Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in silahlı saldırıda öldürülmesinin ardından faillerinin yargılandığı davanın 3’üncü duruşmasının 2’nci günü bugün Sincan Cezaevi’nde bulunan Ankara 32’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Davada, 12’si tutuklu olmak üzere toplam 22 sanık yargılanıyor.
TELE1’e konuşan Selma Ateş Devlet Bahçeli’nin Sinan Ateş’in annesi Saniye Ateş hakkında söylediklerine yanıt verdi. Selma Ateş, Bahçeli’ye seslenerek, “Devlet Bahçeli anneme laf söylemek yerine Sinan Ateş’le arasındaki konuşmaları söylesin. Sinan Ateş’in verdiği dosyada neler söyledi bunları söylesin” dedi.
Selma Ateş’in açıklamaları şöyle:
“Genel Başkan Yardımcılarının da içinde olduğu bir katliam… Ve verdiğimiz isimlerin hiç biri bu dosyada yok. 17 kişilik ayrılmış bir dosya var. Ucunun nereye gideceğini bilmiyoruz. Azmettiricilerin hesabı sorulmazsa Sinan Ateş gibi cinayetler işlenecektir.
Annemle Devlet Bahçeli arasında 10 yaş fark vardır. Benim annem Devlet Bahçeli’den 10 yaş küçüktür muhtemelen Devlet Bahçeli’nin bu tarz söylemlerini yaşına veriyorum. Yaşı ilerlediği için yazılan metinleri okuyor. Kimin yazdığı belli olmayan metinleri okuyarak benim anneme asla laf etmesine müsaade etmiyorum. Mikrofonlara konuşmayalım hakkımızı nerede arayalım? 22 tutuklu vardı biliyorsunuz. Ya gerisi? tepedekiler? Devlet Bahçeli anneme laf söylemek yerine Sinan Ateş’le arasındaki konuşmaları söylesin. Sinan Ateş’in verdiği dosyada neler söyledi bunları söylesin. Biz dosyanın içeriğini de o odanın içeriğinde ne olduğunu da biliyoruz. Sessiz kalan MHP. Sinan Ateş de Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış birisi.”
Duruşmanın ilk gününde, Sinan Ateş’i öldürdüğü bilirkişi raporuyla kesinleşen tetikçi Eray Özyağcı duruşma sonunda gazetecilerin bulunduğu alana dönerek, Timur Soykan, Murat Ağırel ve Barış Pehlivan’a dönerek tetik işareti yaparak “DHKPC’liler sizinle görüşeceğiz” demişti. Mahkeme başkanı Özyağcı’nın bu tehdidinin ardından jandarmanın tutanak tuttuğunu açıkladı.
Tutuksuz sanıklardan Alper Atay beraatini talep ederken eski Cinayet Büro amiri Mustafa Ensar Aykal, bu cinayetin hiçbir yerinde olmadığını belirterek cinayet soruşturması ve Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş’la ilişkisi hakkında şunları söyledi:
“İçişleri ve Adalet Bakanlıkları, polis ve mülkiye başmüfettişleri görevlendirilsin, Sinan Ateş cinayetinin soruşturma dosyası incelensin kastı, ihmali olan varsa gereği yapılsın. Tolgahan Demirbaş’la irtibatımdan idari amirlerimin hepsinin bilgisi var. ‘Ben bu adamla tanışıyorum.’ dedim. Savcıların da bilgisi vardı.”
Tetikçi Eray Özyağcı’nın avukatı Zeynettin Ertürk soruşturma ve yargılama sürecini eleştirirken, “Bu açıklarla biz nasıl savunma yapıp iddiaları çürütmeye çalışacağız?” diye sordu. Av. Aktürk, Sinan Ateş’in beraberindeki Selman Bozkurt tarafından vurulmuş olabileceği imasında bulunurken de şöyle konuştu:
“Yakınısınız, ilk derdiniz mermileri toplamak, silahları yok etmek olamaz. Yerde yatan bir yaralı var, derdiniz ona yardım etmek olmalı. Derdiniz neydi? Silahlar kaybolmasın. Bırakın kaybolsun. Derdiniz yerde yatan rahmetli olsun. Ne hikmetse oralı bile olunmuyor. Silahlar 7 saat sonra teslim ediliyor. Ne demek teslim edelim ya? Kolluksun, tamam bekliyorum mu demesi, neredeyse bulması mı gerekiyordu? Bırakılan yer 5 dakika mesafedeki ofis. Kim teslim ediyor? Sekreter.”
Sinan Ateş cinayetinin azmettiricisi olarak yargılanan Doğukan Çep’in avukatı Emine Tosun, tanıklar Selman Bozkurt ve Ahmet Kekiç hakkında suç duyurusunda bulunulması gerektiğini söyleyerek, “Gerek avukatlar gerekse Sinan Ateş’in arkadaşları, Eray Özyağcı’nın ilk olarak Ateş’in gövdesine ateş ettiğini ve yüzüstü düştüğünü anlattı. Görüntüler çok açık, ilk atış ayaklarına yapılıyor. Haydi ilk atışın gövdeye yapıldığını kabul edelim. Ne yani Eray Özyağcı ‘Dur, bir de ayaklarından vurayım.’ mı dedi? Tanıklar ilk ifadelerini değiştirmiştir. Bunlar hakkında yalancı tanıklıktan suç duyurusunda bulunulsun. İki tanığın ifadeleri de farklı. Ahmet Kekiç, silahları Selman Bozkurt’un götürmesini istediğini söyledi. Selman Bozkurt ise ‘Böyle bir şey söylemedim.” dedi.
Tosun’un konuşması şöyle:
“Hem Selman Bozkurt hem Ahmet Kekiç ifadelerinde ve huzurunuzda olay gerçekleşmeden önce abdest aldıklarını, sonra camiye gittiklerini söyledi. Yani hepsinin ellerine su değdi. Söylendiğine göre Sinan Ateş olay yerinde silah kullanmamış. Fakat kriminal raporda Sinan Ateş’in sağ sol avuç içi ve avuç üstünde atış artık izi olduğu belirtiliyor. Bir elin sadece avuç içinde artık varsa bu bir yerden bulaşmış olabilir. Fakat hem el içi hem de el üstünde atış artığı varsa bu mutlak surette o el ile atış yapıldığı anlamına gelmektedir. Ortaya iki ihtimal çıkıyor. Bir; Sinan Ateş olay yerinde bir silah kullandı ve o silah teslim edilmedi. Olay yerinden kaçırıldı. İki; Selman Bozkurt’un anlattığı gibi Sinan Ateş, silahı Cuma namazı öncesi vermedi Selman’a. Çatışma anında verdi ve verirken Selman Bozkurt tetiğe dokundu, Sinan Ateş’i yaraladı. Böylelikle ikisi aynı silaha dokunduğu için ikisinin de eline atış artığı bulaştı. Şimdi bu ihtimalleri teke indirmek için Selman Bozkurt ve Ahmet Keçik’in teslim ettiği silahlara dair parmak izi incelemesine bakalım. Ama bakamıyoruz. Neden mi? Çünkü her ne hikmetse Savcı teslim edilen bu silahlara dair parmak izi incelemesi yapmamış. Düşünün, adli bir vaka gerçekleşiyor. Silahlar olay yerinden kaçırılıyor, ama teslim edilen silahlar olay yerindeki silahlar mı diye şüphe dahi duyulmayıp parmak izi incelemesi yapmıyorlar. Ayrıca olay yerinden sadece silahlar değil kovanların da kaçırılmış olma ihtimali mevcut dosyada. Çünkü bulgularda çıkan ve teslim edilen kovan sayıları birbirini tutmuyor, eksik kovan var.”
Tosun, Sinan Ateş’in ailesinin, “Bu dosyanın üzerinde karanlık bir güç var” ifadesine katıldığını ve bu karanlık gücün dosyayı ısrarla siyasi bir yerlere çekerek müvekkilinin eylemini olduğundan farklı göstermeye çalıştığını öne sürdü. Av. Emine Tosun, Doğukan Çep’in Sinan Ateş’le Facetime üzerinden görüştüğünü belirttikten sonra da şu iddialarda bulundu:
“Israrla Sinan Ateş’ın bir telefonu mu vardı diye soruyorum. Çünkü halihazırda Sinan Ateş’in müvekkilimle yaptığı bir kayıt bilirkişi raporunda gözükmüyor. Gerçi telefona yönelik inceleme Whatsapp’tan ibaret kalmış. Bütün sanıkların Facetime görüşmeleri incelenirken ne gibi bir sakınca duyulmuş, bilmiyoruz. Sinan Ateş’in Facetime görüşmeleri incelenmemiş. Müvekkilim de Facetime’dan konuştuğunu ve Sinan Ateş’in iki telefonu olduğunu söylüyor. Herkes tek telefonu vardı diyor. Madem tek telefonu var ve bu teslim edildi, bu telefonun Whatsapp mesajlarının dökümü de dosyada var. Müşteki Ayşe Ateş’in ifadesinin 54 numaralı ekinde sunduğu, Sinan Ateş ile Ömer Çağrı Özdemir’in yaptığı yazışma olduğunu söylediği yazışma neden mahkemedeki rapordan çıkmadı? Rapora göre böyle bir yazışma yok. Bu da gösteriyor ki, Sinan Ateş’in mahkemeye kazandırılmamış, tıpkı silahlar gibi olay yerinden kaçırılmış bir tane daha telefonu var.”
Sanıklardan Tolgahan Demirbaş’ın avukatı Murat Ofli de Demirbaş’ın bırakın azmettirmesini, yardım etmesinin bile söz konusu olmadığını belirtip, “Doğukan’ın günahı bize yüklenmek isteniyor. Oysa hiçbir irtibatları yok. İletişimleri sıfır. Savcılık işin kolayına kaçmış.” dedi.
Tolgahan Demirbaş’a adres ve konum bilgileri verdiği ve MİT mensubu olduğu iddia edilen Çağlar Zorlu’nun avukatı Sümeyra Evren, Çağlar’ın MİT mensubu değil 2015’ten beri Enerji Bakanlığı’nda çalışan birisi olduğunu, Tolgahan Demirbaş’ı başından savmak için verdiği iki konum bilgisinin de sahte ve cinayet tarihinden 9 ay öncesine ait olduğunu anlatıp, “Tolgahan’ı kandırdığı için mi cezalandırılacak?” diye sordu.
Av. Serdar Öktem’in avukatı Oğuzhan Bilgin de şunları söyledi:
“Yok hükmünde bir iddianame var. Dolayısıyla mütalaa da verilecek karar da yok hükmündedir. Siyasi bazı figürlerin müşteki koltuklarında oturduğunu gördük. Hadi Temmuz’daki duruşmada yer yoktu. Ama bu hafta da ısrarla aynı bölümde oturduklarını görüyoruz. Bu bir baskı unsurudur ve mutlak bozma nedenidir. Geçen gün müşteki bölümünde oturan, kimsenin tanımadığı bir şahıs, kalktı, Eray Özyağcı’ya küfretti. Türkiye’nin gündeminde olan bir dosyada şaşkınlıkla izlediğimiz usul yanlışlıkları yapılıyor. Serdar Öktem hangi delillerle 2 yıldır tutukludur? Burada birçok insan haksız ve hukuksuz şekilde tutukludur. Serdar Öktem’in bugün derhal, acilen tahliye edilmesi zaruri hale gelmiştir.”
Av. Batuhan Bastı ise Serdar Öktem ve diğer sanıklar savunma yaparken Savcı’nın gülmesinin hoş olmadığını, Savcı’yı kınadığını söyledi.
Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel’in avukatları Betül Yüksel ve İsmail Küçük ise “Bu senaryoyu kimin yazdığını biliyoruz, ama niye yazıldığını bilmiyoruz” dedi.
Savcı’nın hakkında beraat talep ettiği Erdem Karadeniz’in avukatı Egehan Poyrazoğlu da Ateş Ailesine şu suçlamaları yöneltti:
Sanık avukatının savunmasının tamamlanmasının ardından yarın devam etmek üzere duruşmanın bugün görülen celsesi sonlandırıldı. Mahkeme Başkanı, tutulan tutanak doğrultusunda tetikçi Eray Özyağcı hakkında gazetecilere tehdit ve hakaretten Ankara Batı Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasının kararlaştırıldığını söyledi.
Sinan Ateş’in ablası Selma Ateş, duruşmanın ilk gününde TELE1’e yaptığı açıklamada, Ateş’in öldürülmeden önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye bir dosya verdiğini, Bahçeli’nin ise ‘gereğini yapacağım’ dediğini söylemişti
Selma Ateş’in TELE1’e yaptığı açıklama şöyleydi:
“Olcay Kılavuz’la ilgili neden bir işlem yapılmıyor. İtibar suikastların altından İzzet Ulvi Yönter, Olcay Kılavuz, Ahmet Yiğit Yıldırım çıkıyor. 17 kişilik dosyada ne var bilmiyoruz. Bu katillerin arkalarındaki dayanakları kimler. Çağrı Ünel davasında bunların öngörüsünü anlamıştık. Ülkücü ülkücüye saldırısında Genel Başkan olarak sesinizi çıkartmayarak bu cinayeti hazırladınız. Sinan, Devlet Bahçeli’ye bir dosyalıya sundu. Bu dosyayı da Bahçeli kendisi aldı. Sinan’a da gereğini yapacağım dedi. Bu dosyanın içeriğini Sinan bize açıkladı. Devlet Bahçeli bu dosyayı okudu. Devlet Bahçeli, bu dosyanın içeriğini açıklamak zorunda”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, duruşmanın ilk gününde Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’le birlikte yaptığı basın açıklamasında, “35 torbacıya ceza vererek olmaz. O 2 katil cezaevine girmeden adalet tecelli etmez. Türkiye’de artık iki ittifak var. İyilerin ve kötülerin ittifakı. AKP ve MHP’li vekillere sesleniyorum. İktidarınız devam etsin diye kötülerin yanında durmayın” demişti.
Savcı, sanıklar Eray Özyağcı, Vedat Balkaya ve Suat Kurt’un ‘müşterek fail’ olarak yer aldığını belirterek, bu kişilerin Ateş’i ‘tasarlayarak öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet, müşteki Selman Bozkurt’a yönelik ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan ise 13’er yıldan 20’şer yıla kadar hapsini istedi. Özyağcı’nın ayrıca ‘ruhsatsız tabanca bulundurmak ve taşımak’ 1 yıldan 3 yıla kadar hapsi talep edildi. Doğukan Çep ve Tolgahan Demirbaş hakkında ‘suça azmettiren’ olarak ‘kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.
Savcılık tutuklu sanık Ülkü Ocakları Genel Merkez Yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın ‘kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmesi’ suçlamasının kaldırılması talebinde bulundu. Geçtiğimiz duruşmada serbest bırakılan tutuksuz sanıklar Mehmet Yüce, Erdem Karadeniz ve Osman Bayraktar’ın beraatini isteyen savcılık, adli kontrol şartlarının da kaldırılmasını talep etti.
Sanıklar Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Emre Yüksel, Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu ve Aytaç Ataç’ın iştirak halinde işlenen suça yardım eden fail olarak kabul edilmesi yönünde görüş bildiren savcı, bu kişilerin tasarlayarak kasten öldürmeye yardım suçundan 15’er yıldan 20’şer yıla kadar hapis cezası istedi.
Sanık Alper Atay’ın suçluyu kayırma suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep eden savcı, sanıklar Mehmet Yüce, Erdem Karadeniz ve Osman Bayraktar’ın ise beraatine karar verilmesini istedi.
Savcı, sanıklar Serdar Öktem ve Mustafa Ensar Aykal hakkında “tasarlayarak kasten öldürmeye yardım”, Aykal hakkında ayrıca “kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek ve yaymak” suçundan açılan dava dosyasının ayrılmasını istedi. Savcı, buna gerekçe olarak, mahkemenin bir önceki ara kararında, sanıkların cep telefonlarının incelenebilmesi için ABD’ye yazı yazılarak, telefon şifrelerinin istenmesini gösterdi.
Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin dava 1 Temmuz’da görülmeye başlanmıştı. Davada tutuklu 22 sanıktan 10’u adli kontrol şartıyla tahliye edilmişti.
Sanıklar Mehmet Yüce, Erdem Karadeniz, Osman Bayraktar, Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Aytaç Ataç, Caner Günay, Umut Ersoy ve Alper Atay adli kontrol şartıyla tahliye edilirken, Ülkü Ocakları Genel Merkez Yöneticisi Tolgahan Demirbaş, Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel, dönemin Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal, tetikçiyi Ankara getiren Aşkın Mert Gelenbey ile Mustafa Can Çolak, Çağlar Zorlu, tetikçi Eray Özyağcı, azmettirici Doğukan Çep, MHP’li avukat Serdar Öktem ve Mustafa Uzunlar tutuklu yargılanıyor.
Tolgahan Demirbaş’ın dönemin MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un evinde gözaltına alınmasına ilişkin yapılan şikayetin dosyaya girmesi ve içlerinde MHP yöneticilerinin de olduğu 17 şüpheli hakkındaki soruşturma dosyasının görülen dosya ile birleştirilme talebi reddedilmişti.
Haklarında işlem yapılan 39 kişiden, yurt dışına çıkış yasağı getirilen Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ile eski MHP Mersin Milletvekili ve eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Olcay Kılavuz dahil 17 kişi hakkındaki soruşturma ise ayrı bir dosya üzerinden sürdürülüyor.
Tele1