Youtube'taki itiraf ve ifşaları ile gündemi sarsan Organize suç örgütü lideri Sedat Peker'den bomba bir iddia daha geldi.
Peker, paylaşımında şu ifadeleri kullandı:
Devamlı Alevilik konusuna değinmemin sebebi derin mehmetin adamları tarafından geçmişte Gaziosmanpaşa’daki kahve saldırısından çok daha büyük bir eylem yapılıp, ülkede kaos çıkarma planlarını boşa çıkarabilmek içindir. Planları bir cemevine saldırıdır.
İşte o paylaşım:
GAZİ OLAYLARI...
Gazi Mahallesi'nde, 12 Mart 1995 tarihinde Alevi yurttaşların çoğunlukta olduğu bir kahvehaneye, durdurdukları bir taksi şoförünü öldürerek aynı taksiyle kahvehanedeki sivillere yönelik kimliği belirsiz kişilerce silahlı provokatif bir saldırı gerçekleştirilmişti.
15 Mart 1995'e dek kent geneline yayılan olaylar sonucunda 22 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmış ve tutuklanmıştı.
OLAYLARIN GELİŞİMİ
12 Mart 1995 günü akşam saatlerinde İstanbul’da Alevi vatandaşların çoğunlukta yaşadığı Gazi Mahallesi'ndeki dört kahvehane ve bir pastane aynı anda kimliği belirsiz kişilerce bir taksiden otomatik silahlarla açılan ateşle tarandı. Saldırılar sonucu Halil Kaya adlı bir vatandaş hayatını kaybederken, beşi ağır yirmi beş kişi yaralandı
Saldırganların olay yerinden uzaklaştıktan sonra gasp ettikleri taksinin şoförünü öldürdükleri ve taksiyi ateşe vererek kaçtıkları anlaşıldı. Olayların ardından çok sayıda Alevi vatandaş, Gazi Mahallesi'nde toplandı, emniyet kuvvetlerinin olaya geç müdahale ettiklerini öne sürerek polis karakoluna yürüdü. Polis halkın üzerine ateş açtı. Açılan ateş sonucu Mehmet Gündüz adlı bir vatandaş yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi de yaralandı.
DAHA SONRA NELER OLDU?
13 Mart günü olayı protesto etmek için İstanbul'un dört bir yanından gelen yaklaşık 15 bin kişi polis karakoluna tekrar yürüyüşe geçti, çevik kuvvet ve özel timlerle desteklenen polislere tekrar ateş açılınca çatışma başladı. Çatışmalar sonunda on beş kişi hayatını kaybederken, aralarında gazetecilerin de bulunduğu birçok kişi yaralandı. Aynı gün İstanbul valiliği Gazi Mahallesi ile iki mahallede (Zübeyde Hanım ile Esentepe) daha sokağa çıkma yasağı ilan etti. Gazi Mahallesi'ne giriş ve çıkışlar polis kontrolüne alındı.14 Mart günü Cemevi önünde toplanan kitlenin kendi arasından çıkardığı komite 4 maddelik bir istek listesi hazırladı ve istekleri yerine getirilmezse protestoların devam edeceğini belirtti. Yapılması istenen 4 madde: 1)Cenazelerin verilmesi. 2)Sokağa çıkma yasağının iptal edilmesi. 3)Gözaltındakilerin geri verilmesi. 4)Asker ve polisin bölgeden çekilmesi. şeklindeydi. Ancak bu istekler reddedildi ve aynı gün içinde 15 kişi yaşamını yitirdi. 14 Mart günü, Gazi Mahallesi'nde konan sokağa çıkma yasağına rağmen olayların bir türlü yatıştırılamaması üzerine bölgeye askeri birlikler sevk edildi. Yine aynı gün Gazi Mahallesi'nde çıkan olaylar nedeniyle Ankara Kızılay Meydanı'nda çıkan olaylarda otuz altı kişi yaralandı. 15 Mart'ta olaylar Ümraniye'ye sıçradı. Ümraniye'de 4 kişi yaşamını yitirdi. Mustafa Kemal Mahallesi'nde çıkan olaylarda beş kişinin ölmesi ve yirmiden fazla kişinin yaralanması üzerine bu bölgede de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 16 Mart'ta dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu olayların yatıştırıldığını söyleyerek bölgedeki sokağa çıkma yasağının kaldırıldığını açıkladı. Ancak 40'a yakın ölü ve yüzlerce yaralı vardı.
Dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu'nun, Emniyet Amiri Necdet Menzir'in, Mehmet Ağar'ın ve İçişleri Bakanı Nahit Menteşe'nin istifaları istendi. Ancak istifa yerine Kozakçıoğlu ve Menzir, bir sonraki dönemde DYP'den milletvekili oldu.
Olaylardan sonra yapılan otopsi sonucu ölen 17 kişiden yedisinin polis mermisiyle hayatını kaybettiği belirlendi. Gaziosmanpaşa Savcılığının olayla ilgili fezlekesiyle Eyüpsultan Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 polis hakkında "müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek" iddiasıyla dava açtı. İstanbul Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılan dava kamu güvenliğinin sağlanamayacağı gerekçesiyle Trabzon'a gönderildi. 11 Eylül 1995'te Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılama süreci, beş yıl içinde otuz bir duruşma yapılarak 3 Mart 2000'de karara bağlandı.
Yargılanan yirmi polis memurundan Adem Albayrak dört kişiyi öldürmekten altı yıl sekiz ay, Mehmet Gündoğan iki kişiyi öldürmekten üç yıl dokuz ay hapse mahkûm edilirken, (cezalar ertelendi), diğer on sekiz sanık polisin ise beraatine karar verildi. Ancak Yargıtay, Albayrak ve Gündoğan hakkında verilen kararı “Haklarında adam öldürme ile ilgili net bir açıklığın olmadığı” gerekçesiyle bozdu. Yargıtay, sanıkların Türk Ceza Kanunu 49. maddesine göre yargılanmasını istedi. Bunun üzerine dava Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde tekrar görülmeye başladı. Ancak aileler ve avukatlar Yargıtay kararı ile "devletin bir kere daha kendini aklayacağı" gerekçesiyle davadan çekildiklerini bildirdiler. Tekrar görülmeye başlanan dava üçüncü celsede karara bağlandı. Mahkeme heyeti Albayrak ve Gündoğan'a toplam dört yıl otuz iki ay hapis cezası verdi.
http://www.krttv.com.tr/gundem/sedatpekerdenbombaiddiah79403.html