Suriye’nin kuzeyindeki gerilimlerde, Özgür Suriye Ordusu tarafından Türkiye’ye ait araçların ve bayrakların yakılması ile Türkiye’de birçok il karıştı. Kayseri Valiliği, “Danişmentgazi Mahallesi’nde Suriye uyruklu bir şahsın küçük yaştaki Suriye uyruklu bir çocuğa yönelik taciz davranışı neticesinde emniyet birimlerimizce şahıs gözaltına alınmış olup çocuğumuz ise birimlerimizce koruma altına alınmıştır” açıklamasını yapmıştı.
Cinsel istismar iddiası ve sonrasında yaşanan olaylara ilişkin yayın yasağı getirilmişti. Hakimlik, soruşturma dosyası hakkında kısıtlama kararı da vermişti.
Öte yandan Suriye’de el-Bab, Azez ve el-Rai yerleşim yerlerinde Türkiye karşıtı gösteriler başladığı belirtilmişti. Sosyal medyaya yansıyan görüntülerde, bu bölgede Türk bayrağına, Türk TIR’larına ve PTT binalarına saldırıp Mehmetçik’e ateş açmışlardı.
Suriye’de yaşanan olaylar sonrası Türkiye Dışişleri Bakanlığı “Zanlısı hakkında devletimizin adli süreçleri işlettiği bir suçun ardından Kayseri’de yaşanan üzücü hadiselerin, sınırlarımızın ötesinde de birtakım provokasyonlara malzeme edilmesi yanlıştır. Türkiye’nin Suriye halkının esenliği için gösterdiği çabalar ve ilkeli duruşu, her türlü provokasyonun üzerindedir.” açıklaması yapmıştı.
Barış Atay’ın katıldığı programda 2011 yılında Suriye Savaşı’nın başlangıcından bu yana süregelen politikaları eleştirmişti. Barış Atay, “Suriye’deki çatışmaların başlamasıyla birlikte, Türkiye’nin müdahalesinin emperyalist bir paylaşım savaşına dönüşebileceği uyarısında bulunduğunu belirtmişti
2011 yılında Suriye savaşına giden yol başladı. Neydi? Dera’da Hama’da Humus’ta, Suriye’de birçok muhalif sokak gösterilerine başladı. Sonra da silahlı çatışmalar, devletin olduğu söylenen operasyonlar başlayınca mesele bir savaşa doğru gitmeye başladı. Biz ilk refleks olarak ne yaptık biliyor musunuz? Bakın ben vekil değilim, ben oyuncuyum. 2011 yılından bahsediyorum. 11 yıl önce… Eylemler yaptık. ”Barışa Çığlık” mitingleri Antakya’da. Her hafta pazartesi gazla copla saldırdı polis. Neydi biliyor musun temel mantık? Suriye’deki bir savaşı körüklemek için oradaki cihatçılara destek vermeyin. Bu iş sonunda bizim altından kalkamayacağımız bir probleme döner. Daha 2011’in başı ‘yapmayın’ dedik.
Esad’la ilgili bir sorunun bir emperyalist paylaşım savaşına döneceğini kundaktaki bebek bile görürken buna itiraz etmemeye itiraz ederim. Amerika’sı, Rusya’sı orada. Fransa zaten nerede cihatçı bir savaş var orada. Ve Türkiye’de ne yazık ki bu emperyalist paylaşımdan pay almak istedi. Bu kadar açık. Neo-Osmancılık hayali olduğunu cümle aleme söyledi Ahmet Davutoğlu. Bu bir emperyalist paylaşım meselesiydi. ‘Arap Baharı’ denilen şeyle başladı. Ardından ‘Libya Kışı’na döndü. Suriye’ye geldiğinde herkes Esad’ın 1.5 sene içinde tası tarağı toplayıp kaçacağını zannediyordu. Rusya’nın da desteğiyle iktidarda kaldı ve bütün plan bozuldu. 2011’de Türkiye’nin sosyalistlerini bu savaşa karşı çıkmaya çağırırken kendi polisinle gazlatmasaydın, coplatmasaydın Kilis’e bomba falan düşmezdi. Dedik ki; arkadaş bak bu Suriye’nin iç işi. Sen kendi ülkende, kendi problemlerini kendin çözmek istemiyor musun? Bırak Suriyeliler çözsün. ‘Hayır ben gireceğim orada devlet kuruluyor.’ dedin. Devlet de kurulmadı, sen de girdin. İdlib’de 3 milyon insan var, 500 bini cihatçı. Sen İdlib’den şimdi bu cihatçıların Türkiye’ye girip girmeyeceğini, girerse ne halt edeceğini biliyorsun.
Göçmen politikası sırasında AKP’nin kullandığı mesele oradaki cihatçı komutanların Türkiye’ye girip burada hücrelere yerleşmesiydi zaten. Dünya kadar örneğini gazeteci birçok arkadaş yazdı burada. Ama yok. O yüzden ben anlıyorum. Bakın; hayatta yurttaşlar için en önemli şey güvenlik kaygısıdır. Ama bu söylediğimiz şey güvenliği sağlayan bir unsur değil. Bu bir savaş politikası, bu bir rant politikası. Bazen üzülüyorsunuz biliyorum. ‘Ya bizim ülkemizde bunu nasıl yapar?’ diyorsunuz ama yapıyor. Yapıyor arkadaş! Utanarak söylüyorum, kızarak değil. AKP yaptı da ben bir sosyalistim diye buradan siyasi bir rant elde ederek değil. Anlatabiliyor muyum?
Kaynak: TELE1