İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Habertürk'te katıldığı programda "Sedat Peker'e benim dönemimde koruma verilmedi" sözlerini değerlendiren t24 yazarı Tolga Şardan, Soylu'ya es geçtiği o belgeyi hatırlattı.
Şardan'ın "İşte Soylu'nun 'es geçtiği' belge; İstanbul Koruma Komisyonu Ocak 2015'te Sedat Peker'e koruma verilmesini oy birliği ile reddetmiş!" başlıklı bugünkü yazısı şöyle:
İçişleri Süleyman Soylu 25 Mayıs akşamı Habertürk TV'de katıldığı programdaki açıklamaların bir bölümünde, organize suç örgütü liderine verilen resmi polis koruması hakkında bilgiler aktarmıştı.
Canlı yayına Ankara'dan özel olarak İstanbul'a gelen Emniyet Genel Müdür yardımcıları ile bazı daire başkanlarından oluşan kadro ile katılan Soylu, kendisiyle ilgili hakaret içeren açıklamalar yapan organize suç örgütü liderine verilen korumayı kaldırdığını açıklamıştı.
Soylu'nun açıklamasından birkaç gün sonra Anadolu Ajansı, İçişleri Bakanı'nın sözlerini esas alan özel haberini abonelerine servis etti. Ajans, haberinde suç örgütü liderine yakın koruma verilmesinde FETÖ izi bulunduğunu öne sürdü.
Zaten Soylu da açıklamalarında aynı iddiayı gündeme getirip koruma verilmesinde sorumlulukları bulunduğunu belirttiği dönemin İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Emniyet Müdürü Vali Selami Altınok ve Terörle Mücadele Şubesi'nden sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan'ın adını verdi.
Açıklama ve verdiği isimlerle Soylu, söz konusu üç kamu görevlisini dolaylı olarak FETÖ'cü olduğu mesajını vermiş oldu.
İsmi verilenlerden Şahin, halen Ankara Valisi. Altınok, AKP'den milletvekili olarak Meclis'te. Çalışkan ise, İstanbul Emniyet Müdürü olarak Soylu ile yaşadığı bürokratik sorunlar nedeniyle görevinden alınarak Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olarak görevlendirildi. Yani, Soylu'nun hiç hazzetmediği Çalışkan, her an İçişleri Bakanı'nın gözünün önünde!
Ve ayrıca, her üç bürokrat da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın güvendiği isimler.
Sonrasında ise Soylu'nun açıklamalarına ilk tepkiyi aynı partinin çatısı altında siyaset yapan Altınok verdi. Altınok'un sert açıklamasıyla ajans haberini servisten çekti. Düzeltip tekrar yanına verdi.
Ama "Altınok yaydan çıkmıştı" bir kere.
Suç örgütü liderinin video kayıtlarında çok ağır hakaretler ettiği Soylu, Habertürk TV'deki programda koruma verilmesiyle ilgili idari inceleme başlattığını duyurdu. Soylu, bu amaçla hem bakanlıktan, hem de emniyetten müfettiş görevlendirdiğini söyledi.
Şimdi müfettişler Soylu'nun kamuoyuna açıkladığı belgeler üzerinden inceleme yapacak. Sorun var mı tespit edecekler. Gerekirse süreçte görev alanların bilgisine başvuracaklar.
Belki, bilgisine başvurulacak kamu görevlilerin ifadeleriyle olay başka bir boyut kazanacak. Hep birlikte göreceğiz kısa zaman sonra.
Soylu'nun açıklamalarından sonra isimlerini verdiği dönemin Kadıköy İlçe Emniyet Müdürü Nurettin Demir ile İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Özgür Taşdemir'in süreçle ilgisinin olmadığı anlaşıldı!
Bakan'ın "FETÖ'yle bağlantılı" dediği Demir'in, organize suç örgütü liderine koruma verildiği dönemde çoktan görevden alınıp ihraç edildiği, Taşdemir'in ise henüz emniyet amiri rütbesiyle Terörle Mücadele Şubesi'nde olduğu ortaya çıktı!
Yani Soylu isimleri ve süreci karıştırmıştı. Kaldı ki, "Koruma kararını kaldırdım" dediği suç örgütü liderinin koruma kararının uzatılmasında ve yurt dışına çıkarken yanında götürdüğü polisin yurt dışı görev onayında kendisinin imzası ve onayı mevcuttu!
Büyüteç'te bu olaya yeni boyut kazandıracak önemli bir belgedeki bilgileri okurların ilgisine sunuyorum.
Ne demişti İçişleri Bakanı?
"Sedat Peker'e 2015'te resmi koruma kararı verildi."
Şimdi elimdeki belgeye bakıyorum, belge, bir komisyon kararına ait tutanak.
Komisyonun adı İstanbul Valiliği İl Koruma Komisyonu.
Görevi ise, dilekçe ile valiliğe başvuran kişiler hakkında koruma kararı alınıp alınmaması konusunda ilk derece kararları almak.
Komisyonun karar tarihi Ocak 2015.
Yani Bakan Soylu'nun "2015'te koruma kararı verildi" dediği ve suç örgütü liderine koruma verilmesinden önce.
Komisyon bir başkan ve sekiz üyeden oluşuyor. Komisyon başkanı dönemin İstanbul Vali Yardımcısı. Üyeler ise, İstanbul Garnizon Komutanlığı, MİT İstanbul Bölge Başkanlığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı, İstanbul Merkez Komutanlığı'ndan üst düzey kamu görevlileri. Asker ve sivil görevlilerin tamamı bağlı oldukları kurumların terörle mücadele ve istihbarat birimlerinde görevli.
Komisyonun hakkında karar aldığı isim malum, halen yurt dışından video yayınlar yapan suç örgütü lideri Sedat Peker.
Şimdi belgedeki yazıyı olduğu gibi buraya alıntılıyorum:
"Yukarıda adı, soyadı ve unvanı (Sedat Peker / Vatandaş) yazılı kişinin, 'Koruma altına alınmasına gerek olmadığına' Koruma Hizmetleri Yönetmeliği'nin (10, 11, 15, 16, 17, 18, 19.) maddeleri uyarınca oy birliğiyle karar verilmiştir."
Bu cümlenin anlamı şu oluyor: Devlet, Peker'in koruma talebi başvurusunu uygun görmedi!
Gelelim, madalyonun öteki yüzüne.
Hemen herkesin bildiği gibi; bu topraklarda, devletin yani bürokrasinin "hayır" dediğinin oldurulması için devreye "siyaset" girer. Bir şekilde hayır ya da olumsuz verilen görüş siyasetin devreye girmesiyle bir anda evet veya olumlu'ya dönüverir.
Bu uygulamayı en iyi bilenlerden birisi İçişleri Bakanı'nın kendisidir. Kendisine bağlı bürokratların "hayır" demelerine karşın bakan koltuğunda siyasetten destek alan Soylu'nun, bu "hayırları nasıl evete döndürdüğünün örneklerini" zamanla Büyüteç'te okumak kaçınılmaz olacak.
Suç örgütü liderine koruma polisi tahsis edilmesi olayının arkasında da siyasetin gölgesi düşmüş olmasın sakın!
Siyasetin Soylu'yu da aşan kısmından bu yönde bürokrasiye giden talimat sonrasında suç örgütü liderine koruma polisi tahsis edilmiş olabilir mi?
Soylu'nun onayı ile koruma tahsisi yapılması konusunu inceleyen müfettişlerin elde edeceği bilgilerin İçişleri Bakanlığı'nın konumunu aşabilecek boyuta gelmesini Soylu ön görecektir sanırım.
Bu arada İçişleri Bakanı Soylu'ya küçük bir tavsiyem olsun.
Büyüteç'te kendisi hakkında yayımlanan her yazıdan sonra, bu satırların yazarının telefonlarına baktırması, HTS'lerini inceletmesi uygulamasından vazgeçmesini öneririm.
Eğer bu inceleme sonuçları bilgisi dışında kendisine getiriliyorsa da, getirenlere getirmemelerini tembihlesin.
Zira FETÖ'nün etkin olduğu dönemde yine benzer biçimde bu satırların yazarının telefonlarını yasadışı olarak dinleyen FETÖ'cü polisler, Ankara'daki telekulak davasının duruşmalarında müşteki olmamla birlikte kendilerine talimat verenleri hemen ifşa ettiler.
FETÖ'cü polisler talimatın bizzat dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar tarafından verildiğini itiraf ettiler. Bu itiraf sonrasında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Suçlarla Mücadele Bürosu'nca Kılıçlar hakkında adli soruşturma başlatıldı. Halen soruşturma devam ediyor!
Dolayısıyla gün gelir bu satırların yazarına yönelik yapılacak yasa dışı işlemlerin son adresi yine Ankara Adliyesi olacaktır.
https://www.yurtgazetesi.com.tr/guncel/suleymansoylununsedatpekeryalaniortayaciktih182982.html