Home
25 Şubat 2022 ( 37 izlenme )
Reklamlar

Tarih yine O'nu haklı çıkardı! Montrö Anlaşması'nın önemi bir kez daha kanıtlandı!


Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilim, savaşa dönüşürken İstanbul Boğazı'nın önemi bir kez daha ortaya çıktı. Türkiye, İstanbul Boğazı'nda 86 yıl önce imzalanan Montrö Anlaşması ile tek söz sahibi konumunda.


Rusya, Ukrayna işgaline başlarken İstanbul Boğazı'nın önemi de arttı. Türkiye, Atatürk'ün imzaladığı Montrö Sözleşmesi ile bölgede daha güçlü hale geliyor

KRT'de yer alan habere göre, 20 Temmuz 1936'da imzalanan Montrö Sözleşmesi, Türkiye'ye İstanbul Boğazı için geniş yetkiler tanıyor. Anlaşmaya göre Türkiye, Çanakkale ve İstanbul Boğazı'ndan Karadeniz'e çıkacak savaş gemilerinin geçişini düzenleme ve savaş durumunda boğazların geçişini kapatma hakkına sahip.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye için attığı adımlar, vefatından yıllar sonra bile tazeliğini koruyor ve kıymeti anlaşılıyor.

İLBER ORTAYLI DA MONTRÖ SÖZLEŞMESİ'NİN ÖNEMİNİ VURGULADI

Tarihçi yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı sosyal medya hesabından Montrö Sözleşmesi'nin önemine değindi. Ortaylı, “Tarih yine haklı çıkardı. Montrö Boğazlar Sözleşmesi geçerliliğini koruyan ve önemi artan bir antlaşma.” ifadelerini kullandı.

MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ NEDİR?

Montrö Sözleşmesi, kısaca İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçiş yönetimi ve boğazların güvenliği ile ilgili bir sözleşmedir. 22 Haziran 1936 tarihinde, İsviçre’nin Montrö şehrinde boğazlar sorununu ele almak için Fransa, Bulgaristan, İngiltere, Yunanistan, Romanya, Avustralya, Japonya, Yugoslavya, Sovyetler Birliği ve Türkiye arasında görüşülen konular, bu ülkeler tarafından 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanmıştır. Bu sözleşmeye göre Türkiye’nin daha önce kısıtlanmış olan hakları geri verilmiş ve boğazların egemenliği tamamen Türkiye’ye geçmiştir.

MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ MADDELERİ

Barış zamanında, gündüz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, hiçbir işlem (formalite) sağlık denetimi hariç olmaksızın Boğazlar'dan geçiş ve gidişgeliş (ulaşım) tam özgürlüğünden yararlanacaklardır.

Savaş zamanında Türkiye, savaşan değil ise bayrak ve yük ne olursa olsun Boğazlar'dan geçiş ve gidişgeliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Kılavuzluk ve yedekçilik (römorkörcülük) isteğe bağlı kalmaktadır.

Savaş zamanında Türkiye savaşta ise, Türkiye ile savaşta olan bir ülkeye bağlı olmayan ticaret gemileri, düşmana hiçbir biçimde yardım etmemek koşuluyla Boğazlar'da geçiş ve gidişgeliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bu gemiler Boğazlar'a gündüz girecekler ve geçiş, her seferinde Türk makamlarınca gösterilecek yoldan yapılacaktır.

Türkiye'nin kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karşısında sayması durumunda, Boğazlar'dan geçiş ve gidişgeliş (ulaşım) tam özgürlüğünden yararlanacaklardır; ancak gemilerin Boğazlar'a gündüz girmeleri ve geçişin her seferinde Türk makamlarınca gösterilen yoldan yapılması gerekecektir. Kılavuzluk, bir durumda zorunlu kılınabilecek; ancak ücrete bağlı olmayacaktır.

SAVAŞ ZAMANINDA UYGULANACAK MADDELER

Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, savaş gemileri yukarıda belirtilen koşullar içinde, Boğazlar'da tam bir geçiş ve gidişgeliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır.

Saldırıya uğramış bir Devlete ve Türkiye'yi bağlayan bir karşılıklı yardım antlaşması gereğince yapılan yardım durumları dışında savaşan herhangi bir Devletin savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesi yasak olacaktır.

Karadeniz’e kıyıdaş olan ya da olmayan devletlere ait olup da bağlama limanlarından ayrılmış bulunan savaş gemileri, kendi limanlarına gitmek maksadıyla boğaz geçişi yapabilirler.

Savaşan devletlerin savaş gemilerinin Boğazlar'da herhangi bir el koymaya girişmeleri, denetleme (ziyaret) hakkı uygulamaları ve başka herhangi bir düşmanca eylemde bulunmaları yasaktır.

Savaş zamanında, Türkiye savaşan ise, savaş gemilerinin geçişi konusunda Türk Hükûmeti tümüyle dilediği gibi davranabilecektir.

Türkiye kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karşısında sayarsa, Türkiye savaş durumu geçiş rejimini uygulamaya başlayacak ancak; Milletler Cemiyeti Konseyi Türkiye'nin aldığı önlemleri 3'te 2 çoğunlukla haklı bulmazsa Türkiye bu önlemlerini geri almak zorunda kalacaktır.

BARIŞ ZAMANINDA UYGULANACAK MADDELER

Karadeniz'e kıyısı olan devletler, bu deniz dışında yaptırdıkları ya da satın aldıkları denizaltılarını, tezgâha koyuştan ya da satın alıştan Türkiye'ye vaktinde haber verilmişse, deniz üslerine katılmak üzere Boğazlar'dan geçirme hakkına sahip olacaklardır. Söz edilen devletlerin denizaltıları, bu konuda Türkiye'ye ayrıntılı bilgiler vaktinde verilmek koşuluyla, bu deniz dışındaki tezgâhlarda onarılmak üzere de Boğazlar'dan geçebileceklerdir. Gerek birinci gerek ikinci durumda, denizaltıların gündüz ve su üstünden gitmeleri ve Boğazlar'dan tek başlarına geçmeleri gerekecektir.

Savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesi için, Türk Hükûmeti'ne diplomasi yoluyla bir ön bildirimde bulunulması gerekecektir. Bu ön bildirimin olağan süresi sekiz gün olacaktır; ancak, Karadeniz kıyıdaşı olmayan devletler için bu süre on beş gündür.

Boğazlar'dan geçişte bulunabilecek bütün yabancı deniz kuvvetlerinin en yüksek toplam tonajı 15.000 tonu aşmayacaktır.

Herhangi bir anda, Karadeniz'in en güçlü donanmasının (filosunun) tonajı sözleşmenin imzalanması tarihinde bu denizde en güçlü olan donanmanın (filonun) tonajını en az 10.000 ton aşarsa diğer kıyıdaş ülkeler Karadeniz donanmalarının tonajlarını en çok 45.000 tona varıncaya değin arttırabilirler. Bu amaçla, kıyıdaş her Devlet, Türk Hükûmetine, her yılın 1 Ocak ve 1 Temmuz tarihlerinde, Karadeniz'deki donanmasının (filosunun) toplam tonajını bildirecektir; Türk Hükûmeti de, bu bilgiyi, kıyıdaş olmayan diğer devletlerle Milletler Cemiyeti nezdinde paylaşacaktır.

Bununla birlikte, Karadeniz kıyıdaşı olmayan bir ya da birkaç Devlet, bu denize, insancıl bir amaçla deniz kuvvetleri göndermek isterlerse, bu kuvvetin toplamı hiçbir varsayımda 8.000 tonu aşamaz.

Karadeniz'de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemileri bu denizde yirmibir günden çok kalamayacaklardır.

104 EMEKLİ AMİRAL

104 emekli amiral, Montrö ve üniformasıyla gittiği tarikat evinde cüppe ve sarıklı fotoğraları basına sızan Tuğamiral Mehmet Sarı’ya ilişkin açıklama yapmış, bunun üzerine haklarında  “suç işlemek için anlaşma” gerekçesiyle iddianame hazırlanmıştı. Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen davanın 21 Mart’ta görülecek ilk duruşmasından önce Ankara dışında yaşayan isimlere, bulundukları illerde savunma yapabilmeleri için talimat yazıldı. Bu kapsamda İzmir’de yaşayan ve orada savunma yapan bir emekli amiral, açıklamada siyasi bir yön bulunmadığını vurgulayarak, “İddianame, baskıyla hazırlanmış bir hukuk garabetidir, bildiriye karşı siyasilerin söylemlerinin hiçbir hukuki yanı yoktur” dedi. 

"TANSIYONU ÖNLÜYOR"

Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilime de değinen amiral, “Ukrayna ve Rusya arasındaki krizde Karadeniz’deki tansiyonun artmasını önleyen Montrö Sözleşmesi. Aksi durumda Karadeniz, başta ABD olmak üzere birçok ülkenin yabancı gemilerinin cirit attığı kriz alanı olurdu” ifadelerini kullandı. Emekli amiral, ayrıca, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Montrö’ye yönelik açıklamasını da anımsatarak, “Bu bile duyurudaki görüşlerimizin önemini ortaya koymaktadır” diye konuştu.

"GERI DÖNÜLMEZ SONUÇ"

Sakarya’da savunma yapan bir emekli amiral de Montrö’nün, mesleği itibarıyla uzmanlık alanında olduğunu belirterek şu vurguyu yaptı:

“Montrö Sözleşmesi, hem Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı, egemenliği ve üstün çıkarları için hem de uluslararası barış ve birliğin korunması için ciddi öneme sahip bir sözleşmedir. Montrö, Lozan Antlaşması’ndan sonra Türkiye’nin en büyük diplomasi başarısıdır.”

"HÂKIMIYETI PERÇINLIYOR"

Ankara’daki duruşmaya gönderilmek üzere yazılı savunma yapan bir emekli amiral de Türkiye’nin, Montrö ile boğazlar üzerinde tam hâkimiyet sağladığını vurgulayarak, “Montrö Sözleşmesi sadece Türkiye’nin güvenliği için yapılmış bir sözleşme değil, aynı zamanda Karadeniz’in de güvenliğidir. Karadeniz’de Türk hâkimiyetidir. Yaşanabilecek çatışmaların önlenmesinin sigortasıdır. Montrö Sözleşmesi, Karadeniz’e sahildar olmayan ülke savaş gemileri için ciddi sınırlamalar getirir. Türkiye’nin güvenliğini ve Karadeniz’deki hâkimiyetini perçinleyen bu sözleşme için yazılan duyuruya olur verdiğim için ‘Türk devletinin güvenliğine karşı suç işlediğim iddiası’ ile yargılanmak çok büyük bir üzüntü vesilesidir” ifadelerini kullandı.

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

İstanbul'un o ilçesinde kaydırma seçmen fışkırıyor! Müdür, başkan yardımcısı ve şoför ev arkadaşı olmuş! Fabrikada korona alarmı: Pozitif çıkan işçi sayısı artıyor! Ruslar akın akın geliyor: Türkiye’de Rus şirket patlaması! Domates zengini Türkiye bakın ne alıyor!