Çölaşan, "Gerçi dereyi geçerken at değiştirilmez diye bir atasözümüz var ama insanların canının söz konusu olduğu böyle bir ortamda Sağlık Bakanı iyice çuvalladı.Günlük rutin açıklamalar yapmak dışında herhangi bir ağırlığı ve fonksiyonu kalmadı. Grip aşısı bile getirtemiyor! Salgın giderek yayılıyor, olumsuz tablo onu da eziyor. Rakamlarla oynaması karşımızdaki acı gerçekleri değiştirmiyor. Bence bir an önce istifa etmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
"Grip aşıları neden ithal edilmiyor?" diye soran Çölaşan, "Yabancı ilaç firmalarına üç milyar dolar borcumuzun biriktiğini ve firmaların artık Türkiye'ye ilaç ve malzeme göndermeyi durdurduğunu Ankara'daki ABD Büyükelçisi açıklamıştı… Gerçek neden bu olabilir mi?" dedi.
Emin Çölaşan'ın Sözcü'deki yazısı şöyle:
Sevgili okurlarım, korona belası başımıza musallat olmadan önceki günlere ve aylara dönelim…
Örneğin bu yılın ilk haftalarında, salgın Türkiye'yi esir almamışken birileri vatandaşa sorsaydı:
“Hükümette yer alan bakanlardan kaçının ismini biliyorsun, bildiklerini saysana…”
100 kişiden bir kişi bile birkaç bakanın ismini sayamazdı.
Bugün de öyle!..
Sorun bakalım örneğin Milli Savunma Bakanı, Enerji Bakanı vesaire gibi o makamlara atanmış olan görevlilerden kaç kişinin ismini biliyoruz!
Bilmemekte haklıyız çünkü karşımıza her dakika çıkan ve ötekilerin üstünü örten bir kişi var:
Recep Bey…
Bıktırırcasına, usandırırcasına her gün, her saat ekranlarda karşımızda!
Biz hep onu bilir ve onu izleriz!
★★★
Ancak bu saydıklarımın bir tek istisnası var.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca.
Onu artık bütün Türkiye tanıyor. Bu açıdan Recep Bey'i bile geçti. Salgın olmasaydı o da diğerlerinden farklı olmayacak, adını sanını hiç kimse bilmeyecekti.
Fahrettin Bey yılın ilk haftalarında korona olayı milletimizi esir almadan önce durumu günlük açıklamalar ve basın toplantıları ile iyi kötü idare ediyor ve hep aynı şeyleri tekrarlamaktan usanmıyordu…
“Maske, mesafe, temizlik… Aman bunlara dikkat edelim, mücadeleyi böylece kazanmış olalım.”
★★★
İyi de, bu lâflar yüzlerce kez tekrar edildiğinde inanılır olmayı kaybetti…
Yine her gün basın toplantısı yapıp vaka ve ölüm rakamlarını kendince açıklıyordu.
Fakat bir süre sonra acı gerçekler ortaya çıkmaya başladı.
Bakan Bey rakamları gizliyor ve çarpıtıyordu.
Koronodan tedavi gören, daha da önemlisi ölen hastaların sayısını düşük gösterme yolunu seçtiği kısa süre sonra ortaya çıktı.
Görüldü ki Fahrettin Bey rakamlar açısından işi hafife alarak kendi siyasi geleceğini bu yolla kurtarmaya çalışıyordu.
★★★
Peki gerçek rakamlar nasıl ortaya çıkmıştı?
Bunu başaran, bu virüsün tedavisiyle bire bir uğraşan, bir bölümü de ne yazık ki can veren hekimlerimizdi.
Israrla açıkladılar:
“Bakan Bey tarafından açıklanan bu rakamlar doğru değildir. Siyasetçiler işin gerçek boyutlarını gizleyip iyimser hava yaratmaya çalışıyor. Siz gerçek rakamlara bakın…”
Evet, doğruyu onlar söylüyor.
Eğer yalan söylüyor olsalardı bugüne kadar yüzlerce açıklama gelirdi:
“Bazı hekimlerin yalan söylediğini, vaka ve ölüm sayılarını abarttığını görüyoruz. Vatandaşımız lütfen kanmasın, durum fevkalade normaldir!”
★★★
Hiç kuşkunuz olmasın, bu yalanlamaları en önce yapacak olan yine Recep Bey olurdu…
İtiraf edemiyor ama artık gerçekleri görüyor!
O yüzden yeterli olmasa bile bazı önlemler alınmasına karar veriyor.
Fahrettin Koca derseniz!..
Onun ismini, suratını ve hatta sesini artık hepimiz ezberledik.
Konuştukça konuşuyor, bir şeyler söylüyor.
Ama gel gelelim o tekrarları artık pek kimse yutmuyor.
Ortaya kararlı ve etkili bir tutum koyma olasılığını çoktan yitirdi ve bozuk plak gibi tekrara girdi. Elinden başka bir şey gelmiyor.
★★★
Önlemler yetersiz…
Korona tedavisi yapılan hastaneler ve yoğun bakım yatakları yetersiz…
Salgınla boğuşan sağlık personeli yorgun, bitik durumda. Bazıları öldü bile…
Önümüz kış. Grip virüsleri ortalıkta kol gezecek! İki virüs birleşince işler daha da beter sarpa saracak.
Peki nerede grip aşıları, arayın da bulun bakalım!
Niçin ithal edilmiyor?
Parasızlıktan mı, yoksa lâçkalıktan mı?
Olamaz çünkü yandaşlara yönelik istedikleri her harcamayı hiçbir kısıtlama olmadan özgürce yapmaktalar.
O halde akla başka bir soru geliyor:
Yabancı ilaç firmalarına üç milyar dolar borcumuzun biriktiğini ve firmaların artık Türkiye'ye ilaç ve malzeme göndermeyi durdurduğunu Ankara'daki ABD Büyükelçisi açıklamıştı…
Gerçek neden bu olabilir mi?
★★★
Sağlık Bakanı'nın sorumlusu olduğu tablo çok özetle işte böyle…
Neresinden baksak, kimin açısından baksak lime lime dökülüyor.
Gerçi dereyi geçerken at değiştirilmez diye bir atasözümüz var ama insanların canının söz konusu olduğu böyle bir ortamda Sağlık Bakanı iyice çuvalladı.
Günlük rutin açıklamalar yapmak dışında herhangi bir ağırlığı ve fonksiyonu kalmadı. Grip aşısı bile getirtemiyor!
Salgın giderek yayılıyor, olumsuz tablo onu da eziyor.
Rakamlarla oynaması karşımızdaki acı gerçekleri değiştirmiyor.
Bence bir an önce istifa etmesi gerekiyor.