Her
5 ölümden birinin nedeni kanser. Diyabet riski çığ gibi büyüyor,
endokrinoloji kliniklerinde randevu bulmak neredeyse imkansız.
Doktorlar, reçeteyle birlikte beslenme listeleri veriyor, çünkü artık “yediklerimiz” başrolde! Yediklerimize odaklanan iki araştırma kitabı yayımlandı son dönemde. Gazeteci Soner Yalçın’ın kaleme aldığı “Saklı Seçilmişler”, gıda endüstrisinin perde arkasını açığa çıkarıyor, gıda terörüne ışık tutuyor. Yine gazeteci Gürkan Akgüneş’in yazdığı “Organik Gerçeği” adlı kitap da, özellikle “tarım ilacı” olarak lanse edilen pestisitlerin, gıdalarda kalıntı yoluyla nasıl bir zehre dönüştüğüne eğiliyor. Kitapta,
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın ‘Pestisit Kalıntı Analizleri’ne
dair ayrıntıları neden kamuoyuyla paylaşmadığını ortaya koyan bilgiler
mevcut. Akgüneş,
bakanlık veri paylaşmayınca pestisit kalıntılarının izini, Avrupa’ya
ihraç ettiğimiz tarım ürünlerinde sürmüş. AB kurumlarının
laboratuvarlarından çıkan ilginç sonuçları paylaşıyor. Sadece geçtiğimiz
yıl 330 parti tarım ürünü, pestisit zehri kalıntısı nedeniyle AB’ye
sokulmamış. Son 6 yılda ise 2 bin parti ihraç tarım ürününün pestisit
kalıntısı nedeniyle AB’den geri çevrildiği yazıyor. Bu ürünler arasında
fındıktan incire, limondan kiraza yok yok... Çarpıcı
da bir analiz sonucu var kitapta. Avrupa laboratuarlarında yapılmış.
15.01.2016 tarihinde… Türkiye’den ihraç edilen üzüm yaprağı
salamurasında çıkanlar şu şekilde sıralanıyor: chlorpyrifos (0.16 mg/kg ppm) Listenin başındaki “Chlorpyrifos” önce
AB, ardından da Türkiye tarafından yasaklanan bir zehir. Yasağın nedeni
de bu zehrin anne karnındaki bebeğe bile ulaştığının saptanması. Bu
madde, sirayet ettiği organizmada sinir sistemini baskılayarak felce
uğratıyor ve canlıyı öldürüyor. Kitap, Türkiye’den ihraç edilen tarım
ürünlerinin bazılarında özellikle de biberde hâlâ “Chlorpyrifos” çıktığına dikkat çekiyor ve okura, “İhraç
için özenle seçilen ve kontrolden geçirilen gıdalarda bile durum buysa,
pazardaki marketteki sebzemeyveye şüpheyle yaklaşmamak mümkün değil” uyarısını yapıyor. "EN ÖNEMLİ ZEHİRLİ 12 MADDEDEN BİRİ" "Chlorpyrifos" Soner Yalçın'ın yeni kitabı Saklı Seçilmişler'de şu şekilde anlatılıyor: "Türkiye’de
kullanılan tarım ilacı, –örneğin Monsanto ürünü ot öldürücü
“glifosat/roundup”– miktar olarak aşmaması gereken üst sınırın 50 kat
üstünde! Net satışlarının yüzde 27’sini bu glifosat oluşturan Monsanto,
yabani otlara karşı en yaygın kullanılan bu kimyasal ilacına 1970’te
patent aldı. Kurtböceksavar
haline getiren tohumu toprağa attığınızda glifosat tohumla birlikte
köklerden gövdeyedallarayapraklara yemiş tanelerine kadar ilerliyor.
Bunları yiyen böcekkuşinsan bu zehri almış oluyor. Öyle yıkanınca da
geçmiyor. Pişince etkisi ortadan kalkmıyor. Kurutulsa da, dondurulsa da,
işlense de bana mısın demiyor! Birini daha tanıtmalıyım: Bu tarımsal böcek ilacı/pestisitin adı ise, 'klorpirifos' (chlorpyrifos)... Dünyanın saygın tıp dergilerinden Lancet’te
2014 yılında çıkan makalede, bebek ve çocuk gelişimine zarar veren
klorpirifos’un derhal yasaklanması gerektiği yazıldı. Çünkü, bebek ve
çocuklarda nörodavranışsal gelişim bozucu olarak nitelenen en önemli 12
zehirli maddeden biriydi. 'Klorpirifos'
kullanımı 2015 yılı başında Avrupa Birliği ülkelerinde yasaklandı.
Ülkemizde de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 'klorpirifos' içeren
tarım kimyasallarının 31 Mayıs 2016 tarihine kadar piyasadan
toplatılmasına ve satışının yasak lanmasına karar verdi. Güzel. Peki
sonuç? Türkiye’de 2017 yılında (OcakTemmuz) bir önceki yıla göre
'klorpirifos' miktarında ciddi artış var! 2016 Ocak Temmuz ayında
'klorpirifos' içerdiği tespit edilen örnek sayısı 8 iken, 2017 yılının
aynı döneminde 12 oldu! Ya yakalanmayan? Çünkü tespit edilenler ihraç
ürünleri! Bu sebeple ihraç edilen ürünler iade ediliyor. İç piyasaya
satılanları siz tahmin edin! Göz göre göre neden tehlikeli kimyasallara göz yumuluyor? Hibrit tohumdan nerelere geldik! Yazdım, mesele çok boyutlu. Kısır tohumu almakla iş hallolmuyor. Hede eri, sizleri zehirlemek! Keza... Hep aynı açıklamalar yapılır ülkemizde: 'Çok şükür Türkiye’de GDO’lu tohum yok!' İnanalım mı? Hayvanlara yem olarak ithal ediliyor! Bu 'başarı' AKP iktidarının! 26 Ekim 2009 tarihli ve 27388 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan 'Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş
Organizmalar (GDO) ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol
ve Denetimine Dair Yönetmelik' çıkarmasıyla GDO’lu yemler Türkiye’ye
resmi olarak da gelmeye başladı. AKP, GDO’nun hayvandan insana geçmediğini mi sanıyor!" https://odatv.com/yedigimizgidalarazehirkaristi2701181200.html
pyrimethanil (1.6 mg/kg ppm)
triadimenol (0.467 mg/kg ppm)
tebufenpyrad (1.5 mg/kg ppm)
iprodione (0.27 mg/kg ppm)
tebuconazole (0.66 mg/kg ppm)
methoxyfenozide (13.2 mg/kg ppm)
dimethomorph (0.06 mg/kg ppm)
azoxystrobin (8.1 mg/kg ppm)
boscalid (1.1 mg/kg ppm)
myclobutanil (0.13 mg/kg ppm)
metrafenone (2.1 mg/kg ppm)
fluopyram (0.1 mg/kg ppm)
spirotetramat (0.28 mg/kg ppm)
cyhalothrin (0.06 mg/kg ppm)