Kitap, FETÖ’nün Dinler Buluşması / Medeniyetler İttifakı denilen ideolojisine göre tasarlanmış görünmektedir. İnceleyelim:
Kitabın adı, “Dİnİmİ ÖĞREnİyORUm” biçiminde karışık ve kuralsız yazılmıştır.
Harflerin her biri farklı karakterde olup bu kaotik durum izah edilebilir değildir. Hiçbir yazım kuralına oturmuyor. Küçük harflerle büyük harfler karışık, İngilizce alfabedeki I’m derken yazılan büyük I harfinin üstüne nokta koyarak İ yapılmış, ikinci kelimenin puntosu düşürülmüş, küçük harfler büyütülmüş, R’nin üst yarısı daha büyük, E’nin alt yarısı farklı, vb, harfler birbiriyle karakter olarak hiç uyuşmuyor. Bu yazıda uyumsuzluk ve kaos egemendir. İçeriğiyle de örtüşecek şekilde, dinleri birbirine karıştırarak akılları bulandırmak üzere yazılmış olduğu izlenimi veriyor.
“Dİnİmİ ÖĞREnİyORUm” şeklindeki bir yazıyı çocuk hiçbir dil kuralına oturtamaz ve zihinsel kaos yaşar. Dinler Buluşması denilen projede de durum böyle bulanıktır, Hıristiyanlıkla soslanmış İslam gibi muğlak bir şey. Akıl bulandırır.
Kapakta bu kitapla çocuk hangi dini öğreniyor o da belirtilmemiştir. Kitapta her dinden bir tutam bizim mekânlarımıza sokulurken kendi dinimizin kutsal mekânları inanılmaz derecede kuralsız, kötü, kaotik, perspektifsiz, ve değiştirilerek resmedilmiş haldedir. Görsellerdeki bu tutarsızlık ve karmaşıklık ile kitabın adındaki karmaşıklık birbirine denk düşmektedir.
KİTABIN KÜNYESİNDEKİ KAOS
Kitabın program, yazı ve görsellerinden sorumlu olan kişilerin listesinde de kaos var. Kitabın künyesinde görsel tasarımcı diye bir isim yer almıyor. Bunun yerine çizim ve grafik tasarımcı adları var:
Çizim: Volkan Akmeşe
Grafik Tasarım: indosa
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 1215 seri nolu, Çocuk Kitapları 297 numaradan basılmış olan bu kitabın künyesinde; Baskı Takip İsmail Derin; Baskı Hazırlık Ali Çınkı; Baskı Özgün Matbaacılık; Yayın Yönetmeni Dr.Fatih Kurt; Yayın Koordinatörü Dr.Faruk Görgülü; Danışman Prof.Dr. Huriye Martı; Editör Zeynep Ulviye Özkan; Proje Takip Koordinatörü Osman Alpaslan; Komisyon yazarları Adil Elzerey, Ayşegül Gözeri, Dr.Ş.Nihal Zeybek, Emine Yaldız, Fatma Kotan, Fatma Songur, Hatice Erdoğan, Muammer Şahin ve Süleyman Şen, gibi bütün sorumlu kişilerin ismi var ve hiç biri de bu yanlışları görmemişler. Bu hataları bakmadan onaylamışlar demektir. Bu yanlışlardan onlar da sorumludurlar ve haksız kazanç elde etmişler demektir.
Künyede bir tek görsel tasarımcı belirtilmemiş; Kâbe’nin orijinal fotoğraflarını kullanmayarak suluboya resim koyan kimdir bilmiyoruz, Hacerül Esvet’i sayfanın dibine iteleyen kimdir bilmiyoruz. Kitabın görsellerinde boyama, sulu boya, çizgi, montaj, kolaj gibi çok farklı teknikleri bir arada kullanan görsel tasarımcı yerine “ belli bir adresi olmayan sanal ortamdan bir şirketin adı verilmiş; bu durum daha da fazla kafa karıştırıcıdır.
Kitabın baştan sona tutarsızlık gösteren görsellerinden kimin sorumlu olduğu okuyucudan/veliden gizlenmiştir. Adı verilen “indosa” adında bir internet şirketinden resimlerin alındığı anlaşılıyor, ancak bu resimleri ordan kimin alıp kitaba koyduğu saklanmaktadır.
KAPAKTA VE İÇ SAYFALARDA YER ALAN CAMİLERE DİKKAT!
İlk bakışta cami gibi görünen bir resme daha dikkatle bakınca resimde yer alan pek çok ögenin kiliseye ait olduğu fark ediliyor. CamiKilise karışımı böyle bir görsel kapak yapıldığına göre ana mesaj burada demektir. Dinler Buluşması ya da Medeniyetler Buluşması denilen İslam düşmanı emperyalist merkezlerde üretilmiş bir ideolojinin fotoğrafı ile çocuğa verilmek istenen mesajın deşifre edilmesi gerekir; kültürel kaos, inançta kaos, ayağı yere basmayan bir nesil… Bu resim hem kilise, hem camidir, ne camidir ne kilisedir…
Ailece camiye gitmeyiz. Bu resme göre ailece Pazar günü kiliseye gider gibidirler.
Caminin bahçesinde şadırvan olur, resimde şadırvan yok.
Caminin avlusu olur, gölgelik revakları olur. Resimde avlu yok. Kasaba kiliselerine böyle yeşillikten girilir.
Camilerde mihrap yeri kapının tam karşısındadır ve Kıbleye bakar. Kapı açıkken mihrap görünür. Burada ise kapı açık olduğu halde mihrap görünmüyor, perde görünüyor.
Minarenin kapısı mihrapta olduğu gibi Kıble yönünde olması gerekir. Burada ise kapının baktığı yön Kıble yönü değildir. Hoca Efendi yanlış yönde ezan okumaktadır ve ağzı da çok çirkin resmedilmiştir.
İki çocuk yere otururken onların sırtını döndükleri bir mekân halinde gösterilmesi başka bir yanlıştır. Çocukların gözlerinde ciddiyet yokken sinsi bakışlar egemendir.
Çocukların boyu ile cami resmi aynı büyüklükte verilmektedir; buradaki dengesizlik algıda kaosa sebebiyet verir. Bu cami resmi evde bir yerde tahta bir tabloya yapılmış gibidir. Tablonun etrafı çerçeve olarak özel şekilde paspartu yapılmıştır ve bu resim gerçekte duvara asılacak kadar küçüktür.
Ayı resim tam sayfa halinde iç sayfada 53.sayfada “Ezan bizi namaza çağırır” başlığı altında verilmiştir. Ezan okunurken camiye ailece giden kadın erkek çoluk çocuk resmedilen bu sayfada camiye değil kiliseye gidiş imajı hakimdir.
Kâbeyi havada bulutlara doğru uçarken resmetmek: (s.49)
Kâbe’yi sayfanın dibinde resmetmek:
Kâbe’yi dibe iterek paspartu boşluğu dahi yapmadan onu sayfadan aşağı düşecek şekilde resmetmek, onu yere batırmakla eştir. Oysa manevi değerler her zaman sayfanın en yukarısında ve orijinal fotoğraf olmak durumundadır. Burada ise oldukça kötü resmedilmiş ve perspektifi bozuk görüntü verilmiştir. (s.8687) Resim sanatında bir ilke olarak perspektifi bozuk olan resimler çöp değerinde kabul edilir, çöpe atılır.
Bir resmi iki tam sayfanın altına yayarak resmi ortadan katlamak yanlıştır, bu durum resme ortada kırılma yapar.
Hacerül Esvet gibi kutsal bir sembolün bu şekilde sayfanın en dibine itilmesi, yer seviyesindeymiş gibi resmedilmesi, ona hakarettir.
Revakların yeşilsiyah renkte gösterilmesi doğallığını bozmuştur.
Tavaf alanında ise hiç insan yok; insansız Kâbe olmaz! Yalnızlık duygusu verir.
Bozuk perspektifle çizilmesi tüm resmi uyumsuz göstermektedir.
Kâbe’ye asılmış halde görülen beyaz örtü ise keza çirkin resmedilmiştir.
Grafik çizimle açılan renkli yazı alanlarının düzlemleri farklı açılarda yerleştirmekle bir yanlış, minarenin hilaliyle üst üste getirilmesi bir başka yanlıştır.
Kabe’nin örtüsü tam kapı üzerinde kapıdan içeri girmektedir. Burada gölge ile örtü birbirine karışmış haldedir. Bu resim oldukça kaotik bir resimdir.
Benzer bir ortadan kırılma ve insanları katlama hali 7980.sayfadaki bayramlaşma görselinde (ortada katlanma noktasında sıkışan anne ve çocuk) görülebilir.
Paspartu boşluğu bırakmadan sayfanın dibine resmi dayamak yanlıştır. Özellikle bu kitapta kutsal mekânların sayfanın dibine çekildiği sayfalarda bu durum çok rahatsız edici durumdadır. Pedagojik olarak paspartu çerçeve bir ihtiyaçtır çünkü böyle resmedilen bir imaj sayfadan aşağıya kaymış düşüyor gibi algılanır. Ayrıca, etik olarak da milli ve manevi değerler yukarıda resmedilmeyi gerektirir.
KÂBE SULUBOYA RESİM OLAMAZ!
Suluboya tekniği ile ders kitabına resim konulması büyük yanlıştır. Çünkü suluboya kenarları düz çizgi ile vermek olanaksızdır, boya dağılır, resmi belirgin şekilde vermez.
Aşağıdaki suluboya ile yapılmış Kâbe görselinde perspektif kuralları hiçe sayılmış, zemin yok edilmiş, koyu kahverengi Kâbenin görüntüsü yukarıya uzamış, dağınık ve boyası etrafına saçılmış halde görüntü vermektedir. Resmedilen iki minare de sanki Kabe’nin üzerindeymiş gibi durmaktadır. Böyle bir resim asla eğitim kitaplarına girmemelidir.
Bütün bu kötü çizimlerden çocuğun beynine olumlu bir mesaj girmesi olanaksızdır.
Nuh Tufanı efsanesi (3233) ve Hz.Musa’nın mucizesi (s.37):
Dinimizi Öğreniyoruz adı altında başka dinlerin efsaneleri çocuklara okutulursa çocukta zihinsel karmaşa başlar. Onlar da bizim dinimize ait bilgilermiş gibi algı yaratır.
Çocuk henüz hiçbir dine ait tam bir bilgiye sahip değilken bu tür hepsi bir arada karışık metinlerle muhatap edilmesi aklını karıştırmaya varır. Bu da düşmanlarımızın gizli servislerine menfaat ortamı yaratabilir. Burada, Dinler Arası Diyalog gibi, siyasi kavramlara göre yazılmış bir kitap görmekteyiz. Ders kitaplarına da din kitaplarına da siyaset girmemelidir.
Veda/Vasiyet Hutbesine hatalı görsel: (s.119)
Verilen Mecidi Nebevi görselinde Üç Nokta’ların bulunduğu dikilitaşlar dikkat çekiyor. Üç Nokta’nın tarihte anlamı İslamiyet öncesine dayanır, Sasani Uygarlığının Oğuzlu (Huzaa) Şamani sembolleridir; Hz.Muhammet’in dedeleri Sasani devletini yöneten Oğuzlu /Huzaa hanedanıyla akrabadır. Krallarının paralarında buğday başağı bulunurdu; bu sembol “helal ekmek yiyoruz” demekti, borç almıyoruz, yani “egemen ülkeyiz” demekti. (KURUŞ adlı Türk parasından buğday başağı 2005 yılında çıkartılmıştır!)
Mescidi Nebevi’deki üç noktalı semboller Akmenid İmparatoru Büyük Kuruş’un da sembolüdür; “İyilikle Düşün, İyilikle Konuş, İyi Şeyler Yap” emreder ve “bunları yapmak için ön şart asla faizli borç alma” der; bunu MÖ.535 yılında altın silindir üzerine yazarak borç köleliğini kaldıran kralımızdır ve Medlerle Persleri (Ay ile Güneş’i) bir araya getirerek Romaya karşı egemenlik gerçekleştiren ilk Oğuz beyidir.
Gerçek fotoğrafıyla karşılaştırdığımızda bir yanlış daha görürüz; Üç Nokta’nın altındaki TEK NOKTA dairenin ortasında olmalıdır, çünkü bu simge Şems demektir.
Kitaptaki dikilitaşlarda Şems çizimi bozulmuş, V harfi yapılmış.
Bu gibi hatalı görseller yoluyla çocuğun beyin altı karma karışık hale getirilmektedir. Bir süre sonra bu çocuklar gerçek İslam sembollerini tanımaz hale gelecektir. Eğer bu yönde bir araştırma yapılacak olursa sonuçlarını tahmin etmek zor olmayacaktır.
Dairenin ortasında nokta ve etrafında sekiz yeşil buğday tanesi Bağdat Halifesinin de sembolüdür. Aynı sembol İstanbul Taksim Zafer Anıtının üzerinde de vardır.
Resim olarak baktığımızda; karma teknikle yapıldığı anlaşılan kitaptaki görselde siyah boyalı olan kubbe gerçekte yeşildir. Karma tekniklerle yapılan böyle akıl dağıtıcı resimler ders kitabına girmemelidir.
Görseldeki üç noktalı sembollerin altında V şeklinde ortasında nokta olan bir çizim görünüyor. Bu sembol V değil o bir yukarıya bakan HİLAL’dir. Ortasındaki nokta ise GÜNEŞ demektir. Güneş ise Kuran’da üzerine yemin edilen, başta ŞEMS (Güneş) suresinde olmak üzere “and olsun ki…” diye başlayan pek çok ayette geçer, üzerine yemin edilir. Kuran’da, ayetlerin sonunda NOKTA olarak kullanılan sembol de sekiz köşeli yıldız, yani şemstir.
Veda/vasiyet hutbesinde peygamberimiz halkına bu kuralları hatırlatmıştır. Yeniden borç köleliğine düşmememiz için “faiz haramdır, dinimizce yasaktır” bu emri vasiyet bırakmıştır. Bu dönemde yoksulluğun ana nedeni Romalı Yahudi/Semudi bankerlerin borç verdiği bir babanın zamanında geri ödeme yapamadığında babanın çocuklarını karısını kızını elinden alıp köle olarak satması gibi sömürgeci ticaret kuralları vardı. Köleci sistemin ve yoksulluğun tek nedeni faizli borçlanma idi.
İslamiyet borç köleliğini ortadan kaldıran tek dindir, bunun için diğer dinlerden ayrılır. Faiz bunun için yasaklanmıştır. Kitapta “borç köleliği” kavramının öğretilmesi gerekirdi. O zaman resimdeki üç noktalarla Veda Hutbesinin bağlantısını çocuklar anlayabilecekti. Çocuk o zaman ülkelerin dışarıya borçlanmayla nasıl sömürgeleştirildiklerini de anlayacak ve o zaman ünitenin sorusuna doğru cevap verebilecekti.
ÜNİTE SORUSUNA DİKKAT!
Veda, yani vasiyet gibi düşünülmesi gereken bir hutbeden çocuğun çıkaracağı ders gerektiği şekilde anlatılmadan çocuğa aşağıdaki soruyu sormak akıl işi değildir. Çocuk henüz dünyada olan bitenleri anlayacak kadar bilgiyle donanmamıştır. Bu durumda çocuk bu gibi soruların altında ezilir.
Bu sayfada gördüğümüz gibi, dağınık açılarda ve farklı puntoda yazılmış yazılar bir kere daha yanlıştır. Mor üzerine beyazla yazı ise göz sağlığına zararlıdır. Bu sayfanın soru bölümünde çocuğa sorulan bir soruya dikkat çekmek istiyorum. Çocuk buna ne kadar gerçekçi cevap verebilir ki? Ailenizde veda hutbesindeki vasiyete ne kadar uyulduğunu sormak gibidir. Dünyada bu vasiyete ne kadar ihtiyaç olduğunu sormak çocuğun aklının alacağı şey değildir.
Çocuğun annesi babası kredi kartıyla faizli borç alarak yaşamakta olabilir. Kredi kartı borcunu ödeyemediği için intihar edenler varken, borcuna karşılık böbreğini bedenini satanlar varken…
Diğer yandan, faiz neden haramdır üzerine hiçbir ders kitabında açıklama yapılmazken, burada çocuğa öğretmediğimiz şeyi sormak ona zulümdür.
Metinlerde yer alan kavram hatalarından örnekler:
Kitabın görsellerinde gördüğüm temel yanlışların yanında İslam kültürümüze aykırı “Allah temizdir, temizliği sever” gibi Allah’ın nurani varlık olduğunu reddeden cümleler de bulunmaktadır. (s.152)
Nuh Tufanı efsanesi konu alan bir diğer metinde ise Allah tufanı bir ceza olarak verdi anlamına gelen cümleler yer almaktadır. Bu kadar ürkütücü bir yaklaşım ile İslamiyet örtüşmez, çocuklar korkuyla değil sevgiyle eğitilmelidirler.
Tam sayfa resmedilen tufan görselinde ise korkuyu büyütecek tarzda sayfanın dibinde ve okyanus gibi çok derinlere inecek imajla verilmesi çocuğun hissedeceği korkuyu artırmaya yönelik tekniktir, psikolojik harp malzemesidir, böyle bir kitapta kullanılmamalıdır.
Allah sevgisi üzerine kurulu olan İslam dininden çocuğu soğutmak için kurulmuş böyle bir cümleyle burada karşılaşıyoruz. Nuh Tufanı efsanesinde çocuğa Allah’ın insanlara böyle bir ceza verdiğinden bahisle konu bitiriliyor. (Bkz. Altı çizili satırlar.S.32)
Çocuk örneğin bugün yaşanan sel ve deprem gibi büyük afetlerde kendini ve ölen yakınlarını suçlamaya, ölen yakınlarının cehenneme gittiği gibi bir fikirçıkartabilir, çok hatalıdır. Deprem olacağını bile bile depreme karşı önlem almayı değil kendini suçlayarak öğretilmiş çaresizlik gibi çocukta içine kapanmayı getirir. Böyle ifadeler çocuğa yönelik zihinsel saldırıdır.
Bu sayfadaki resimle birlikte bu mesaj düşünüldüğünde çocukta büyük bir korku ve yıkıntı yaratacaktır. Bu durum kitabın yazar ve editörlerine büyük sorumluluk getirir. Çocuk bu kadar büyük suçluluk duygusuyla eğitilirse akıl sağlığına ve zihinsel faaliyetine zarar verilmiş olur.
KİTAP 4.KERE BASILMIŞSA…
2018 yılında 4.kere basılmış olan bu kitap bunca yıldan beri okutuluyor demektir.
Kitap, gerek görselleriyle gerekse metinleriyle İslam değerlerini bozmakta ve aşağılamaktadır. Aynı zamanda kitapta Dinler Buluşması diye bilinen FETÖ Projesine zemin hazırlayacak şekilde çalışma yapılmıştır. Beş yıldan beri dağıtımı yapılan böyle bir kitapla kaç bin Müslüman Türk çocuğu hatalı eğitim almıştır, bilemiyoruz. Tek bir çocuk bile kitabın şu görsellerine bakmamalıydı.
9.7.2018 tarihinde Talim Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş imzasıyla yayıncılara ve DİB’na gönderilen yazıda FETÖ örgütünün ideolojisine uygun bir ders kitabı yazılamayacağı hükme bağlanmıştır. Böylece, Dinimi Öğreniyorum kitabının FETÖ’nün Dinler Buluşması ideolojisine göre yazılmış bir kitap olduğunu düşünenlerin ilgili makamlara ve savcılıklara kitap hakkında suç duyurusu yapma gibi bir vatandaşlık görevi doğmuştur.
(Bkz.http://teyd.org.tr/IcerikResimler/Files/MebYazisi.pdf)
Bu yazı Diyanete gönderilmemişse;
Bu resmi yazıda dağıtım yapılan adresler de listelenmiş, ancak listede Diyanet İşleri Başkanlığının Eğitim Hizmetleri Dairesine gönderilmediği anlaşılmaktadır. Orta Öğretim Genel Müdürlüğü, Temel Eğitim Genel Müdürlüğü, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü gibi birimlerin yanı sıra Türkiye Yayıncılar Birliği gibi yayıncılara dağıtım yapıldığı halde bu yazı Diyanet’in Eğitim Hizmetleri Dairesine ve Diyanet Vakfına gönderilmemiştir.
Devlet kurumları arasında ayrıcalıklı bir birim olmamalıdır, kurumlar arası denklik şarttır. Diyanet İşleri Başkanlığı, EĞİTİM HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNCE hazırlanan bu kitabın bu kararnameden muaf tutulması sadece sehven dikkatten kaçmış olmalıdır. Derhal gereği yapılmalı, bu kitap toplatılmalıdır.
Dinimi Öğreniyorum kitabında basım ve dağıtımdan sorumlu birim Diyanet İşleri Başkanlığının Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü ve iletişim adresi diniyayinlar@diyanet.gov.tr verilmektedir. Gereğini okurlarıma arz ederim.
Mahiye Morgül
https://odatv.com/yazkurankursundanelerokutuluyorneler22081804.html