Home
23 Mart 2019 ( 42 izlenme )
Reklamlar

"Gardırop Atatürkçüleri" nasıl ortaya çıktı


Şükran Kurdakul, 40 kuşağı edebiyatçıları ve o dönemin sanat hareketi hakkında dikkat çekici yorumlarda bulundu.



Şair/yazar Eren Aysan’ın yeni kitabı“Hangi Zamandı Unuttum” A7 Kitap’tan çıktı. Sivas Katliamı’nda katledilen şair Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan yeni kitabında Cumhuriyet, BirGün, Varlık ve Fil gibi mecralarda yayımlanmış yazılarına yer verdi.

Eren Aysan, Vüs’at O. Bener’den Ulus Baker’e, Refik Durbaş’tan Şükran Kurdakul’a, Gülten Akın’dan Nezihe Meriç’e birçok isim üzerinden hatırlarını ve kültürsanata dair görüşlerini yazdı.

Eren Aysan çocukluğunda kayıt altına aldığı Şükran Kurdakul ile yaptığı kısa söyleşiyi de kitabında yer verdi. Aysan, “Sadece edebiyat üzerine değil, toplumsal gelişmelerle ilgili pek çok konuyu konuşuyoruz, değerlendiriyoruz. Neler neler var şimdi elimdeki kasetlerde” ifadelerini kullanarak Şükran Kurdakul’un “Kırk kuşağının şairi olarak, tanıklık ettiğiniz yılların Türkiye’sinde edebiyatla, ‘Kemalist iktidar’ın ilişkisini değerlendirir misiniz” sorusuna verdiği cevabı okuyucuyla paylaştı.

1940 kuşağının “savaş kuşağı” olduğunu söyleyen Kurdakul cevabında, 40 kuşağı edebiyatçıları ve o dönemin sanat hareketi hakkında dikkat çekici yorumlarda bulundu.

İşte Şükran Kurdakul’un Eren Aysan’ın sorusuna verdiği o cevap:

“İktidarın sanat ve edebiyatı avucunun içinde tutmaya çalıştığını, kendi ideolojisi doğrultusunda ona yön verme, beceremediği zaman kesintiye uğratma hakkını saklı tuttuğunu biliyoruz. Kırk kuşağının şairi olarak, tanıklık ettiğiniz yılların Türkiye’sinde edebiyatla, ‘Kemalist iktidar’ın ilişkisini değerlendirir misiniz?

1940’lı yıllar denilince, bir on sene gelir akla. Oysa benim soruyu yanıtlarken ele alacağım dönem 194045 olacak. Bunun birincil nedeni; 1945’ten sonra, birden fazla parti kurulmasını öngören yasanın çıkarılmasıdır. Bu demokrasinin önkoşullarından biridir. 194050 arasındaki ilk beş yılın, 40 kuşağının edebiyat ve sanat hareketinin en verimli dönemi olduğu kanısındayım. Sorunun edebiyat kısmına gelmeden önce, şunları söylemek isterim: Biliyorsun ki, o tarihlerde Ankara Üniversitesi’den bi grup Marksist, solcu öğretim üyesi vardı. Sosyoloji bölümünde Muzaffer Şerif Başoğlu, Behice Boran, Niyazi Berkes; edebiyat bölümündeyse, Pertev Naili Boratav. Bunların çıkarttıkları ‘Yurt ve Dünya’ dergisi, daha sonra ‘Adımlar’ dergisi, kitaplığımızın ana yapıtları olma özelliği hâlâ taşır. Şu nedenle bu girişi yaptım: Kendilerini Marksist sayan bu öğretim üyeleri, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın temel felsefesine bağlıdır. Mustafa Kemal’i de bulunduğu tarihsel, düşünsel yapı içinde görme erdemini ortaya koymuşlardır. Sadece onlar değil, yıllar yılı cumhuriyetin hapishanelerinde yatan Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi’nin başkanlığını yapan Dr. Şefik Hüsnü de söz konusu olduğu zaman Kemalizm ve Ulusal Kurtuluş Savaşı konusunda, objektifliğini yitirmemiştir. Çok iyi anımsıyorum, 1946’da, ‘Yığın’ dergisindeki başyazısında, Mustafa Kemal hareketinin, sol bir hareket olduğu nitelemesini yapmıştır.

“40 KUŞAĞI SAVAŞ KUŞAĞIDIR”

Yine Nâzım Hikmet’le beraber otuz yıla mahkûm olan Hikmet Kıvılcımlı da, aynı şekilde Kurtuluş Savaşı’mıza bakarken, Mustafa Kemal’i değerlendirirken, nesnelliği korumuştur. Bunlar içerdeki bakışlar! Dışardaki bakışlar da böyledir. Sadece liberal eğilimliler değil, radikal sosyalistler de, hatta Mao dahil, Mustafa Kemal hareketinin ilerici bir hareket olduğu konusunda birleşmiştir. Şimdi gelelim 40 kuşağının tavrına: Tek parti döneminin koşulları, kendine özgü yapısı içinde yaşadıkları için değil, doğru gördükleri için onları bir çeşit solKemalistler olarak nitelendirebiliriz.

Ayrıca 40 kuşağı, savaş kuşağıdır. Belki yaşamamıştır elde silah karşılıklı dövüşmeyi… Fakat savaşın bütün pisliklerini, olumsuzluğunu kafasında duyan bir kuşaktır. Ressamıyla, tiyatro ve edebiyat adamıyla. Onların 194045 arasındaki yapıtlarına baktığımız zaman, estetik açıdan değerlendirmiyorumiçerik açısından değerlendirmeye çalışıyorum: Bir kere antiemperyalist uygulamalar görürüz şiirlerinde. Kesinlikle, nazizme ve faşizme karşıdırlar. Çağdaş hümanist temalar işlerler. Mustafa Kemal düşüncesiyle bir bütünleşme söz konusu değildir ama görünürde bir ters düşme de yoktur.

“GARDIROP ATATÜRKÇÜLÜĞÜ”

Şimdi üç ana temada topladı, 40 kuşağı edebiyatının birincil başat özelliklerini. Ne dedim? Çağdaş hümanisttirler. Çağdaş hümanist olmak bir edebiyat adamını nasıl bağlar? Nereye götürür yaratılarında? Her şeyden önce bunlar, Tevfik Fikret geleneğini sürdüren bir kısım toplumcu şairlerdi 40’lı yıllarda. Yakın çevre ilişkilerinin yarattığı duyarlılıkları işlerler. Mesela Rıfat Ilgaz’ın şimdi ünlenen ‘Alişim’ şiiri buna örnektir. ‘Sınıf’ kitabındaki ‘Sınıf’ şiiri örnektir. Siyasal iktidar Rıfat’a 142. Maddeyi uygulamış, kitaplarını toplatmış, öğretmenlikten atmış, o ayrı konudur Siyasal iktidarın perspektifinin daralmasını kanıtlayan bir olaydır. Zaten o tarihten itibaren Mustafa Kemal hareketi, şimdi ‘gardırop Atatürkçülüğü’ dediğimiz kendi bünyesi içerisinde başka bir katman yaratmıştır.”

https://odatv.com/gardiropataturkculerinasilortayacikti23031910.html

Önerilen Videolar

Reklamlar

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Ankara'da 6 katlı bir binada doğal gaz patlaması! 1 kişi hayatını kaybetti İstanbul’a bir ihanet daha: Projeye ÇED onayı verildi Esnaf isyan etti! "Tarlamızı sattık şimdi sıra evde" Bir alışveriş poşetinin Londra’dan Adana’ya 3200 kilometrelik yolculuğu