İki seçim arasında Türkiye’de finansal piyasalarda tehlike çanları giderek daha güçlü çalıyor.
14 Mayıs sonrasında Türkiye’nin kredi risk priminde (CDS) başlayan artış devam ediyor.
14 Mayıs öncesinde muhalefetin ilk turda Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabileceği ve geleneksel para politikasına dönülerek normalleşme sağlanacağı beklentisiyle 500 baz puanın altına gerileyen CDS, bugün 720 baz puanı gördü. Bu seviye, Ekim 2022 sonrasındaki dönemin zirvesi olarak kayıtlara geçti.
CDS’teki yükseliş, Türkiye’nin kısa vadede 203 milyar dolara ulaşan dış borcunu ve 55 milyar dolar olan cari açığını çok daha yüksek faizle çevirmesi anlamına geliyor.
ABD’nin 5 yıllık hazine tahvili faizi yüzde 3,78 iken, Türkiye bu CDS seviyesi ile dolar cinsinden yüzde 12’ye yaklaşan faizle borçlanabilir. Bu da, 10 milyar dolarlık borçlanma için 5 yılda 6 milyar dolarlık faiz ödenmesini gerektiriyor.
720 baz puanlık CDS ayrıca, Türkiye’nin temerrüt ihtimalinin yaklaşık yüzde 45’e ulaşması anlamına geliyor.
Hükümet, seçim öncesinde ekonomiyi canlı tutmak için düşük faizle kredi musluklarını açık tuttu ve tüketim ile ithalatı teşvik etti.
Krediler hızla artarken cari açık ve ithalat da rekorlar kırdı. Bunu yaparken de döviz kurlarının yükselmemesi için Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervleri seferber edildi.
Yılbaşından bu yana TCMB brüt ve net rezervlerindeki düşüş 30 milyar dolara yaklaşırken, swap dahil net rezerv 21 yıl sonra ilk defa eksiye düştü.
Bu politikayı seçime kadar sürdürmek için bankalardan döviz alımına da çok sert sınırlamalar getirildi.
Kur korumalı mevduat (KKM) hacmi 120 milyar doları aşarak önemli bir risk kalemi haline geldi.
Türkiye ekonomisinde mevcut durum sürdürülemez hale gelirken, piyasalar seçim sonuçlarını ve seçim sonrasında ekonomi yönetiminde değişiklik olup olmayacağını bekliyor.
Sözcü