk İngiliz markasını alıp Türk mü yapacak” dediler; aldırmadılar. Avrupa ekonomisinde kontrol bir Türk'te olmasın istiyorlar. Bu bize yıllardır yapılıyor. Oysa Avrupa'da 5 milyon nüfusa ulaşmışız. Bizim bu varlığımızı Türkiye daha verimli kullanmalı. Bize dönmeli, bizi görmeli, hissetmeli. Bizim yüreğimiz hep vatan diye atar.
YATIRIMIM ÜLKEME
– Bize dönmeli derken neyi kastediyorsunuz?
Ülkede ihracatı artırmak için siyasetçiler ve iş insanları kilometrelerce uzağa gidiyor. Ülkemizin milli gelirine bir dolar katkı için emek ve mesai harcıyorlar. Ama biz buradayız işte. Avrupa'da 5 milyonuz, niye görmüyorsunuz bizi? Bu insanların büyük kısmı Avrupa'da yaşayan iş insanları ve aileleri. Hepimizin orada kazandığı paralar Türkiye'ye geri geliyor. Bizim ülkemizden kopmama gibi bir alışkanlığımız var. Mesela ben yatırımlarımı burada yapmışım. Herkes bu ülkeden para çıkarırken biz Avrupa'da kazandığımız parayı Markafoni'ye yatırdık. 30 milyon lira ciddi bir rakam. O yüzden yurtdışındaki Türk iş insanlarının önemi çok büyük diyorum.
– Bu yüzden mi Avrupalı Türk Markalar Birliği'ni kurdunuz?
5 sene oldu kuralı ve 3 bine yakın üyesi var. Hepsi Avrupa'da ciddi yatırımları olan Türk iş insanları. Cirosu 500 milyon dolar olan da var, 100 milyon dolar olan da. En düşüğünün cirosu 2030 milyon Euro'dur. Avrupa'daki Türkler ciddi bir güç. Etiyle tırnağıyla çalışmış, biriktirdiklerini Türkiye'ye yatırmış bu insanların değerini anlamak gerek. Türkiye'de parasını kazanıp Avrupa'ya kaçıran insanlardan ayırt etmek lazım.
– Nasıl bir katkı sağlayabilirler?
Bizler Avrupa'da kazandığımız ekonomik gücü millileştirebiliriz. Bu ülke hepimizin. Şimdi Türkiye'de “Döviz bozdurun” diye çağrı yapılıyor. Avrupa'daki 5 milyon Türk'ün birikimi Türkiye'deki 80 milyon insanınkinden çok daha fazla. Bizler bu seferberliğe girmeye hazırız ama bunun önü açılmalı. Sistemin içine sokulmalıyız. 5 milyon insanın 1 milyon hane olduğunu düşünürsek, en kötü ihtimalle her hanenin 100 bin Euro'su vardır. Bu da çok büyük paralar yapar. Bunun sisteme girebilmesi lazım. Bizler hep ihmal edilmişiz. Kimisi tarikat kurmuş, paramızı almış. Kimi kooperatif kurmuş, para toplamış. Sivil toplum örgütleri toplamış. Halbuki Avrupalı Türkler üzerinde bir devlet politikası olması lazım.
Arada ciddi bir fark var. Türkiye'dekilerin vatanıyla sınanma gibi bir derdi yok. Biz orada vatanın bizim için ne ifade ettiğini çok iyi biliyoruz. Yanlış da anlaşılmasın; buradaki iş insanları kayıtsız demiyorum. Burada bir aile düşün; ne kadar doları vardır? Ortalama 10 bin. Avrupa'dakinin 100 bin dolardır. Bu parayı Türkiye'ye aktarabilmen lazım. Bunlar milyar dolarlarla ölçülebilecek düzeydedir. Herkesin banka mevduatı vardır. Bunların Türkiye'ye akması demek ekonomik krizin bitmesi demek. Bakıyoruz; Avrupa'daki vatandaşlara bir tek çağrı yapılmadı. “Siz 5 milyon bizim güvencemizsiniz, varlığımızsınız” denilmedi. 5 milyon Türk insanından bahsediyoruz. İş insanı da var ciddi boyutta. İş insanı olmayanın da hesabında en az 20 bin doları vardır. Bunlar bir Fransız, Alman, Belçika bankasında duracağına Türkiye'deki bankalarda durur. Ciddi transferler yapılır. Bu yapılabilir bir şey. Devletin çağrısı gerekli. “Size ihtiyacımız var” demesi önemli. Doğru zamanda çalınan kapı açılır.
– Avrupa'daki iş dünyası Türkiye'deki krize nasıl bakıyor?
Baskıyı hissediyorsun. Ekonominin de kendi kuralları, sinyalleri var. Ekonomik daralma Avrupa'da da var. İngiltere gibi güçlü bir ekonomi 2007'de kriz yaşamış. Türkiye'deki sıkıntı tabiiki daha ağır. En büyük kozlarımızdan biri ekonomide dışa bağımlı olmadan yaratabileceğimiz bir ekonomik sistemdi. İthal etmeden ihraç edebileceğimiz ortamı yaratmalıydık. Bu da tarımda vardı. Bunu ciddi ölçüde ihmal ettik. Tarım, hayvancılık bitti. Hayvanı ithal ediyoruz. Yakında yumurtayı ithal edeceğiz. Topraklarımız çok verimli. Üretim ekonomisine geçmemiz lazım. Milli sermaye diyoruz ya; bir kere ekonomiyi millileştirmemiz lazım. Ben Avrupa'daki Türk iş insanlarını da bu noktada önemsiyorum.
– Sizce nasıl bu noktaya gelindi?
Türkiye şu anda ekonomik bir savaş veriyor. Ekonomik saldırıdan dolayı koskoca tarihi olan 80 milyonluk bir ülke iki günde sallanıyorsa o zaman dış güçlerden ziyade içte ne yaptığıma da bakmam lazım. Bu bize bir ders olmalı. Eksikliklerimizi görmemiz lazım. Dolara bağlı ihaleler yapmayacağım mesela. Sermayemi millileştirmem lazım. Benim milli sermayem varsa bana nasıl saldırı olabilir ki? Türkiye'nin en önemli handikaplarından biri inşaat sektörü. Havayı satmaya başladığınız sürece gerçeklikten kopuyorsunuz. Dünyadaki bütün ekonomik krizlerin başı inşaattır. Senin en büyük zenginliklerin parkların, yeşil alanların, doğandır.
– Kriz devam ederse ekonomi nereye gider?
Krizlerle yaşamaya alışmışız. Doların ateşinin daha fazla sürdürülebileceğine inanmıyorum. Türkiye o kadar küçük bir ülke değil. Yansımaları geniş olur. Bu iş bir şekilde çözülür. Devamlılığı olamaz. Böyle güç günlerde ülkemizin kaynaklarını yeniden gözden geçirmenin tam zamanıdır. Dünyanın en verimli topraklarına sahibiz. O halde şimdi çiftçimizi güçlendirme zamanıdır. Seferberlik buradan başlamalı. Türkiye nelerden çıkmadı ki. Bu krizi de atlatacak.
https://www.sozcu.com.tr/2018/ekonomi/mevduatlaritasisalarkrizbiter2582787/