Yılmaz Özdil, onun için “Ne mutlu Türküm diyene ifadesinin vücut bulmuş halidir” der… İzmir'in simge aydınlarından biri. Atatürk ile birlikte olup günümüzde yaşayan son kişi: Hanri Benazus.
Benazus, 600 yıllık İzmirli bir ailenin çocuğu olarak 27 Mart 1930'da geldi dünyaya. 1988'de iş yaşamını sonlandırarak, kitap yazmaya ağırlık verdi. Hayatının unutamadığı en önemli anı Atatürk ile birlikte olduğu andı…
“İlkokul birinci sınıfa gidiyordum. Atatürk 9 Ekim 1937'de Aydın'ın Ortaklar Köyü'ne geldi. Babam incir kooperatifinde katiplik yapardı. Atatürk'ü karşılamaya gidilecek. Okur yazar üç kişi buldular. İstasyon müdürü, muhtar ve babam. Babamın eteğine yapışıp tren istasyonuna gittim.
BENİM SORUMLULUĞUM ÇOK BÜYÜK
Muhabirimiz Gökmen Ulu ile bir araya gelen Hanri Benazus, “Şu anda Atatürk ile beraber olan tek kişi benim. Bu durum benim sorumluluğumu artırdı” diyor.
Akşama doğru Atatürk'ün meşhur beyaz treni geldi. Kompartımandan tek başına indi, yalnız başına daldı köylülerin arasına. Babamın yanından kaçtım, gittim Ata'nın yanına. Atatürk bir eli ile saçlarımı okşuyor, diğer taraftan sohbet ediyordu. Konuşması bittiğinde elimden tuttu, kompartımanına götürdü, babamı da davet etti. Masaya rakı ile leblebi geldi. Karanfil kokuluydu. Ben ne kadar leblebi varsa yedim. Atatürk farkına vardı, işaret etti, yenisi geldi. İkinci kasedeki leblebileri ceplerime, üçüncüsündekileri gömleğimin altına doldurdum. Evdeki dört kardeşime de götürmek istedim. O gün bir aile reisinin çarşıdan leblebi alması lükstü.”
ATATÜRK FOTOĞRAFLARINI VATANIMA VERECEĞİM
Hanri Benazus'un Atatürk koleksiyonu, 30 bin fotoğrafa ulaştı. Koleksiyonerler bir kısmına büyük miktarlar teklif etti, bir koleksiyoncunun teklifi 20 milyon lirayı buldu. Benazus, “Satılık değil” dedi. Yurtdışında müze yapmak isteyenler oldu, “Atatürk müzeleri Türkiye'ye yakışır. Fotoğrafları vatanıma vereceğim” dedi.
Benazus Atatürk'ü, Milli Mücadele'yi, Cumhuriyet Devrimleri'ni anlattığı 100 kitap yazdı.
O günden bu yana kendimi Türk hissederim
“Çocukluğumda yaptığım bu davranışı, aradan on sene geçince sorguladım. Göz göre göre leblebilerini çalmışım” diyen Benazus sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Atatürk beni affetmiştir. Benim için en önemli safha bundan sonra başladı. Ona borçlu olduğumu anladım. Leblebi ödenir mi? Ödenir. Ama can alıcı nokta şu: Bana birçok platformda, örneğin kitap imza günlerimde, masadaki ismime bakıp ‘Sen kimsin' diye soran densizler olmuştur. ‘Türk olsaydın adın Ahmet olurdu Mehmet olurdu' derler. İşte o zaman kafamın tası atmaya başlar. Oysa Atatürk adımı sordu, ‘Hanri' dedim, soyadımı sordu, ‘Benazus' dedim, bana ‘Sen kimsin' demedi. Ben o günden beri kendimi yalnız ve yalnız Türk hissederim. O ‘Ne mutlu Türküm diyene' cümlesinin azametini benden daha iyi bilen çok az kişi vardır.” Benazus Atatürk'ü, Milli Mücadele'yi, Cumhuriyet Devrimleri'ni anlattığı 100 kitap yazdı. Şu anda yedi kitabı daha baskıya hazır halde olan Benazus'un en önemli özelliklerinden biri büyük fedakarlıklar ile oluşturduğu Atatürk fotoğrafları koleksiyonu. 30 bin fotoğrafa ulaştı…
İmza günlerinde, okuyucularına Atatürk'ü anlatıyor.
SESSİZ ÇOĞUNLUK, YERİ GÖĞÜ İNLETİR
Hanri Benazus, yıllardan bu yana, sadece Türkiye'nin dört bir yanında değil, dünyanın birçok ülkesinde konferanslar verdi. Londra'da Avam Kamarası'ndaki İngiliz milletvekillerinden, Paris'te Cumhuriyet Senatosu'ndaki Fransız parlamenterlere kadar birçok yerde Atatürk'ü, Milli Mücadele'yi, Cumhuriyet devrimlerini anlattı. Pandemi döneminde, yalnızca son bir yılda internet üzerinden 49 konferans verdi. Konferanslarında cumhuriyetin kazanımlarını anlatıyor. Benazus, “Atatürk'ü sevmeyenler çoğaldı” diyenlere katılmıyor:
“Onu sevenler o kadar çoğaldı ki farkında değilsiniz. 15 yıl öncesine kadar milli bayramlarda ve 10 Kasımlarda Anıtkabir'e 3035 bin kişi giderdi, şimdi bir günde 1 milyon 300 bin kişi gidiyor. Etkinliklerimde görüyorum, insanlar Atatürk'ün adını koluna yazdırıyor. Bu millet Atatürk'ü tarihteki ve gönlündeki yere oturtmuştur. Üstüne o kadar vardılar ki, özellikle gençler araştırma ihtiyacı içine girdi, tanıdıkça Atatürk'ü çok sevdi.
Bazen görüntü yanıltıcı olabilir. Mesela, bir maçta, 50 bin kişilik statta bin kişi tezahürat yaptığında o an sadece onların sesi duyulur. Diğer geri kalan sessiz çoğunluktur. Onlar tezahürata başladığında yeri göğü inletir. Gençlere tavsiyem şu: Atatürk'ü objektif olarak bir defa araştırın, kararı kendiniz verin.” “700 yıllık Osmanlı İmparatorluğu'ndan geldik” diyen Benazus, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dükkanı açarken ‘Padişahım çok yaşa', kapatırken ‘Padişahım çok yaşa.' Bu toplum devrim isteyecek miydi? Bütün devrimler aşağıdan yukarıya gelen taleple yapıldı. Atatürk mecburen yukarıdan aşağıya yaptı. Onun sayesinde Türkiye çağdaş bir ülke, vatandaş eşit ve özgür oldu.”
https://www.sozcu.com.tr/hayatim/yasamhaberleri/nemutluturkumdiyeneifadesininvucutbulmushali/