Dar gelirli, yüksek enflasyon ve buna bağlı hayat pahalılığı karşısında adeta can çekişir duruma geldi. Giyimden gıdaya çarşı, pazarda etiketler günaşırı zamlanır oldu…
Vatandaş temel gıda ürünlerinde dahi tasarrufa giderken, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan halka daha sık sabır çağrısı yapıyor. Erdoğan, son olarak İstanbul Eyüp Sultan ve Kayseri’de benzeri çağırılar yaptı, “Bir kısmı piyasalardaki tedirginlikten bir kısmı da fırsatçılıktan ortaya çıkan aşırı fiyatlanma konusu yavaş yavaş oturmaya başladı. Milletimden biraz daha sabır ve milli mücadeleye destek bekliyoruz” dedi.
İstanbul Bakırköy Meydanı’nda vatandaşa mikrofon uzattık, “Erdoğan, hayat pahalılığı konusunda milletten ‘biraz daha sabır’ istedi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?” diye sorduk.
Verilen yanıtlar şöyle oldu:
“MİLLETİ AHMAK YERİNE KOYMAKTAN BAŞKA BİRŞEY DEĞİL”
İsmail Sarı: “Sabır sabır da nereye kadar? Bu sabrı sadece milletin mi yapması gerekiyor? Kendilerinin hiç sabra ihtiyacı yok mu? Önce kendileri yapsın ki biz de vatandaş olarak söylediklerinden bir şeyler anlayalım. (Vatandaşta sabır kaldı mı sizce?) İsyanları ekranlarda görüyoruz yani… İnsanlar artık isyanları oynamaya başladı.
Yöneticilerin görevi sadece sabır değil… Gerekli tedbirleri almaları gerekir. Hiçbir tedbir almadan, üstelik işi her gün bozarak; tarımı yok et, sanayiyi yok et, ondan sonra samanı bile dışarıdan al, paranın değerini sıfırla, ondan sonra ‘sabret’…. Bu, milleti ahmak yerine koymaktan başka bir şey değildir.”
“DAHA NE KADAR TASARRUF EDEBİLİRİZ?”
Şerife Akman: “Sabır bir yere kadar. Sabır, sabır… Her şey pahalı giyimden gıdaya. Biz çok mağduruz. Sabır kalmadı. (Kendilerinin tasarruf yapmadan size ‘sabredin’ denmesi rahatsız ediyor mu?) Tabi ki de rahatsız ediyor. Daha ne kadar tasarruf edebiliriz ki? Her şeyden kısıyoruz.
Mesela ben Bakırköy meydandan sahile kadar yürüyorum. Niye? Çünkü yol parası çok pahalı. Mesela ben istesem iki vesayit değiştirebilirim ama değiştiremiyorum. Daha ne kadar tasarruf edebilirim ki? Buradan 30 dakika yürüyorum, dönüşte de 30 dakika yürüyorum, toplam 1 saat. Benim de canım var yani. Bizi düşünsünler.”
“KENDİ SARAYLARDA YAŞIYOR, BİZ YETİM KALDIK”
Gülsüm Ünal: “Hiç sabrımız kalmadı. Eşimin yaşlılık maaşıyla geçimimizi sağlıyoruz. 3 kilo yoğurt olmuş 45 TL, 1 kilo şeker olmuş 30 TL. Geçim derdimiz var. O keyfine bakıyor. Kendi saraylarda yaşıyor… Vatandaş olarak biz yetim kaldık.”
“AÇ OLAN İNSAN SABIRLA BEKLER Mİ?”
Abdullah bey: “Ne gibi bir sabır bekliyorsun ki? Zaten 20 yıldır milletin anası ağladı. Adam aç; aç olan insan sabırla bekler mi? Ben 57 yaşındayım, Ecevit’in, Demirel’in dönemini gördük, bu kadar zor bir dönem görmedik.”
“SABREDECEK HALİMİZ KALMADI”
Egecan Akartürk: “Sabredecek bir halimiz kalmadı açıkçası. Market alışverişi yaparken bile zorlanıyoruz. Ben geçen seneye göre çok daha fazla maaş alıyorum ama geçen sene daha rahat geçiniyordum. (Neden bu tür açıklamalar yapıyorlar sizce?) Bence vatandaşları oyalamaya çalışıyorlar.”
“HEP BİZ Mİ SABREDECEĞİZ?”
Serhat Çoban: “Sizce insanların sabrı kaldı mı? Dün aldığım şeyi bugün alamıyorum. Sabredelim, edelim de nereye kadar? Hep biz mi sabredeceğiz? Kendileri neden hiçbir şeye sabretmiyor? Bir eli yağda, bir eli balda hepsinin. İnsanları hiç görmüyorlar, sadece konuşuyorlar. Hayat çok pahalı. Halkı ne gören var ne bilen var. Sadece kendilerini düşünüyorlar.”
“SABIR MI KALDI!”
Gülçin Özüyıldırım: “Daha ne sabır edeceğiz! Sabır mı kaldı! Onu teklif edeceğine fiyatları biraz düşürse ya… (Neden bu tür açıklamalar yapılıyor sizce?) Kendini aklamaya çalışıyor. Kendi hatasını örtbas etmeye çalışıyor.”
“VATANDAŞ KANAATKAR DEĞİL”
Fahrettin Bey: “Bu durum bütün dünyada var. (vatandaşın sabredecek gücü var mı sizce?) Vallahi var. Araba alıyor, arsa alıyor, ev alıyor… Yollar trafikten geçilmiyor. Benzinliğe gidiyorsun sıra… Markete gidiyorsun sıra… Hani para yoktu? Vatandaş kanaatkar değil.”
“SABIR TAŞIYOR ARTIK”
İsmini vermek istemeyen vatandaş: “Biz sabredebiliriz ama çocuklar sabırdan anlamıyor. Yemek lazım; ekmek 5 lira oldu. Zam yılda bir kez yapılır ama her gün her gün zam, zam, zam… Bir yere kadar yani… Biz sabır gösterebiliriz ama çocuklar bunu anlamıyor. Sabır taşıyor artık.”
Sözcü